bölüm 6

13.3K 396 54
                                    

Korku! Tatmaya en alışık olduğum duyguydu. Yerdeki cam kırıklarına bakarken hissettiğim duygunun tam anlamıyla adı korkuydu. Gerçekten mahvolmuştum. Eğilip yerdeki camları ellerimle toplamaya başladım. Keskin bir camın elime batmasıyla küçük bir çığlık attım. Kesilen yerden kan damlıyordu. Fotoğrafın kenarı çok küçük bir damla kan olmuştu. Elimin kesilmesini umursamadan camları toplamaya devam ettim. Ne yapabilirim diye kara kara düşünüyordum. Aklıma gelen fikirle yerimde doğrulup hızlıca kendi kaldığım odaya gittim. Çekmeceleri karıştırmaya başladım. Buralardaydı biliyordum daha önce gözüm çarpmıştı. Birinci çekmecede istediğimi bulamayınca diğerine geçtim ama onda da yoktu. Son çare diğer komidine koşup çekmecelerini karıştırmaya başladım. İşte bu! Bulmuştum. İçinde Şeyma' nın fotoğrafı olan mavi çerçeveyi alıp yine koşa koşa şeytancığın odasına geçtim. O gelmeden halletmeliydim bu işi yoksa sonu kötü olacaktı. Yerdeki camlara basmamaya özen göstererek siyah çerçeveyi elime aldım. Neyseki çerçeveye birşey olmamıştı sadece camı kırılmıştı. Hemen Şeyma' nın fotoğrafı olan çerçevenin camını çıkarıp siyah çerçeveye taktım. Olmuştu, sanki hiç kırılmamış gibi duruyordu. Galiba bu işten yırtmıştım.

Ellerime batmasını umursamadan yerdeki tüm camları toplayıp mutfağa indim. Kırık camları atmak için daha önce yediğimiz kahvaltının çöplerini çıkarıp camları altına attım. Çıkardığım çöpleri tekrar çöp kutusuna koyup camlar gözüküyor mu diye son bir kez kontrol ettim. Görünmediğinden emin olduktan sonra çöpü kapatıp ellerimi yıkadım. Korku beni iyice aptallaştırmıştı. Koskoca adam gelip çöpü karıştıracak, acaba çöpte ne var demeyecekti heralde.  Yukarı çıkıp herşey tamam mı diye kontrol ettim. Siyah çerçeve komidinin üzerinde sanki dokunulmamış gibi duruyordu. Yerdeki kırık camları da temizlemiştim, herşey normal gözüküyordu. Rahat bi nefes alıp tekrar aşağı indim. Yaşadığım korku bedenimi iyice yormuştu. Koltuğa uzanıp televizyon izlemeye başladım ama gözlerim ağırlaşıyordu. Uykunun beni kollarına çekişini hissettim. "Ah bebeğim neden sürekli uyutuyordun anneni"

"Nasıl yaptın lan bunu bana nasıl"
"Ben hiç birşey yapmadım yemin ederim"
"Konuşma lan ahlaksız, öldürecem lan seni"
Yerde uzanmış bebeğimi tekmelerden koruyordum. Hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmiyordu. Canım çok yanıyordu.
"Ali ne olur yapma. Ben birşey yapmadım lütfen bize zarar verme"
"Kes sesini dedim sana kes."
Yerde cenin pozisyonunda uzanmış ellerimi bebeğime siper etmiştim. Arka cebinden çıkardığı parlak bıçağı görünce korkunun iliklerimi parçalarcasına bedenimde dolaştığını hissettim.
"Sana o odaya girme demiştim değil mi" diye bağırdı. Ne oluyordu. Ali nereye gitmişti. Şimdi karşımda elinde bıçakla duran mavi gözlü şeytandı. Hıçkırıklarımın arasından "Ö-özür dilerim" dedim. Gözlerinden ateş fışkırıyordu.
"Sana benim canımı yakarsan onun canın yakarım demedim mi?"
Ateş kusan gözlerini karnıma dikti. "Bunu sen istedin" diyerek elindeki bıçağı karnıma sapladı.

Dudaklarımdan dökülen çığlıkla uyandım. Düzensiz nefes alıp veriyordum. Ellerimi bebeğime sarıp zaten ıslak olan yanaklarıma yeni gözyaşları ekledim. Çok şükür ki kabustu, uyanmıştım ve bebeğime kimse zarar vermemişti. Nihayet düzene giren nefes alışverimle beraber mutfağa gidip bir bardak su içtim. Sanki içimde yanan ateşi sönderebilecekmiş gibi bir bardak daha içtim. Kaç bardak içersem içeyim bu yangın bitmeyecekti biliyordum. Salona geri dönüp televizyon izlemeye devam ettim. Kabusun etkisinden çıkamamıştım hala vücudum kaskatıydı. Bi süre sonra gevşemeye başlamıştım sonuçta bu bir kabustu ve ben uyanmıştım. Mavi gözlü şeytanın odaya girdiğimi anlamasına imkan yoktu çünkü herşeyi kusursuza yakın, temiz halletmiştim. Kendimi boşuna kasıp bebeğime zarar verdiğimi anlayınca iyice gevşedim. Anlamayacaktı!

Yağmur durmuştu ama sis hala terk etmemişti gökyüzünü. Dış kapıdan gelen sesle arkamı döndüm. Mavi gözlü şeytanı görünce bedenimin tekrar kasıldığını hissettim. Kapıyı kapatmadan önce korumalara yiyecek birşeyler getirmelerini emredip içeri girdi. Bebeğim yemek kelimesini duyar duymaz içerde horon tapmeye başlamıştı bile ama ben çok gergindim. Benimle tek kelime konuşmadan merdivenlere yöneldi. Yukarıya çıkıyordu ve galiba benim tansiyonum düşüyordu.

Ay TutulmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin