bölüm 32

599 47 43
                                    

kapı çaldı.

bu, neredeyse her hafta aynı saatte oluyordu. her cuma sabahı saat sekizde, doyoung çay yaparken zil sesi jaehyun'un evinde yankılanıyordu.

doyoung kapıya yöneldi, posta kutusunu açtı ve her zamanki şeyleri gördü. faturalar. kuponlar. kredi kartı sözleşmeleri. fakat bu sefer hepsinin altında kalan, dikkatini çeken başka bir şey vardı.

bütün yığının altında oldukça kalın bir zarf duruyordu.

doyoung zarfı aldı ve açmak için geri mutfağa döndü.

sevgili bay jung ve bay kim,

bu mektup, sizi resmi olarak tıp merkezinde gerçekleşecek olan bağış yardımı balosuna katılmaya davet etmektedir. etkinlik JW marriott seul binasında, 13 ocak pazartesi saat 19.00'da başlayacaktır.

her yıl, birkaç çocuğun sağlık ihitiyaçlarını karşılamak için birkaç bin dolar topluyoruz. geçen sene, yaklaşık 550 çocuk bu yardım fonundan yararlandı. bu gelenek, değerli zamanlarını hastanede harcayan birçok doktoru da motive ediyor.

katılımcılarımızı cömert yardımlar için teşvik etmeye çalışıyoruz. tüm yardımlarınız için size lâyık bir kutlama ve balo yapıyoruz. eğer herhangi bir nedenden dolayı katılamayacaksanız, lütfen bağışlarınızı e-posta yoluyla gönderin.

bunların hepsi, çocukların da bizim gibi eğlenip hayattan zevk almaları için.

saygılarımızla,

nakamoto yuta ve dong sicheng.

-------------

lavanta rengi saçlı genç, jaehyun'un sekreterinin uyarılarını dinlemeden, kendi ofisiymiş gibi içeri girdi ve masanın karşısındaki sandalyelerden birine oturdu.

"merhaba bebeğim, işler nasıl?"

belgeler ve kağıt yığınlarına bakan jaehyun, başını kaldırıp sevgilisine ufak bir gülümseme verdi. "sen geldikten sonra daha iyi olmaya başladı."

neredeyse bir yıldır beraberlerdi, ama jaehyun hâlâ doyoung'u küçük bir kız gibi utandırabiliyordu.

doyoung zarfı tutan ellerine baktı, konuşmaya başlamadan önce boğazını temizledi. "her neyse... buraya sicheng ve yuta'nın davetiyelerinden biri için geldim."

"gerçekten mi? bir bakayım..."

jaehyun mektubu okurken, doyoung hayran kalmış bir şekilde onu izliyordu.

tanrım, o muhteşem!

mavi bir gömlek ile boynunu saran siyah-beyaz bir kravat giyiyordu. gömleğinin altından jaehyun'un kaslarını görebiliyordu.

boyası akmış pembe saçları, dolgun ve öpülesi dudaklarının rengi ile aynı tondaydı. jaehyun dudaklarını dili ile ıslattı, pencereden giren gün ışığıyla beraber dudakları parlıyordu.

taktığı gri yuvarlak gözlüğü ona çok yakışıyordu. doyoung jaehyun'un bunları giymesini daha sık istemeliydi.

keskin çene hattı, sanki tanrı tarafından özenle yapılmış gibiydi. uzun parmaklarıyla yumuşak saçlarını geriye attı ve alnını ortaya çıkardı. siyah kotu, bacaklarını tamamen sarmıştı.

o çok güzel. gerçekten çok şanslıyım.

jaehyun aniden kafasını kaldırarak doyoung'a baktı, onu kendisini izlerken yakaladığı için sırıtıyordu. "manzarayı beğendin mi? neden bir fotoğraf çekmiyorsun? istediğin kadar fotoğraf çekmene izin verebilirim..."

doyoung kızaran yüzünü elleriyle kapattı ve jaehyun'dan uzaklaştı.

"utanma tavşanım. bana bakmanı seviyorum, bu bana dikkat ettiğin anlamına geliyor," jaehyun arkadan doyoung'un beline sarıldı ve çenesini onun omzuna yasladı.

konuyu değiştirmeye çalışmak, doyoung'a bu ofise geldiği ilk zamanı hatırlatmıştı. "peki, daveti ne yapacağız?"

"sanırım gitmeliyiz, sen ne düşünüyorsun? istersen yanında taeil ya da ten'i getirebilirsin. sicheng ve yuta'nın bunu umursayacağını sanmıyorum..."

"peki..."

"neden kun'un yanına gidip sicheng ve yuta'ya geleceğimizi bildirmesini söylemiyorsun? benim kalan birkaç işi bitirmem gerekiyor."

"tamam, bebeğim. o zaman, akşam yemeği için evde görüşürüz."

"elbette."

doyoung jaehyun'a hızlıca veda ettikten sonra kapıdan çıkacağı sırada, jaehyun onun kolundan tuttu ve geri çekti. "gidip kendine yeni bir takım elbise al," dedi ve kredi kartını doyoung'un eline tutuşturdu.

-----------

jaehyun'un ofisinden çıktıktan sonra sekreterinin masasına yöneldi doyoung.

masada beyaz saçlı, yirmili yaşlarda genç bir adam oturuyordu, gün boyunca uğraştığı sayısız dosyayı dizüstü bilgisayarına geçiriyordu.

"kun!"

kun hâlâ bilgisayarına bir şeyleri yazarken başını hafifçe sallayarak doyoung'u dinlediğine dair bir hareket yaptı. "size nasıl yardımcı olabilirim, bay kim?"

"jaehyun, sicheng ya da yuta'ya baloya katılacağımızı haber vermeni istedi."

"sorun değil efendim, ama..." kun yavaşça doyoung'a doğru döndü ve devam etti. "bağış etkinliğinin ne olduğunu biliyor musunuz?"

"açık artırma gibi değil mi?"

"evet, ama bu açık artırma biraz daha farklı..."

bu, doyoung'un ilgisini çekmişti. "gerçekten mi? nasıl bir şey?"

"sicheng-ie bana bu sefer insanları açık artırmaya çıkardıklarını söyledi. bir randevu gibi. eğer en yüksek teklifi siz verirseniz, açık artırmaya sunulan kişiden bir dans ve randevu alırsınız," kun doyoung'a yaklaşarak konuşmaya devam etti. "bu biraz çılgınca gelebilir, ama sicheng sizin de açık artırmaya katılıp katılmayacağınızı soruyor."

"ne?" doyoung, kun'un söylediği şeyle birlikte hızla geriye çekildi. "benim bir ilişkim var!"

"bekleyin! cevap vermeden önce açıklamama izin verin!"

"peki..."

"sicheng, siz açık artırmada olursanız bay jung'ın sizin için hemen birkaç bin dolar söyleyeceğini düşünüyor. yani... açık artırmaya sunulan siz olursanız, bay jung'ın sizi kendisine almak için parasını isteyerek harcayacağını düşünüyor."

"ilginç..." biraz düşündükten sonra tekrar kun'a döndü. "yanımda başka birini daha getirmem mümkün mü?"

"elbette!" kun sandalyesinde arkasını döndükten sonra bir çekmeceyi açarak içinden bir kâğıt aldı. "sicheng eğer bu fikri kabul ederseniz, başvuru yapabilmeniz için bu kağıdı size vermem gerektiğini söyledi. basitçe, adınızı, yaşınızı ve hobilerinizi dolduracaksınız. biliyorsunuz... insanların ilgisini çekmeniz için küçük bir tanıtım gerekiyor."

doyoung kağıdı kun'dan alarak ona teşekkür etti ve asansöre yöneldi.

lavender::dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin