"Seni asla affetmicem Buğra Aksoy!"
Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Bütün hastanenin sesimle inlediğine emindim ama bunlar bebeğimin öldüğünü öğrendiğimde atamadığım çığlıklardı. Bana müdahale etmiyordu tehtitlerime karşı da ağzından tek kelime çıkmıyordu. Sonunda dayanamayacak olacak ki karşımda duran sandalyeye oturdu ve konuşmak için önce derin bir nefes aldı. Oldukça sakin görünüyordu.
"Sana kaçmanı ben söylemedim Zeynep, bebeğin kaçtığın için öldü"
"Senin yüzünden kaçtım"
"Neden?"
"Sen beni hapsettin!"
"Sana şiddet uyguladım mı ya da sana sürekli hakaret ederek seni aşağıladım mı? Sahi gözlerini morartana kadar yumrukladım mı ben seni yada acıdan kıvranana kadar tekmeledim mi yerde? Hadi bunlar ağır geldi diyelim aç mı bıraktım ben seni ya da soğukta karda kış da kapıda mı beklettim? Söylesene Zeynep kaçmanı gerektirecek ne yaptım ben sana?"
Gözlerim dolmuştu ama onun karşısında ağlamayacaktım. Evet bunların hiç birini yapmamıştı, bana konforlu bir hayat sunmuştu ama bu beni hapsettiği gerçeğini değiştirmezdi. Bağırmaktan mı yoksa acıdan mı sesim kısılmıştı bilmiyordum, usulca fısıldadım.
"Sen beni hapsettin.."
Gözlerimi yere dikmiş gözyaşlarımla mücadele ediyordum. Başımı kaldırdığımda hayal kırıklığıyla gülümsediğini gördüm. O da tıpkı benim gibi fısıldadı.
"Ben seni korudum!"
O an o kadar masum görünüyordu ki kendimi suçlamaya başlamıştım. Onun asıl amacı da buydu, kendini iyi gösterip psikolojik baskı yapıyordu ama bu numarayı yemeyecektim. Aynı şekilde gülümsedim. Bu sefer sesim ne fısıldayarak ne de bağırarak çıkmıştı.
"Beni kendinden korumayı beceremedin"
"Mutlu ol diye elimden geleni yaptım"
"Mutsuzdum!"
"Nankördün!"
"Empati kurmayı öğrendiğin zaman beni anlayacaksın Buğra"
Sultan hanım tenis maçı izler gibi bir bana bir Buğra' ya bakıyordu. Kavgamızı bölen telefon sesiyle Buğra bizden uzaklaştı. Sultan hanım tıpkı Buğra gibi hayal kırıklığıyla bana baktı. Onun gözlerindeki kırıklık bana değil olaylaraydı biliyordum. Benden hiç bir şey olmamış gibi o eve dönmemi bekliyorlardı, bu fazla acımasızcaydı. O katilin ekmeğini yemeyecektim!
"Kızım ne olur yapma böyle, hâlâ hastasın. İyi bakılman gerekiyormuş, ben sana gül gibi bakarım"
"İyileştirecek misin beni Sultan hanım?"
"İyileştireceğim tabi, mis gibi bakıcam ben sana!"
Elimi yüreğimin üzerine koyup bir iki defa yavaşça vurdum. Daha sonra elimi karnıma, bebeğimin boşluğuna yerleştirdim. Hareketlerimi dikkatle takip ediyordu.
"Ya buradakileri, onları da iyileştirebilecek misin Sultan hanım?"
Hüzünle kafasını eğdi. Onu üzmek istemiyordum ama bende asla kapanmayacak yaralar varken merhem olmaya çalışması gerekmiyordu. Benim yaramı kimse iyileştiremezdi.
"Geçecek kızım, zamanla hepsi geçecek"
"Bu acı zamanı dondurdu Sultan hanım, benim için saatler durdu"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tutulması
General FictionSatılmaya alışmış ruhum bunu reddediyordu. Bir adam karısını satar mıydı? Peki bir baba daha doğmamış bebeğinden vazgeçebilir miydi? Babamın beni bu adama sattığını hatırlayınca ürperdim. Önce babam tarafından şimdi de kocam! tarafından satılıyordum...