Bölüm 13: Cehennem

10.6K 498 249
                                    

Multimedia: James Arthur - Say You Won't Let Go

Aden KESKİN

Rüya'nın Audi'sini evin yakınlarındaki bir ara sokağa park etmiştim. Bu kadar lüks bir arabayı evin önüne park edersem dikkat çekeceğimi biliyordum. O yüzden arabayı sakin olduğunu düşündüğüm bu sokağa bırakmaya karar vermiştim.

Evime doğru yürürken paranoyak gibi sürekli arkama bakıyordum. Mahalle oldukça sessizdi, ortalıkta da pek kimse yoktu. Evimin olduğu apartmanın önüne geldiğimde vakit kaybetmeden Rüya'ya konum attım ve iyi olduğumu belirten de kısa bir mesaj yolladım.

Apartmanda kimseye görünmemeye çalışarak ikinci kata çıktığımda şimdi evimin kapısının önünde duruyordum.

Kaçırıldığımda çantamla birlikte, cüzdanım, telefonum ve evin anahtarı da gitmişti tabi ki. Ama ne olur ne olmaz diye, anahtarımı bir yerlerde unutma veya kaybetme ihtimaline karşı her zaman paspasın altında yedek bir anahtar bulundururdum. Hızlı bir şekilde paspası kaldırınca, yedek anahtarın hala durduğunu gördüğümde rahatlamıştım.

Anahtarı alıp kapıyı açmaya çalışırken de hala arkama dönüp bakınıyordum. Apartmanda hiç ses yoktu. Beni takip eden, kükreyen adamlar da yoktu. Sanırım biraz fazla abartmıştım bu durumu.

Eve girer girmez ilk iş kapıyı güzelce kilitledim. İşte sonunda evimdeydim. Sırtımı dış kapıya yaslayıp güzel evime göz gezdirdim. Bu evi bu kadar özleyeceğim aklıma bile gelmezdi gerçekten.

Ceketimi çıkarıp askılığa astıktan sonra, oturma odasının perdelerini kapatmak için salona yöneldim. Aynı işlemi yatak odam ve evin diğer odaları için de yaptım. Evde olduğumu kimse bilmemeliydi.

Evin içinde öyle yavaş ve sessiz hareket ediyordum ki, sanki dışarıdan beni duyacaklar diye korkuyordum.

Tam mutfağa doğru gideceğim sırada çalan telefonun sesini duymamla olduğum yerde sıçradım. Arayanın Rüya olduğunu düşündüğüm için yönümü bu sefer hızlı adımlarla evin girişindeki askılığa doğru çevirdim. Çünkü telefon ceketimin cebinde kalmıştı.

Elimi ceketin cebine uzatıp telefonu elime aldıktan sonra, arayanın kim olduğuna bakacaktım ki, ağzıma kapanan bir el ve belime dolanan bir kol buna engel olmuştu. Telefonun elimden kayıp yere düşmesiyle paramparça olma sesi kulaklarıma dolarken, ben olduğum yerde debelenmeye başlamıştım. Çığlık atmak istiyordum ama ağzımın üstündeki el buna engel oluyordu.

Korku tüm hücrelerimi sarmıştı şimdi. Gözyaşlarımın da aktığını hissettiğim an, içinde bulunduğum çaresizlik beni ele geçirmiş, hiçbir şey düşünemez olmuştum.

Ben hala arkamdaki beni tutan kişiden kurtulmak için çırpınmaya devam ederken, oturma odasına doğru sürüklendiğimi fark ettim. Sonunda sert bir şekilde koltuğun üzerine fırlatıldığımda, resmen yere yuvarlanmıştım.

Hızlı bir şekilde doğrulup tüm gücümle çığlık atacağım sırada, önce karşımda gördüğüm kişiyle olduğum yerde donakalmıştım. Ardından yüzüme doğrultulan silahı far ettiğimde ise çoktan nefes almayı bırakmıştım.

Karşımda sapsarı saçları ve uzun boyuyla dikilmiş duran kişi Vural'dan başkası değildi. Yüzünde o her zamanki iğrenç sırıtmasıyla gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Beni nasıl bulmuştu, hiçbir fikrim yoktu. Evimi bile bildiğine göre o an çok büyük bir hata yaptığımı anlamıştım.

Tabi ki de evimi bileceklerdi, bunlar kötü adamlardı kızım.

Kaşımın kenarından yüzüme doğru akan sıcak sıvının kan olduğunu anladığımda bir an için telaşlanmıştım. Yere düştüğümde başımı sehpanın kenarına çok sert bir şekilde vurmuş olmalıydım. O an bunu hissetmesem de, başımın şu an neden döndüğünü çok iyi açıklıyordu.

Siyahın CennetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin