14

15.8K 1.3K 680
                                    

yb atmalara doyamadım yaw.😂

3 günde 3 bölüm. Artık yarın yb atmayacağım diyip yb atarsam hiç şaşırmayın.

iyi okumalar.😚😚

🐿🐇

Jungkook fazla hastaydı. Bütün vücudu ateşe verilmiş gibi cayır cayır yanarken, canı çok yanıyordu.
Jungkook kötü biri değildi. Herkes onu kötü biri olarak görse de, Rosé'nin gözünde her  zaman iyi olarak kalacaktı.

Jungkook kendine zarar verdi yıllarca, sırf insanlara zarar vermemek için. Hastaneye yattı ama hala kendine zarar verdi. Çünkü yalnızdı hastanede. Kendine zarar verip ölmeyi istiyordu. Çünkü yaşayacak gücü kalmamıştı.

"Ve bir gün prens, prensesinin kollarına kavuştu. Çünkü onlar yaşamak için, aşık olmak için doğmuştu." Derin bir nefes çekti kahverengi saçlarından. "Ve son."

Rosé bitirdiği hikayesi ile gülümserken, göğsünde neredeyse uyuklamaya başlayan Jungkook'un belini okşadı. "Beğendin mi?" diye sordu Rosé.

Jungkook yarı uyanık, yarı baygın bir şekilde hafifçe kafasını salladı.
Uyumak için huzurlu bir yerdi. Cennetin ortasında uyumak gibi bir şeydi.
Rosé cennetten farksızdı.

Rosé'nin küçük parmakları Jungkook'un uzun saçlarını okşarken, arada birkaç öpücük bırakıyordu.
Jungkook hissettiği dudaklarla çok kez garip bir duyguya bürünse de sesini çıkarmıyordu ve Rosé'nin ona dokunmasına ve öpmesine izin veriyordu.

Rosé beş dakikanın geçtiğine emindi. Çünkü zaman çok geçmişti. Ama hala neden Min Hae'nin gelmediğini bilmiyordu.

"Rosé bana su verir misin?" Jungkook rahat olduğu yerden kafasını kaldırdığında, Rosé kafasını salladı.

Ayağa kalktığı ve hemen yanındaki komidinden plastik bardağa su doldurdu ve Jungkook'a verdi. Jungkook iki eliyle kavrayıp suyu içerken, Rosé onu izliyordu.

Sol elinde serumun ucu vardı. Uzun parmakları ve beyaz elleri vardı.

Jungkook suyu içip yerine koyduğunda, odanın kapısı açılmıştı. Hemen ikisi de kapıya döndüğümünde, Min Hae içeriye girmişti.

"Jungkook uyanmışsın." Min Hae hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi içeriye girdiğinde, Jungkook kafasını diğer tarafa çevirdi.

"Evet o iyileşecek." Dedi Rosé gülümseyerek.

Min Hae ikisine bakıp gülümsedi.

"İyileştiyse o zaman artık bu odadan çıkma vakti geldi. Hem serumu da bitmiş." Min Hae serum paketini yukarıdan alıp, Jungkook'un kolundaki iğneyi çıkardı.

Rosé gördüğü iğneyle korkup gözünü kapatmıştı.

"Ya ama yine iğne yapmışsınız. Jungkook'un canı yanar ama." Umutla Jungkook'a baktığında göz göze geldiler. "Canım yanmıyor." diye yanıtladı Jungkook.

Min Hae iğneyi çıkarıp kenara koyduğunda, Rosé'ye döndü.

"Rosié odasına götürür müsün Jungkook'u. Biraz dinlensin." Rosé sevinçle gülümsedi. "Tabi ki." Min Hae dışarıya çıktığında Jungkook'a döndü.
Jungkook yatakta doğrulduğunda, Rosé hemen yanına gitti.

Jungkook'u yatakta doğrulttuğunda, eğildi ve yerde duran hastane terliklerini yatağın yanına koydu.

Jungkook'un üzerinde siyah bir eşofman ve siyah bir tişört vardı. Baştan aşağı simsiyahtı.

Jungkook sarkıttığı bacakları ile terliği giydiğinde, yavaşça doğruldu. Hala sanki ölü gibi hissediyordu. Yaşayan bir ölü.

Rosé, Jungkook'un koluna girdiğinde, solgun yüzlü olan Rosé'ye baktı.

Ve sonra tekrar önüne döndü. Bir nevi izin vermiş oldu.

Rosé ve Jungkook odadan çıktığında, Jungkook etrafa bakmadan eli karnında yürüyordu. Midesinde hafif bir bulantı vardı çünkü.

Rosé ise erkek hastaların bölümüne gitmek için Jungkook'u yönlendiriyordu.

Biraz daha yürüyüp erkek hastaların olduğu bölüme geldiklerinde, Jungkook'un odasına girmişlerdi.

Jungkook sendeleyerek kendi yatağına oturduğunda derin bir nefes aldı. Sonra ise Rosé'ye bakmıştı.

"Sen gidebilirsin Rosé. Hem uyuyacağım ben." Jungkook kendini yatağa attığında tavana baktı.

Rosé ise tam tersi diretti.

"Olmaz Jungkook. Sen uyuyunca giderim. Hem bak yine hastalanırsın kimse görmez." Rosé, yatağa yatmış olan Jungkook'un yanına ilerledi ve Jungkook'a baktı. "Uyuma vakti Jungkook-ah." Jungkook'un battaniyesini alıp genç çocuğun üzerine örttüğünde Jungkook sorar gözler ile ona bakıyordu.

"Madem uyuyacaksın bende üzerini örtüyorum. Uyuduğunu göreceğim." Rosé kesin şekilde konuştuğunda, Jungkook gözlerini kapatıp gülümsedi hafifçe.

"Sen bilirsin o zaman." Jungkook, Rosé'ye sırtını döndüğünde, Jungkook uyumayacaktı.

Rosé memnuniyetle gülümsedi ve ayakta kalmamak için yatağın kenarına oturdu.

Aradan yarım saat falan geçtiğinde kendisinin uykusu geldiğini hissetmişti Rosé. Büyük bir esneme bıraktığında, Jungkook'u uyandırmamak için elini ağzına götürmüştü.

"Jungkook üşemesin." diye düşündü. Jungkook'u uyuyor sanıyordu ama o uyumamıştı.

Ayağa kalkıp Jungkook'un battaniyesini açtı ve yanına yattı.
Uzun battaniyenin kenarını kendi üzerine örttüğünde, Jungkook arkasındaki bedeni hissediyordu.

Hatta kolunun beline dolanışını bile hissetmişti.

Nefesinin saçlarında gezinmesini bile hissetmişti.

Jungkook, Rosé'yi bütün benliği ile hissetmişti.

Jungkook, Rosé'yi bütün benliği ile hissetmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir insana yatak bu kadar mı yakışır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bir insana yatak bu kadar mı yakışır. jdkddidiei neyse çizgiyi geçmiyoruz.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Sizi seviyorum.❣❣

~miasy

Mad | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin