Mad | rosékook

34

Sabah ışıkları kendini gösterdi ayın aydınlattığı pencereden girerken. Hafif bulutlu havanın ardından çıkan güneş, turuncu bir renge dönmüş bulutlar ve hafif mavilikler. Yüzüne vurdu o turuncu gökyüzünün ışıkları. Parlattı ıslak gözlerini ve dudaklarının kanının rengini değiştirdi.

Elinin biri yastık ile başı arasındaydı. Bacakları kendine çekiliydi, çırılçıplak bedeninin üzerine örtülen ince çarşaf bedenini soğutmuştu. Gözlerini kısa süreliğine kapattı ve bir damla yaşın burun kemerinden aşağıya kaymasına izin verdi. Kesik nefeslerini aralık dudağından bırakırken, kalbi sıkışıyor ve patlayacak gibi oluyordu.

Ona istediğini vermiş ve o kadınla birlikte olmuştu. Bunu iğrenerek yapsa da başka şansı olmadığını biliyordu. Pişman mıydı? Kesinlikle hayır. Rosé'ye dokunmayacak sa bu yaptığı sadece başlangıçtı onun gözünde. Çünkü biliyordu, Maria daha ondan neler yapmasını isteyecek ve en sonunda kafayı sıyıracaktı Jungkook. Tek derdi buydu çünkü. Jungkook'u himayesi altına almak ve onu delirterek kendini becerttirmek olacaktı.

Tenine dokunan parmakları daldığı yerden aniden çıkarak hissettiğinde kaşlarını çattı. "O lanet ellerinle sakın bana dokunma! Çek ellerini!" Ondan her ne kadar uzak olsa da yatağın köşesine kadar kaydı ve neredeyse yataktan düşecek konuma geldi. Umurunda değildi. Ki düşmeyecekti de zaten.

Parmaklar sırtından ayrılırken Jungkook sıktığı bedenini birazda olsa gevşetmişti. "Jungkook beni din-" Sinirle yatakta doğruldu ve ona döndü sözünü keserken.
Parmağımı ona salladı.
"O sikik sesini sikmeden sesini kes! Anlamıyor musun sesini, ellerini, bedenini hiçbir şeyini istemiyorum! "Yanağından akan yaşını elinin tersi ile geriye savurduğunda Maria'da Jungkook gibi doğruldu. "Şimdi tatmin oldun mu. Senin için kalkmayan sikimle tatmin oldun mu!" Cevap vermeyip dudaklarını dişleyince sinirle ona bağırdı. "BANA CEVAP VER!"

Cevap vermeyince Jungkook kafasını iki yana salladı gözyaşları yanaklarından akıp çenesine yol alırken. "Hayatın boyunca tecavüz ettiğin çocukla birlikte olacaksın ve o senin için hiçbir zaman erekte olmayacak. Senin bedenine dokunmak için can atmayacak. Aksine senden iğrenecek ve sen hergün, küçükken defalarca dokunduğun bedenin kustuğuna şahit olacaksın. Ve kendinden iğrendiğini bildiğin halde her gün bu manzaraya şahit olacaksın."

Ona son kez baktı ve yataktan ayaklarını sarkıtıp üzerine yere attığı eşofmanını geçirdi. Hemen ardından da tişörtünü kafasından geçirdi ve odanın banyosuna hızlı adımlarla ilerledi. Daha fazla dayanabileceğini düşünmüyordu. Banyonun kapısını kapatıp kilitledikten sonra klozete eğilmiş ve zorla yediği şeyleri öğürmüştü. Nefesi daralıyor ve gözyaşlarının tuzlu tadı dudakları arasına giriyordu. Öksürüyor ve kustuğu için nefes alamıyordu. Gözleri yanıyor, elleri titriyor ve boyun damarları şişmişti. Dudakları arasından çıkan kan ince bir yol alıp klozetin içine doğru kayarken, son kez öksürmüş ve ağzındaki kanı tükürüp geriye çekilmişti.

Derin derin nefesler alırken dişlerini birbirine bastırıyor ve akan gözyaşlarını durduramıyordu artık. Aklına gelen şeyle aniden gözleri şokla ayrılırken, sinir krizi geçireceğini biliyordu. Titreyen elini yerden kaldırmış ve yavaşça boynuna götürmüştü. "B-ben o-ona dokundum." Kısık sesle söylediği şeyle dudakları arasından bir hıçkırık çıkmıştı. "H-hayır hayır o-o bana dokunmadı hayır." Yerden hızlıca kalktığında sendeleyip tekrarda yere düşse de zorda olsa kalkmış ve lavabonun önündeki aynanın önüne koşmuştu.

Gözleri boynundaki izlerde yavaş yavaş gezerken sertçe yutkunmuştu. Dudaklarına bulaşan kan damlası yavaşça çenesine kayarken, gözleri sadece boynundaki izlerde dolanıyor ve ardı ardına hıçkırıyordu. Ne kadar kirli bir görüntü diye düşündü o an. Kendi görüntüsünden nefret etti o an. Çatılan kaşları ile yumruk yaptığı elini aynaya geçirirken camın orta yeri kırılmış ve arasından kan sıyrılmıştı. Jungkook hala kendi görüntüsüne bakıyor ağlıyordu. "Böyle ya-yaşayamam."