lavender::dojae

bölüm 38

bir hafta sonra

bir şeyi kutlamak için herkes jaehyun'un evine toplanmıştı. jaehyun neyi kutladıklarını gerçekten hatırlamıyordu. bir nişanı mı kutlamışlardı, yoksa başka bir şeyi mi?

johnny, jaehyun'un en sevdiği alkollü içeceği kutlamaya getirerek çok büyük bir hata yapmıştı. herkes gittikten sonra ise, jaehyun kanepeye oturmuş bir elinde telefonunu, diğer elinde ise neredeyse boş bir şişeyi tutuyordu.

birisi elindekini alana kadar, yedinci şişesini içmeye başlamıştı.

jaehyun, tamamen sarhoş olmasına rağmen elinden şişesini alan kişiyi yakalamaya çalıştı.

sadece söyleyeceği cümleyi kafasında toparlamaya çalıştı. konuşması biraz zaman almıştı. kafasını ona çevirdi ve konuşmaya başladı. "hey! sen-"

yanı başında, şimdiye kadar gördüğü en güzel adam vardı, parlak kahverengi gözleri ve dudaklarıyla onun olmasını isteyeceği birisiydi. gül ve portakal karışımı gibi kokuyordu.

ve şişesini elinden o almıştı.

"geri ver..." neden zor konuşuyorum?

"bunlardan kaç tane içtin?" diye tek kaşını kaldırarak sordu karşısındaki adam.

muhteşem erkekleri halüsinasyon görmeye başlatacak kadar çok.

karşısındaki adam her iki kaşını da kaldırdı ve gülmeye başladı. "halüsinasyon görmediğine eminim."

jaehyun'un bunu yüksek sesle söylediğini anlaması birkaç saniyesini almıştı. bir şey söylemek istediği zaman, kelimeler ağzından çıkmazdı; fakat sessiz kalmak istediği zamanlarda ise birden gevezelik yapmaya başlardı.

karşısındaki adam, jaehyun'un alnına küçük bir öpücük kondurdu. "hadi, sana biraz su içirelim."

"beni öptün!" diye bağırdı jaehyun.

sesini yükseltmesiyle adam irkilmişti. "evet, öptüm."

jaehyun şaşkınlıkla gözlerini kocaman açmıştı. "benden hoşlanıyorsun!"

karşısındaki adam kollarını göğsünde birleştirdi ve kaşlarını çatarak konuştu. "yani, seni sevmemem daha garip olurdu."

jaehyun bunun ne anlama geldiğini anlamadı, konuşmaya devam etti. "beni öpemezsin! ben nişanlıyım!"

adam gülmemek için kendisini zor tutuyor gibiydi. "tamam. özür dilerim. sana biraz su getireceğim."

jaehyun, kafasını ellerine dayadı. nişanlısı olmasına rağmen yabancı birisinin onu öpmesine izin vermişti.

tanrım. jaehyun elleriyle yüzünü sıvazladı. bu onu aldattığım anlamına geliyor mu?

bu kesinlikle onu aldattığıma anlamına geliyor.

rastgele bir adam evindeydi, içmişti ve başkasının onu öpmesine izin vermişti. o kötü birisiydi. nişanlısı olanları öğrendiğinde çok üzülecekti.

düğünlerini iptal edecekti ve onu terk edecekti, jaehyun hayatının sonuna kadar yalnız kalacaktı.

jaehyun bunları düşününce ağlamaya başladı. ve güzel adam, saniyeler içinde elinde bir bardak ile yanına geldi.

"hey, hey, jaehyun," adam, jaehyun'u yıllardır tanıyormuş gibi onu rahatlatıcı bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

adam ellerini jaehyun'un bacaklarına koydu. jaehyun, onun ellerini çekmesini istemediği için bundan daha çok nefret etti ve daha şiddetli ağlamaya başladı.

"yapmamalıyım..." hıçkırdı. "bunu yapmamalıyız. ben nişanlıyım. seni tanımıyorum bile."

"peki," adam şefkatle jaehyun'a bakıyordu. "fazla içmek sana yaramıyor."

ardından dudaklarına küçük ve hızlı bir öpücük verdi.

dudakları mükemmeldi.

jaehyun, bu adamı önceden tanıyıp tanımadığını merak etti. yüzü çok tanıdıktı. jaehyun daha önceden bu adama aşık olduğunu düşünmeye başladı.

sonra jaehyun adama doğru eğildi. ellerini karşısındakinin omuzlarına koydu. öpücüğü çok tanıdıktı.

adamın dudakları çok yumuşaktı, bu jaehyun'un kıkırdamasına ve midesinde kelebeklerin uçuşmasına sebep oluyordu.

"aman tanrım," adamın boynunu emmeye başlamasıyla jaehyun inledi.

dudakları tekrar buluştu; jaehyun sıcak, ıslak ve yumuşak dudakları öpmeye dayanamıyordu. adamın çarpık dişlerinin ve esnek dilinin çok tanıdık olduğunu hissediyordu. sanki önceden bana istediğini yapabilirsin, ben seninim, demiş gibiydi.

"seninle evlenmek için sabırsızlanıyorum." dedi karşısındaki adam.

"tamam, fakat benim zaten bir nişanlım var. adı doyoung."

adam tekrar onu öpmeye başladığında, jaehyun onun gülümsediğini hissedebiliyordu.