Ho Young o an sadece yalnız kalmak istiyordu. Babası işin içine girdikten sonra her şey dayanamayacağı bir boyuta gelmeye başlamıştı. Ne yapabileceğini kafasında kestiremiyordu. Dahası eğer dediğini yapacak olursa sevdiklerini ondan nasıl koruyacağı hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Yoongi bir şeylerden şüphelenmeye başlamıştı bunu anlamamak imkansızdı. Ama olaylar kesinliğe kavuşmadan, henüz her şey yoluna girmeye başlamışken onu tekrardan telaşlandırmak istemiyordu. Olaydan yalnızca birkaç saat sonra telefonuna babasının yazdığını bildiği tehdit mesajları geliyordu. Ama umursamayacaktı. Sevgili oğlunun gözünden düşmemek için hiçbir şey yapmayacağını adı gibi biliyordu. Kafasını dağıtmak için Yoongi'ye gülümseyerek takındığı maskesiyle
-Bir yerlere mi gitsek...? Ne bileyim sahil, o her zaman gittiğimiz hamburgerci .... Ya da sadece hiçbir şey yapmadan öylece yürürüz...?
-Evet bence de yalnız kalıp konuşmamız gereken meseleler olduğunu düşünüyorum.Dedi soğuk bir şekilde. Ho Young anlatmayı ve rahatlamayı çok istiyordu. Hatta belki anlatırdı da ... ama şu an sadece kafeden ve abisinin şüphe dolu bakışlarından kaçıp kurtulmak istiyordu.Jin olayı anlamış olacak ki Ho Young'a sevecen bir gülümsemeyle çıkabileceğini gösteren bir işaret verdi. Kafenin yemek bölümüne geçip Jungkook ve Jimin 'in yanına geldi
-Çocuklar kafe size emanet. Jimin-Ahh Ho Young işine bak sen diyip Yoongi'yi de işaret ederek göz kırptı. Hoseok
-Aklım sizde kalmasın. Bugün fazla göz önünde bulunmasan iyi olur. Babam oldukça sinirlenmiştir. Bundan eminim. Diyip Ho Young 'a sarıldı. Ho young -Hoseok nefes alamıyorum . der demez hoseok kendine çeki düzen verdi
-Merak etme sadece biraz nefes almak istiyorum. Yoongi-Vedalaşma faslınız bittiyse gidebilir miyiz artık...!Çok geçmeden sahile vardılar. İkisi de konuşmaya bir yerden başlamak istiyor ama bir türlü lafa giremiyorlardı. Sessizliği Yoongi bozdu.
-Ho Young bana anlatmak istedğin bir şeyler var mı? Mesela bugün olanlarla ilgili...?-Her zamanki babam işte ... İstediklerini yapacak itaatkar bir çocuk olmamı istemişti hep. Ama beni bilirsin asla öyle olmadım. Bugün de onlardan biri. Alışkınım aslında ama ister istemez neden normal bir aile olamadığımızı düşünüp dururum.Yoongi alayla
-Aile... ne garip ikimizin de asla sahip olamadığı şey. Aile....
-Evet ama sanırım artık o kadar takmıyorum. Sadece karşıma çıkmasa yeter. Bak Yoongi aileye ihtiyacım yok. Sadece yanımda olun yeter.Yoongi kızgındı , kırgındı. Çünkü bir şeyler sakladığından adı gibi emindi. Ho Young'u tanıyordu. Hatta herkesten çok ... Gözlerinin içine bakamayışı, titreyen elleri, kızaran yanakları, solgun dudakları... Hepsi onu ele veriyordu. Ama zorlamayacaktı. Belki olayın verdiği şok , belki ne yapacağını bilemeyişi ... neden anlatmadığından emin değildi ama anlatana kadar onu zorlamayacaktı.Ho Young-Kafeye dönsek iyi olur. Eminim merak etmişlerdir.
***************
Dalgın adımlarla kafeye geldiklerinde Ho Young bunu babasının yapmaması için tanrıya yalvardı. Yerlere saçılmış masalar, kırık cam parçaları, alnı kanayan jimin , ne olduğunu anlayamayıp olayın şokunda olan gözü şişmiş Jin, sinirden yumruğunu sıkarken diğer eliyle Jimin'in alnına pansuman yapan Jungkook... Gözleri dolan Ho Young şaşkınlıkla ağzını eliyle kapattı. Titreyen sesiyle
-Aman Tanrım Yoongi buraya ne olmuş böyle... Yoongi şaşkınlıkla Kafenin kapısına doğru hızlı adımlarla ilerledi.
-Hangi şeref yoksunu yaptı burayı!! Ho Young
-Siz iyi misiniz?? Aman Tanrım hiç iyi görünmüyorsunuz ben hemen ambulansı arıyorum pansumanla yapılacak gibi değil .Jimin
-Sorun yok sadece bacağımı oynatamıyorum. sanırım incinmiş. buz koyarsam daha iyi olur.Yoongi
-Biri burda yaşanan boktan olayı anlatacak mı artık!! Jungkook patlayan dudağına krem sürüp şişen gözüne buz torbası tutarken
-Siz çıkar çıkmaz Ha Na ve Hoseok 'da sahile gitmek için kafeden ayrıldılar. Ben mutfak kısmında çalışıyodum Jimin ve Hyung (Jin) kafe kısmındaydılar. Sonra içeri maske yüzünden yüzlerini göremediğimiz bir grup etrafı dağıtarak içeri girmeye başladı. Ne olduğunu , kim olduklarını anlamaya çalıştık ama tek yaptıkları yıkıp dökmekti. Ben de onların anladığı dilden konuşmaya karar verdim . Ama sonuç ortada...Çok fazlalardı. Neden Yaptıkları hakkında en ufak fikrimiz yok.
Jin hala olayın şokundaydı. Başını ellerinin arasına almış geride kalan enkaza bakıyordu. Jimin
-Sanırım doktora gitmek konusunda yanılmışım. Agh!! Ho Young koşarak yanına gitti
-Sen iyi misin??
-Bacağımı oynatamamam dışında mı ahh sanırım evet dedi dalga geçerek. Yoongi
-Hemen hastaneye gidiyoruz. Ho Young da onların peşinden gitmeye başladı. Yoongi durdurana kadar.
-Jin hala olayın şokunda onu burda yalnız bırakmayı düşünmüyorsun herhalde. Siz kardeş gibisiniz ve yanında olmana ihtiyacı var. Ho Young dolan gözleri ve titreyen sesiyle
-Haklısın. Her şey iyi olacak değil mi... Yoongi Ho Young'un kafasına sevgi dolu bir öpücük kondurdu.
-Her şey iyi olacak Ho Young sana söz veriyorum.
**********************
Kafede sadece Jin ve Ho Young kalmıştı. Ho Young ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Yavaş adımlarla Jin'in yanına çömeldi.
-Her şey iyi olacak Jin sana söz veriyorum.
-Her şey iyi olacaktı. Her şey mükemmel ilerliyordu Ho Young. Kafe mükemmel işliyordu ve biz kocaman bir aile olmuştuk. Ama neden...?? Her şey bu kadar mükemmel giderken kim neden bunu bize yaptı. Kafe bir şekilde hallolur. Ama Jimin'in ayağı sakatlandı. Ard arda acımadan tekme attılar. Jungkook ve benim halim de ortada . Kim neden bize bunları acımadan yapar ki...?
Ho Young sıkarak tuttuğu göz yaşlarını serbest bıraktı
-inan bilmiyorum.
arada geçen koca bir sessizliği Ho Young'a gelen mesaj sesi böldü.
Hemen ayağı kalkıp kafenin kapısına doğru ilerleyerek mesaja baktı.
Babam: KÜÇÜK SÜPRİZİM HOŞUNA GİTMİŞTİR UMARIM. EĞER DURMAMI İSTİYORSAN DEDİĞİMİ YAPMAYI ÖĞRENECEKSİN!!
Ho Young hıçkırıklarını tutmak için elini ağzına götürdü .Jin'e bakıp duymadığını düşünerek özür diledi ve hızlı adımlarla kafeden uzaklaştı....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Likes Coincidences \ bts
FanfictionHer şey bir tesadüfle başlamıştı. Min ha nanın hayatı küçük çaplı çarpışmalarla şekillenmişti. Min ha na hayat dolu bir insandı, hayallerle yaşıyordu. Ta ki içinde bulunduğu fırtına tüm hayallerinin çatısını uçurana kadar. Hayatını mükemmellik üzeri...