Bölüm 7: Pembe Oje

13.3K 591 226
                                    

Aden KESKİN

Burnuma öyle keskin bir koku gelmişti ki, uyuduğumu bildiğim halde bile hissetmiştim. Gözlerim kapalıydı ama sanki uyanık da gibiydim. Çünkü yalnızca o ağır kokuyu almakla kalmayıp, birinin parmaklarımı tuttuğunu da hissetmiştim.

Parmaklarım mı?

Gözlerimi açmam lazımdı evet, ama bu sefer neyin içine düşecektim, neyle karşılaşacaktım, cesaretim yoktu.

Yine de bir gayretle gözümü araladığım an, tekrar aynı odada olduğumu fark ettim. Kocaman yatağın sol tarafında büyük Fransız cam ve sağ tarafında...

Bu da ne... ?

Başımı sağ tarafa çevirmemle, yerimden sıçramam bir oldu. Yanı başımda oturmuş olan, saçları sapsarı, ela gözlü, neredeyse benim yaşlarımda gibi görünen bir kız vardı. Benim irkilmemle birlikte o da korkmuş ve küçük bir çığlık koparmıştı. Ben kızı incelerken, kız bir yandan oflayıp pufluyor, üzerine dökülen şeye kaşları çatık bir şekilde bakıyordu.

Kıyafetine dökülen bu şey... Bu şey oje miydi?

''Gerçekten inanamıyorum. En sevdiğim elbisem resmen ojeyle mahvoldu. Ama sen de neden öyle havaya zıplıyorsun? Duyan da beni çok çirkin, korkutucu bir şey sanacak, beni görünce bu kadar korkacak ne vardı sanki deli kız?'' Kız hiç nefes almadan hızlı hızlı konuşuyordu. ''Ay Allah'ım şu tırnaklarının haline bak, onlar da berbat oldu.''

Tırnakların mı dedi o? Sarışın kızın işaret ettiği ellerime baktığım zaman, sağ elimin dört tane tırnağına pembe bir ojenin sürülmüş olduğunu, başparmak tırnağımda ise ojenin bütün parmağıma bulaşmış olduğunu gördüm. Ben uyurken o ağır kokunun nereden geldiğini şimdi anlıyordum. Uyanır uyanmaz karşılaştığım onca olaydan sonra böyle bir şeyle, daha doğrusu böyle bir kızla karşılaşmak, dilimin tutulmasına neden olmuştu. Bu da kimdi şimdi? Ve neden tırnaklarıma oje sürüyordu?

Tanrım, normal biriyle karşılaşamayacak mıyım ben?

''Sen de kimsin?'' Bu soruyu şu son dört günde o kadar sormuştum ki, artık yeni biriyle tanışmak istemiyordum.

''Kusura bakma, oje sürmeye o kadar dalmışım ki, senin uyandığını fark edemedim. Ojeni düzelteceğim söz veriyorum.'' Bu kızın derdi neydi? Kimsin diyorum, ojeyi anlatıyor. Belli ki ojelerle kafayı bozmuş. Hem ayrıca tanımadığın uyuyan birine neden oje sürersin ki?

''Sorun değil tamam. Şimdi bana kim olduğunu söyler misin?'' Tamam, kız biraz çatlak bir şeye benziyordu, ama o kadar içten ve samimiydi ki şu an ona kızamıyordum. Ağzını kocaman açarak, bana gülümsediği sırada, odanın kapısı sert bir şekilde açıldı.

''Rüya ben sana ne dedim? Senin burada ne işin var?''

İşte yine gelmişti... Üzerinde hala takım elbisesi vardı ancak ceketini çıkarmıştı. Siyah gömleğinin kollarını dirseklerine kadar sıvamış ve kravat takmamıştı. O simsiyah önleri hafif uzun olan saçları ise, şu anki salaş durumuna ayak uydurmuşlar gibi alnına doğru dağılmıştı. Kapının orada Zeus gibi dikilip, ters ters sarışın kıza bakarken, ben gözlerimi ondan alamıyordum.

Bir anda gözlerini gözlerime çevirmesiyle, yine o tuhaf anlardan birini yaşamıştım. Şu an oldukça korkutucu görünse bile, gözlerinin içine bakarken bambaşka bir hisle doluyordum. Onun da gözleri benimkiler gibi maviydi, ancak birbirlerinden kesinlikle farklıydı. Benim mavilerim daha canlı ve koyuyken, onunkiler hareli ve puslu gibiydi. İkimiz de gözlerimizi birbirinden ayırmadan bakmaya devam ederken, sessizliği bozan sarışın kız oldu.

Siyahın CennetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin