24

13.2K 998 467
                                    

Avuçlarım kanıyordu sessiz ama gül kokan odada.


Bedenim yaralıydı kan revan içindeydi ama bir şekilde yaşıyordum yine. Ayaktaydım. Kalbi canlı ölü bir bedendim ben. Sadece 3-4 hafta önce ikisi de ölüydü. Kalbim ve bedenim. Çöp gibi karanlık bir odada ölüme terk edilmiş biriydim. Hiçbir zaman yaşamak istemedim o kirlilik hissiyle.

Ama Rosé, avuçlarıma kan yerine gül yapraklarını bıraktı.

Uyuyordu melek yüzlüm.

Yastığa uzun ve rengi solmuş olan sarı saçları dağılmıştı. Geldiğimizden beri eline almadığı sincabı vardı ve sıkıca sarılmıştı yumuşak şeye. Dudakları ve yanakları yastıktan dolayı büzülmüş ve daha dolgun ve yumuşak duruyorlardı. Kirpikleri uzun uzun göz etrafında bir şaheser gibi duruyordu.

Rosé bir tanrıçaydı. Hemde gelmiş geçmiş en iyi tanrıça.

O an Rosé'ye bakmayı kestim ve elimdeki kağıt parçasına çevirdim gözlerimi. Önümdeki büyük pencereden ayın parlak ışığı bana vuruyordu. Avucumda kan vardı evet...

Titreyen ellerim ile sıkmış olduğum kağıdı bir kez daha açtım. Titrek gözlerim yazıların üzerinde gezerken bir kez daha yaşarken ölmüştüm.

Canım yanıyordu benim. Neden biraz olsun ölü kalbim canlanmışken,  bir kez daha tam kalbimin üzerine bıçak saplanmıştı. Neden defalarca yapılıyordu bu bana.

Midemde bir şeyler birleşiyordu sanki. Beynim eski düzenine geri dönüyordu. Yine o sinirden çıldırdığım anlar zihnimde dolanıyordu. Bir yerleri kırma isteği oluşuyordu. Kırmak ve parçalamak sonrada yakmak.

Ben deliydim. Her halükarda kendine zarar veren delinin teki.

Elimdeki kağıdı avucumda sıktım gözlerim ile görünen hilal şeklinde aya bakarken.

Söylesene tek yaptığın dünyaya ışık mı vermek?Benim ışığım yanımdaydı. Benim ay parçam yanımdaydı.

Titreyen gözlerim yavaşça kollarıma indi. Üzerimde bir şey yoktu. Rosé uyuduktan sonra üzerimdekini çıkarıp atmıştım. Bana fazlalık gelmişti. Üşümüştüm ama alışmıştım. Alışmadığım bir şey mi kalmıştı. Defalarca korktuğum anlara küçükken alışmıştım. Ağlamaya alışmıştım. Kan kusmaya da ağlamıştım. Ses tellerimin uzun süre yerine gelmeyişine de alışmıştım. Ama en çok alıştığım yatağında oturduğum ve kokusunu hissettiğim Rosé'ydi.

Kalbim çarpıyordu, gözlerim yanıyordu. Derin derin nefes alışlarım bile kısa bir süreden sonra midemi bulandırmıştı.
Tuttum kendimi.

Yanan gözlerim ile kollarıma baktım. Siyah ve cansız dövmeler.

15 yaşımdaydım siyaha büründüğüm anlarda. Garip bir hikayesi vardı. Sessiz bir dönemin vardı. Her gece kabuslarım ve aynı evde yaşadığım o kadın.
15 yaşımda okul vaktimin tamamını kütüphanede geçirdiğim anlar. Sonra ise başka sınıftan birinin kitaplığı devirmesi ile suç bana kalmıştı. Çünkü çocuk kaçmıştı.
Sırıttım ve "Oruspu çocuğu." diye mırıldandım. Sesimi çıkarmadığım için müdür bana vuracaktı. Bende yaşadığım şoklarla ağlayarak çıkmıştım okuldan.
Sonrası ise kendimi dövmecinin önünde bulmamdı. Adam ağlayan suratıma bakıp sesini çıkarmamıştı. Yaşımı sormamıştı. Ne yapayım dememişti. Sadece kollarıma siyah şekilli dövmeler yapmıştı. Ben ise ağlamıştım karşısında dövmelerim bitene kadar.
Cebimdeki bütün parayı ona vermiştim. Kollarım sarılı çıkmıştım ve param olmadığı için eve kadar yürümüştüm.

Mad | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin