🐿🐇
Kırmızı renk ruju, ince dudaklıydı kadın. Üzerinde üzerine tam oturan dar bir elbise vardı. Ateş kırmızısı topuklu ayakkabıları ile oturduğu yerden sigarasını içiyordu. Saçları simsiyahtı artık bir öncekine göre.
O kadın saatli bir bombaydı. Zamanı geldiğinde artık patlayacaktı.
Zehirlerini herkese dökecekti. Öldürecekti ve akan kanı suymuş gibi içecekti.Önündeki meleğini izlerken, dudaklarının arasından bir yudum içki gönderdi.
Yatağında bir bebek gibi uyuyordu. Yastığına sarılı kirli bir melekti o.
Ama güzel kalpli melek belirmişti yanında. Eğilmişti, saçlarını okşamıştı. Hatta bir zamanlar kendisine ait olan yanağını öpmüştü.
"Lanet olasıca pislik sonun benim elimden olacak." Kadın ince dudaklarına tekrardan sigarasını koydu ve içine çekti. Öfkesini gözlerindeki kıvılcım gibi çıkan sinir belirtmişti.
"Ya kız ölecek, ya da sen bana geleceksin Kookie."
~~~
Telefonu kulağıma götürdüğümde, numarayı değiştirmiş olmasın diye dua ediyordum.
Karşımızdaki yaşlı amca ikimize bakarken, Rosé yüzünden gülümsemeyi eksik etmiyor ve yaşlı amcaya gülümsüyordu.Birkaç saniyenin ardından telefon açıldığında telefonu kulağımdan çektim ve Rosé'ye döndüm.
"Sen burada bekle ben hemen telefonla konuşup geliyorum." Yaşlı amcaya baktım. İyi biri gibiydi. "Yanından ayrılmayın olur mu, hemen iki dakika konuşup geleceğim." Kafasını salladı yaşlı adam şevkatle.Telefonu kulağıma götürdüğümde hiç değişmeyen o sesi duymuştum.
"Kimsiniz cevap verin." Rosé ve yaşlı amcanın duyamayacağı şekilde uzaklaştım ve sese karşılık verdim. "Jimin, benim Jungkook."
Kısa bir sessizlik oldu ortamda. Telefondan ses gelmezken biranda kulağımda duyduğum birkaç küfÜre karşı telefonu kendimden uzaklaştırdım. Küfürünün geçmesini bekledim. Aksi halde yine sinirlenmiştim ve Rosé'nin kokusuna ihtiyacım vardı.
Yarım saniye kadar bir sürenin ardından Jimin'in sesi kesildiğinde, sustuğunu anladım ve telefonu kulağıma geri götürdum. "Bitti mi Jimin?"
"Tanrım sen Jungkook'sun. Bu sensin değil mi?" Jimin'in heyecanlı sesi kulaklarıma ulaştığında, gözlerimi yere diktim.
"Benim Jimin evet." Sesimi normal tutmaya çalışıyordum. "Ve sakin ol." Jimin'in derin nefes alışverişlerini duyuyordum. Eskiden olduğu gibi yine panik atak mı geçiriyordu yoksa.
"Tamam iyiyim." Kendi kendine konuşurdu ve ben her şeyi duyuyordum. Yanında başka birininde sesi geliyordu.
"Jungkook sen nasıl yani anlamadım. Tanrım seni çok özledim." Jungkook bir saniye gözlerini kapattı ve açtı. Derin bir nefes aldı ve geriye dönüp Rosé'ye baktı.
Yaşlı amca ile banklarda oturuyorlardı ve Rosé bir şeyler anlatıyor, sonrada gülüyorlardı. Bu görüntü dudaklarımda küçük bir tebessümün oluşmasına sebep olmuştu.
"Jimin bizi alır mısın. Sana her şeyi anlatacağım." Jungkook dudaklarını birbirine kenetledi.
Jimin şaşkınca 'bizi' kelimesini düşündü. "Jungkook bizi derken."
"Bak Jimin dediğim gibi her şeyi anlatacağım. Sadece han nehrine yakın olan köşede küçük bir restorant var, balık ürünleri satan. Oradayız bizi al tamam mı. Şimdi kapatıyorum, seni bekleyeceğim." Jungkook telefonu kapatıp havaya doğru nefesini üfledi ve beyaz dumanın yok oluşuna şahit oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mad | rosékook
Fanfiction[Tamamlandı] Sinir hastası Jungkook ve 21 yaşında olmasına rağmen kendini küçük bir çocuk zanneden peter pan hastası Rosé. - Jeon Jungkook ❦ Park Chaeyoung •xmiasyx• | 2019