8

16.2K 1.4K 435
                                    

Ya siz okuyuculara bayılıyorum. Yorumlarınız beni çok mutlu ediyor. ve ve yakında 1k oluyoruz. Hepsi sizin sayenizde sizi seviyorum.

Ve yine o güzel yorumlarınızı yaparsanız çok mutlu olurum.

🐿🐇

Elimdeki ayıcığım ile hemşire kadının odasına giderken, aklımda birsürü soru vardı ve unutmamak için dışımdan tekrarlayıp duruyordum.

"Jungkook neden orada?"

"Jungkook'un elleri neden kanamış öyle?"

"Jungkook'u neden oradan çıkarmıyorsunuz?"

Bunları tekrarlayarak hemşirelerin toplu odasına geldiğinde, kapıyı tıklatmak için durdu ve ayıcığını göğsüne çekip kapıyı tıklattı.

Biraz bekledikten sonra tanıdığı o sesin 'gel' komutunu duydu. Gülümseyerek kapıyı açtı ve içeriye bir adım attı. Hemşire kadın Rosé'ye gülümsediğinde kapıyı kapattı ve hemşireye doğru gitti ve önünde durdu.

"Ne oldu Rosé. Bir sorun mu var?" Rosé heyecanla kafasını kaldırdı.

Hemşire kadın onun isteğini kabul ederdi değil mi. Rosé onu çok seviyordu ve hemşire kadında, Rosé'yi çok seviyordu. İlk hastaneye geldiğinde her gece korkusundan ağlarken yanında hep hemşire kadın vardı. Hep onun yanındaydı ve bu hastanede tek dayanağı oydu.

"Şey senden bir şey isteyecektim de." Umutla ve ışıl ışıl gözlerle sormuştu. Hemşire onun dediğini yapardı bence.

"Neymiş bu isteğin." Hemşire, Rosé'nin yanına yaklaştı ve oturması için küçük koltuğu gösterdi. Rosé'de hayır demeden oturdu.

Derin bir nefes aldı ve ayıcığına sarındı. "Jungkook o adamı dövdü diye mi o korkutucu yere girdi."

Adı bile korkutucuydu. Bir kere siyah odaya götürdükleri bir kadın çok korkutucu hale gelmişti.
Herkese çok kötü bakıyordu. Sinirliydi ve yanına kimse yaklaşmıyordu.

"Rosé senin yüzünden girmedi oraya. Sadece biraz rahatsız o kadar." Rosé kaşlarını çattı sinirli olmaya çalışır gibi.

"O zaman neden girdi oraya. Orası çok kötü bir yer." Ağlamak istiyordu birazcık. Sadece neden oradaydı o. Elleri neden o haldeydi ki. Neden kanamıştı elleri.

"Rosé orası onun iyileşmesi için olan bir oda. Orada tedavi oluyor."
Rosé sinirle ayağa kalktı. Yalan söylüyorlardı. Orada tedavi olmuyordu Jungkook.

"O zaman niye elleri kanamıştı. Ellerine mi vuruyorsunuz!" Rosé akan gözyaşını elinin tersi ile ittirdi.
Ona zarar verdiklerini düşünüyordu.

Hemşire ağlayan Rosé'nin yüzüne baktı ve dudaklarını birbirine bastırdı. Çilek kız çok saftı. Çok masumdu.

"Bebeğim biz ona zarar vermiyoruz. Hem sen bunları nereden biliyorsun bakayım." Rosé ne diyeceğini bilemez bir halde öylece kalırken, hemşire şüpheli bir halde saf çilek kıza bakıyordu.
Rosé ise gözlerini kaçırıyor ve soru sormasın diye bekliyordu. Ne diyecekti şimdi.

"Rosé bana sakın aşağı kata indiğini söyleme." Rosé panik olmuş bir şekilde bir sağa bir sola bakarken, hemşire artık bir şey olduğunu anlamıştı.

"Y-yok inmedim tabi ki. S-sadece şey." Hemşire kadın, Rosé'nin tam önünde durdu ve ona baktı.

"İndin değil mi?" Rosé yine hayır diyecekken kapı biranda açıldı.

İkisi de aynı anda kapıya döndüğünde başka bir erkek hemşire hızlı nefeslerinin ardında, inip kalkan göğüsü ile zar zor konuşmaya başladı.

"Min Hae acilen gelmen lazım!Hemde acilen!" Adam tekrar kapıyı açık bırakarak koridorda koşmaya başladı.

Hemşire hemen Rosé'ye döndü.
"Rosé hemen odana git tatlım. Ben senin yanına geleceğim sonra."Rosé'nin bir şey demesine izin vermeden kapıdan hızlıca çıktı ve o da adamın arkasından koştu.

Rosé merak etmişti. Neydi bu kadar önemli olan.
Kendini tutamadı ve hemşire kadının arkasından gitti. Boş koridorda koşarken, Rosé'de küçük adımlarla arkasından ilerliyor ve ses etmemeye çalışıyordu.

Merdivenin başına geldiğinde aşağıdan sesler geliyordu. Hemşire hemen aşağıya indiğinde, Rosé'nin göğüs kafesine bir şey oturmuştu sanki.
Aşağıda Jungkook vardı. Siyah oda, karanlık oda.

Rosé hemen hemşire kadının arkasından indi ve köşedeki duvarın dibine sindi.
Kendisi gözükmüyordu ama her şeyi buradan görüyordu.

Hemşire tahmin ettiği gibi Jungkook'un odasına girdiğinde küçük bir çığlık sesi duyulmuştu.
Rosé hemen çıkan sesle avucunu kulağına bastırdı.

"AMAN TANRIM! HEMEN SEDYEYE ALIN! AMBULANSI ARADINIZ MI?" Rosé duyduğu seslerle kalbi acırken yerinden çıkmak için adım attığında Jungkook'u görmüştü.

Kolları, kolları kanla kaplı. Boynundan kan geliyordu. Avuç içleri kan gölüne dönmüştü ve yere damlıyordu.

Rosé'nin gözleri kocaman olurken, gözleri hemen dolmuştu. Hatta bir kaç yaş yanaklarından aşağıya firar etmişti bile.

Gördüğü şeyde neydi böyle. Neden benim dün çikolata verdiğim avuçları kırmızı renge bürünmüştü. Peki kollarındaki siyah resimlerin üzerindeki kan neden ordaydı. Resimlerinin üzerini neden kana bulamıştı. Jungkook bunu neden yaptın kendine. Sana zarar mı verdiler orada. Çok mu korktun o karanlık yerde.
Seni kurtaramadım mı ben o korkutucu yerden. Jungkook avuçların kırmızı rengi değil, sadece küçük bir çikolatayı istiyor. Kan istemiyor çikolata istiyor Jungkook.

"Çok kan kaybetmiş ambulans hemen gelecek umarım." İki hemşire merdivenlere doğru tuttukları sedye ile gelirken, Rosé şoktan çıkmıştı. Buradan gitmesi gerekiyordu.
Geldiği merdivenleri koşarak çıktı ve koridor boyu ağlayarak odasına koştu.

Jeon Jungkook kana bulanmıştı.

Jeon Jungkook kana bulanmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bölüm bu kadardı. Aslında yazarken aklımda tam olarak buna benzer bir konu vardı ama tam cümlede toplayamadım. Daha farklı yazamadım yani.
Ama kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Oylarınızı bekliyorum.

Sizi seviyorum.♡♡

~miasy

Mad | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin