22

14.3K 1.1K 767
                                    

🐇🐿

Huzurlu uyuduğum bir gecenin ardından sabah olmuştu. Göğsümde uyuyan bebeğimin kokusu eşliğinde uykuya dalmıştım. Hemde fazla uyku problemi olan ben bile iki saniyede uykuya dalmıştım. Onu korkutmaktan korkmuştum biraz. Sık sık gördüğüm rüyalar ile bazen ya sıçrayarak uyanıyordum ya da ağlayarak uyanıyordum ve o gün benim için kabus oluyordu. Onu üzmekten ve korkutmaktan ölesiye korkuyordum artık. Onun korkması ve irkilmesi benim ölümüme yakın gibi bir şeydi artık.

Uyandığımı anladığımda, ilk olarak gözlerimi tam açabilmek için gözlerimi ovdum ve bulanık gördüğüm görüntüm ile yanımdaki yatağı yokladım. Ama elime gelen soğuk çarşaf ve boşluk hissi ile kalbime bir taş oturmuştu sanki. Hemen kafamı yana yatırdım ve boşluğa baktım.

Tanrım Rosé yoktu.

Hemen yatakta doğruldum ve ayaklarımı yere bastırıp yataktan kalktım. Aniden kalkmam ile başım dönmüştü ve hemen duvara tutunmuştum o hızla. Birkaç saniye bekledikten sonra gözlerim bulanık görmekten çıkmıştı artık.

Neredeyse koşarak odanın banyosuna koşmuştum. Panik olduğum için aniden kapıyı açmıştım içeride olması umudu ile.

Ama Rosé yoktu ve bu da daha fazla korkmama yetmişti. Onu kaybetme düşüncesi ile nerede olduğumu unutmuştum ve odanın kapısından çıkmıştım.

"Rosé!" Sesim normalin üstünde çıktığında bağırmış gibi olmuştum. Bir odanın kapısını açıp girdiğimde tuvalet olduğunu anlamıştım ve geri kapısını kapatmıştı.

"Jungkook buradayım." Rosé hemen üç adım ötemde dikilip nefes nefese bana bakarken, bir kez daha anlamıştım. Eğer onu kaybedersem, ben ölürmüşüm. Kaybetmek buymuş demek. Aynı evde olduğumuzu unutup, kaybettiğini düşündüğün an. Sevgi bu muydu? Ya da aşk?

Ona doğru gittiğimde endişeli yüzü ile bana sarılmıştı. Yüzümü sarı saçlarını doğru götürüp derin bir nefes aldım. Ona cidden ihtiyacım vardı.

Küçük elleri belimi okşadığında, kendimi kasmayı bırakmıştım.

"Yanımda göremeyince korktum." Boyundan dolayı eğilmiştim onun hizasında. Yoksa parmak uçlarına kadar yükseliyordu.

"Jennie unni ile kahvaltı hazırlıyorduk Jungkook-ah. Korkmana gerek yok." O zaman fark etmiştim. Rosé'nin arkasındaki iki kişiyi.

Jimin ve hemen yanındaki karnı şişik olan Jennie'yi. Rosé bedenini benden çektiğinde hala afallamış bir ifadem vardı. Kendime hala gelememiştim ama gülümsedim yine de.

"Günaydın Jungkook." Jennie gülümseyerek mırıldandığında gözüm ona kaydı. Neşeli bir havası vardı. Kumral saçları ve vücudunda tek şişkin yer olan karnı hariç zayıf bir bedendi.

"Şey günaydın." demiştim elimle saçımı kaşırken.
Jimin, Jennie'nin elini kavramış ve bana dönmüştü. "Hadi hızlı gelin kahvaltı hazır." İkisi de koridordan geçip mutfak olduğunu düşündüğüm bir yere girmişlerdi.
Onlar gidince Rosé bana dönmüştü. Hala kalbim sıkışıktı ve rahatlayamamıştım.

"Jungkook çok mu korktun ya. Kötü rüya mı gördün." Rüyadan beteri de vardı meğer. Kaybetme korkusu ve nicesi.

Ama kendini bozmadı. Kalbi hala sıkışsa da gülümsemeye çalıştı.

"Kötü rüya değildi boş ver." Boğazında gelen sıcak bir sıvı hissetti. "Hadi s-sen git." Eliyle ağzını kapatmıştı Jungkook. "Geliyorum b-bende." Rosé birkaç saniye Jungkook'un sararmış suratına baksa da, kafasını salladı ve mutfağa ilerledi.l

Mad | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin