Multimedia: Billie Eilish - I love you
Görsel: Aden ve Baran
Herkese merhaba,
Alın bakalım size 10 118 kelimelik bir bölüm. Yazdıkça yazasım geldi bu hafta. Betimleme yapmak istemedikçe ben Aden hiç susmadı. Umarım seversiniz. Daha önce bahsettiğim gibi sezon finaline çok az kaldı. Bu bölüm de sezon finaline giden bir köprü yalnızca.
Yorumlarınızı bu bölümün sonunda deli gibi merak ediyor olacağım. İnşallah beğenirsiniz.
Haydi bakalım keyifli okumalar...
Aden KESKİN
''Ne! Annemle Defne buraya geldiler mi gerçekten?''
Rüya'nın şaşkınlıkla yönelttiği soru karşısında keyifsizce derin bir nefes verdim. Sabah kahvaltının ardından Baran'ın gitmesiyle, uzun bir süre masadan kalkamamıştım. Düşünceliydim ve kafamın içinde dönüp duran bu rahatsız edici düşünceler yüzünden hiçbir şey yapasım gelmemişti. Baran'ın tabağımdakileri bitirmem konusunda beni sertçe uyarmasına rağmen, birkaç lokmadan fazla bir şey yiyememiş, sonunda masanın üzerindeki kahvaltılıkları toparlamakta tereddütte kalan Melek Hanım'a daha fazla yemeyeceğimi belirterek toplaması için rica etmiştim.
Baran'a öfkeliydim ve öfkeme bir türlü engel olamıyordum. Onunla konuşması o kadar zordu ki, konuşamamanın verdiği huzursuzlukla yaşamaktan bıkmıştım. Uzun zamandır beraberdik ve buna rağmen hakkında çok az şey biliyor olmak kendimi çaresiz hissettirmekten başka bir işe yaramıyordu. Başıma gelen olaylardan sonra ondaki gerginliği de hissedebiliyordum. Fark ettirmemeye çalışıyordu, üstelik bunda da çok başarılıydı fakat Arthur'la beraber çalışma odasına çekilip saatlerce konuşmalarından ya da sık sık yaptığı telefon görüşmelerinden bazı şeylerden şüphe duymaya da başlamıştım. Arthur'la veya diğer adamlarıyla konuşurken sürekli gergin ve sinirliydi. Onu çok sinirlendiren ve memnun olmadığı bir şeylerin olduğu açıktı. Bana belli etmemeye çalışsa da, bir şeylerin peşinde olduğu o kadar açıktı ki...
Benden bir şeyleri gizlediğini biliyordum. Vurulmamın ardından oturup konuşamamıştık ve ben beni kimin vurduğu konusunda hala bir bilgiye sahip değildim. Baran'ın bu konunun peşini bırakmadığından emindim fakat benimle hiçbir şeyi paylaşmıyordu. Sadece birkaç kere Arthur'la beraber Vural hakkında konuşmalarına şahit olmuştum. Çalışma odasında yaptıkları bir konuşmada, artık Vural'ın kendilerine ayak bağı olamayacağını, yurt dışına gittiğine dair söylediklerini duymuştum. Ben odaya girdiğimde, aynı anda susmuşlar ve konuyu kapatmışlardı. O an bana bir şey anlatmayacağını düşündüğümden neler olduğuna dair soru sorup da üstelememiştim. Ancak şimdi kafam artık karmakarışıktı. Onca olayın ortasında olup da, hiçbir şey bilmemek beni deli ediyordu. Artık aklımı yitirme noktasına gelmiştim. Baran her ne kadar kaçmaya çalışsa da bugün bütün sorularıma cevap alacaktım. En azından ben öyle düşünüyordum.
Öte yandan tüm bu sorunların yanı sıra, şimdi bir de Leyla Hanım ortaya çıkmıştı. Sabah yaşadığım şaşkınlık ve gerginlik hala üzerimdeydi. Kafamın içi zaten çorba gibiyken, Leyla Hanım'ın varlığı aklımın daha çok karışmasına neden olmuştu. Üstelin Baran'ın annesine karşı olan tutumu merakımı da ikiye katlamıştı. Tabi bir de Defne vardı...
Allah'ım bu kadar bilinmezliğin arasında resmen en sonunda kafama sıkacaktım!
Her ne kadar Baran'la tüm bu konular hakkında konuşacağımdan emin olsam da, neyse ki Rüya gelmişti de, en azından Baran'la konuşmadan önce Rüya'nın sorularıma cevap vereceğini düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Cenneti
Romansa''Baran lütfen... Lütfen anla beni, burada kalamam. Seni tanımıyorum bile... Üstelik tehlikede de olsam başımın çaresine bakabilirim. Lütfen bırak artık gideyim.'' Tam birkaç basamak çıkmıştı ki, durdu. Yavaşça bana doğru döndü ve bir kez daha donak...