#Merhabalaar. Bu bölümde beni memnun etmeyen bir şeyler var, ne olduğunu bir türlü çözemedim. Yayımlanma günü geldiği için yayımlıyorum. Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin, yazma şevkim canlanıyor bir hareket görünce.
Sizi seviyorum. Renkli kalın. :') #SPEKTRUM
24. BÖLÜM: Domino Etkisi
*Zalimin tehdidi, özgürlüğün güzel melodisini nasıl olup da bastırabilmektedir?*
Herkes suskundu. Kimsenin konuşmaya değer bir şey bulamadığı anlardan biriydi çünkü. Ben de ne yapacağımı bilemez bir halde evin içinde dolanıyordum herkes gibi. Ne hissettiğimi biliyordum: Üzgün. Hepimiz üzgündük. Yeni tanışmış da olsak birbirimize değişik bir şekilde bağlı gibiydik.
İçimizden biri. Öldürülmüştü.
Tuğrul abi daha sonra eve dönmedi. Kendi karargahına geçmişti. Kameralar aracılığıyla burayı bulmalarını istemiyordu. Şimdi ne olacaktı? Onu nasıl kolayca öldürebildilerse, hepimize böyle erişebiliyorlar mıydı isteyince? Silah bile olmadan.
Artık o kadar başka bir dünyadaydık ki, can almak için silaha ihtiyaç duymuyordu insanlar. Veya hayatını mahvetmek için. Teknolojinin bu denli korkunç olduğuna asla dikkat edemezdim.
"Bir şey yapmalıyız." dedi Çağrı, sinirden bir yerlere vurduktan hemen sonra.
"Duramayız böyle."
Haklıydılar elbette. Ama ne yapılabilirdi? Ajanların aklında bir şey var gibi görünüyordu neyseki.
"Bilim adamlarımızı devreye sokalım."
"Şu serumu elde edelim önce." dedi Çağın, bana bakarak. Oğuz'un anlattıklarını aşama aşama not almışlardı.
"Bir de diğer Beyin'i bulalım. Belki o da tehlikededir."
Bu mantıklı bir düşünceydi. Diğer kişiyi onlardan önce bulursak belki bazı şeyleri çözebilirdik bu denklemde.
"Doktorları da çağıralım hemen. Psikologları da. Küçükler burada olmamalı artık. Ama Sosyal Hizmetler'e bırakmamız da güvenli olmaz ki."
"O zaman..."
"Karargah. Hemen Hekim."
Soğukkanlı ve hızlılardı. Planı hazırlamışlardı çabucak. Çağın karargaha gidecek ve Eymen ve Ayperi'yi de yanında götürecekti. Çağrı ise bizi korumak için burada kalacaktı.
Kerem başıyla onayladı, emir almış bir asker gibi. "Ben buradayım Çağrı, sen de gidebilirsin."
Çağrı Kerem'in omzunu sıkarken gülümsüyordu.
"Senin için harika planlarım var Üsteğmen. Şu saçmalıkları bir halledelim de."
Kerem yine başını salladı ama gözleri kısa bir süreliğine bana kaymıştı. Bir şey söylemek ister gibi. Oysa bu habere sevinmeliydi. Yüzbaşı olarak devam edeceği askerlik kariyerinden çok daha güzel olmalıydı onun için Alperenlerle çalışmak. Şehit olmaya birkaç adım daha yakın olmak.
Ajanları uğurlarken hepimizin omuzları çökmüştü. Ölüme bu kadar yakın olmak korkunçtu. Eymen ve Ayperi'yi üzmemek için neşeli görünmeye çalışsak da anlamışlardı kötü bir şeyler olduğunu. Zavallıların kimsesi yoktu, küçücük ömürlerinde büyüklerin bile anlam veremediği şeyler yaşıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spektrum
Ciencia FicciónGözlerini açtığında hiçbir şey hatırlamıyordu... Renklerden başka. Turuncu'dan size küçük bir uyarı: Siyahtan uzak durun. *** Bu hikayenin gerçek kişi, kurum ve kuruluşlarla bir ilgisi olduğuna dair bir izleniminiz olursa; o kişi, kurum ve kuruluş...