Bu salak yazar Rosé'nin hayatını yazmayı unuttu tebriks bana.
🐿🐇
3 yıl önce. Rosé
Sonbaharın en güzel günlerinden biriydi. Rosé yeni boyattığı altın rengi saçlarının üzerine kırmızı bir bere takmış ve deri montuna iyice sarınmıştı. 18 yaşında girmişti bugün. Arkadaşları ile doğum gününü kutlamışlardı. Daha annesi ve babası kutlamamıştı doğum gününü. Bu yüzden eve gidiyordu. Annesi bugün onu hiç aramamıştı. Birkaç kere annesini arasa da telefona cevap vermemişti.
Ben evlatlıktım. Küçükken anne ve babamın çocuğu olmayınca beni evlat edinmişlerdi. Bu bilgiyi bana küçük yaşımda söylemişlerdi ilerde daha kötü olmayayım diye. Ama annem 8 aylık hamileydi. İmkansız olan bir şey mucize olmuştu. Küçük erkek kardeşim yoldaydı ve 1 ay sonra onu kucağımıza alacaktık. Kardeşim olacağı için dünyanın en mutlu ablası olabilirdim herhalde.
Hava kararmaya yakın yolda yürürken telefonuma gelen mesajla cebimden çıkardım. Annemden mesaj vardı ve mutlulukla mesajı açtım. O an mutlu oldum.
Eve gelmiyor musun?
Mesaj tuhaftı bana göre. Annem her mesajının sonuna ya bebeğim ya da güzelim lafını her zaman koyardı. Soğuk gibiydi. Kaşlarımı çattım. Parmaklarımı tuşlara dokundurdum.
iyi misin anne?
Nefeslerim hızlanmıştı. Bir şey olduğunu biliyordum bu yüzden hızlı hızlı yürümeye başladım.
İyiyim eve gel çabuk.
Derin nefeslerimin içinde koşarcasına yürürken, artık bir şey olduğunu biliyordum. Ya da yanılıyordum. Eve gidince büyük bir doğum günü partisi beni bekliyordu.
Saçlarım geriye doğru savrulurken, rüzgardan dolayı gözlerim doluyordu. Kısa sürede evimin kapısına geldiğimde, kapıyı tıklattım. Biraz bekledim ama açan olmadı. Çantamdan anahtarımı çıkardım. İçeriye girer girmez kafamdaki bereyi bir kenara fırlattım.
"Anne!" Ses gelmedi. Hayır bu doğum günü sürprizi değildi biliyordum.
"Rosé hemen çık evden gel-!" Ses kesildi biranda. Olduğum yerde durdum.
Gördüğüm görüntüyle çığlık atmak için ağzımı açacağım sırada, bir el ağzıma kapanmış ve beni nefessiz bırakmıştı. Soğuk metal kafama dayandığında gözlerimden firar eden yaşlar ile bir şeyler artık bitmişti.
"Sessiz ol Rosé! Olmazsan onları öldürürüm!" Bir parmağı ile yanağımı okşadığında, kolları arasında çırpınmaya başlamıştım.
Salon kan gölüne dönmüştü. Annem sandalyenin birinde oturuyordu. Elleri ve kolları bağlıydı. Üzerindeki elbise yırtılmış, karnı hariç her yeri kesiklerle doluydu. Babam baygındı. O da sandalyelerin birinde oturuyordu ve yüzü yere eğik olduğundan yüzünü göremiyordu. Şaşkındım ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Çığlık atmaya çalıştıkça ağzımdaki eller daha da sıkıyor ve canımı yakıyordu.
Arkamdaki adam beni çekiştirerek ilerletti ve köşedeki sandalyeye oturttu. Adam kollarımı arkadan sıkıca sandalyeye bağlarken, kollarımı adamdan kurtarmaya çalıştım.
"ANNE İYİ MİSİN? TANRIM HER YERİN KAN NE OLUYOR BURADA!" Ses vermedi annem. Ağlamaya devam etti. "ANNE CEVAP VER!" Arkamdaki adam iyice bağladı kollarımı.
"Birazdan öğreneceksin her şeyi!" Doğruldu arkamdaki adam. Salonun kapısından iki tane daha adam girdi. Ellerinde tabanca vardı ve korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mad | rosékook
Fanfiction[Tamamlandı] Sinir hastası Jungkook ve 21 yaşında olmasına rağmen kendini küçük bir çocuk zanneden peter pan hastası Rosé. - Jeon Jungkook ❦ Park Chaeyoung •xmiasyx• | 2019