26

10.9K 873 694
                                    

Yorum yapın o kadar uzun aradan sonra. Yorum yapmazsanız yb yok.

---

~

Kaybolmuştum karanlığın içinde boş odada. Kilitli kapıların ardından bana seslenen sesleri dahi duyamıyordum artık. Karanlık bilinç altıma yerleşmiş ve beni esir almıştı. İçimde yaşayan soğuk hisler. Boğazımda yutkunmamı engelleyen bir yumru. Nefes almamı zorlaştırıyordu.
Bileklerim kanıyordu, saracak kimsem yoktu ama. Kan kaybından ölecektim.

Yalnız kalmıştım. Hayatım elimden çekilip alınmıştı.

Oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi olmuştum.

Oturduğum salıncak. Bir elimle salıncağın demirini tutuyorum, diğer elim ise yumruk halinde dizimin üzerindeydi. Başım salıncağın demirine yaslı ve ayağımı yere sürtmemle salıncak hafifçe sallanıyordu. Donmuş yüzüm ve kısık gözlerim. Uzun saçlarım önümü görmemi engelliyor ama ben bir şekilde arasından bakıyorum yola doğru.

Meleğimin gittiği yola doğru Bakıyorum.

Hıçkırarak ağlama isteği oluşuyor kafamda. Ama susuyorum.
Tek düşündüğüm Rosé'ydi o an.

Ne yapıyordur şimdi. Çok ağlıyor mudur? Korkar o. Narin bir bebek o. Korkar ve ağlar.
O kadın dokunuyorsa ya ona. İşte bu Jungkook için son damlaydı.

İçinde tuttuğu ve bedenini ağrıtan ağırlık hissiyle kendini bıraktı.

İlk acı bir çığlık. Sonra ise şiddetli bir hıçkırık firar etti kuruyan dudaklarımdan. Deli gibi çığlık atıyordum. Saçlarımı çekiştiriyordum acıyla. Ama işlemiyordu bana acı. Canım yanmıyordu, sadece kalbim ağrıyordu.

Salıncaktan kalkışım hızlıydı. Yere dizlerimin üzerine düşüşüm ise çok yavaş. Avuçlarımın ikisini yerde birleştirip alnımı oraya koymuştum.

Gözlerim kapalı, saçlarım dağınık hiç olmadığı kadar. Bedenim sarsılıyordu bana işlemeyen ama yüreğime işleyen acı ile.

Tenim soğuktu, üşüyordum. Oysaki tek bir dokunuşu ile beni sımsıcak yapan eller avucumdan kayıp giymişti.

Sesim kısılıyordu artık. Adını her haykırışım da sesim bir tık daha kısılıyordu. "Rosé, Rosé...Rosé!" Ve en şiddetlisinden bir çığlık daha.

Elimi, başımı koyduğum taş parkelere doğru savurdum. Elimdeki yumruğu her geçirmeme Rosé adına yeni birer yara açılıyordu elimde.

İşte yine o tat. Boğazıma doğru çıkan o demir tadı. Kapalı gözlerimin önüne gelen kırmızı dudaklar. Mide bulandırıcı görüntüler. Geçmişin kan gibi lekeleri.

Bir tedavim yoktu benim. Onlarca kere yararlandım ve düştüm. Kanadı dizlerimin her köşesi. Ellerime diken battı, ama çıkaramayacak kadar kördü gözlerim. İyileşmedi hiçbiri. Kabuk bağlamadılar, her gün kanadılar. Acıya dayandım.
Tedavim yoktu ama dayandım iyilik meleği kanatlarını çırparak yanıma gelene kadar. Onu gördüğüm an geldi aklıma.
İyilik melekleri yaralı insanların yaralarından öper ve her kanayan yaradan bir çiçek açtırırlardı.

Dizlerimdeki yaraları sevdim ben o öptü diye.
Avuçlarımı sevdim onun tenine değdi diye.
Ben kalbimi sevdim ona aşık oldu diye...

Mad | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin