Merve' yle konuşmamın hemen ardından Buğra odaya girmişti. Söylediklerimi duymuş olabileceği korkusu bedenimi ele geçirmiş olsa da davranışlarında öfke belirtisi yoktu. Belki de benimle oyun oynuyordu, artık onun aldığı nefese bile güvenmiyordum.
"İyi misin?"
"İyiyim, neden sordun?"
"Rengin atmış bir sorun yok değil mi, sancın mı var?"
"Hayır, hayır bir sorun yok iyiyim"
"Peki, iyi geceler."
Kafamı karıştırma konusunda usta yeteneklere sahipti. Birden bire kibarlaşmış ve düşünceli birine dönüşmüştü ama bu hallerine kanacak değildim. Bir karar vermiştim ve bu kararımın arkasında duracaktım.
"Sana da."
Ardından kapıyı kilitleyip yatağa uzandım. Düşünmem gerekiyordu, uzun uzun ve sağlıklı bir şekilde düşünmem gerekiyordu. Sıcak bir duşun iyi geleceğine kanaat getirip banyoya geçtim. Üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup kendimi suya bıraktım. Ruhumun dinlenmeye ihtiyacı vardı. Uzun süren sıcak su keyfinden buruşan tenimden dolayı vazgeçmem gerekiyordu. Suyu kapatıp kurulandım. Üzerime uyku ağırlığı çökmüştü. Rahat bir şeyler giyip yatağa uzandım. Saçlarım hala ıslaktı ama kurulayamayacak kadar yorgun hissediyordum. Hasta olma endişesini iç sesimden dinliyordum fakat uykunun ninnisi kulağımda çınlamaya başlamıştı ve ben teslim olmuştum...
Sabahın ilk ışıkları odamı doldurduğun da tatlı uykumdan uyanmıştım. Uyumayı çok seviyordum ve sonsuza kadar uyuma fikri beni heyecanlandırıyordu fakat bakmam gereken bir bebeğim olduğunu hatırlayınca bu fikirden uzaklaşıyordum. Yataktan kalkıp yüzümü yıkadım. Saçlarımı banyodan çıkınca taramamıştım bu yüzden karmakarışık olmuştu. Tarakla düzene sokmak istedim ama bu epey canımı yakmıştı. Sonunda düzgün bir hal aldığında dolabın önüne geçip şık bir şeyler aradım. Bugün burada son günümdü ve ben ilk defa güzel olmak istiyordum. Mini etek giymemin garip duracağını düşünüp beyaz bir pantolon seçtim. Ardından ipli, saten bir üst giydim. Mavi ve beyaz birbirine çok yakışmıştı.
Aynadan kendime baktığımda bir şeyin eksik olduğuna karar verdim. Cildim hasta gibi duruyordu. Makyaj yapmamın kimseye zararı olacağını düşünmüyordum. Fondoten sürüp cilt tonumu eşitledim. Dudaklarıma vişne renginde hafif bir ruj sürüp allıkla dengeledim. Kirpiklerime de verdiğim hafif ışıltıyla artık aşağı inmek için hazırdım. Odadan çıkarken masanın üzerindeki parfüme çarptı gözüm, parfüm de sıkarak nihayet odadan çıktım. İlk misafirini karşılayan yeni gelin gibi olmuştum.
Henüz merdivenlerdeydim ki aşağıdan nefis kokular geliyordu. Kesinlikle özleyeceğim şeylerden biride bu enfes kokulardı. Kendimi gitmeye çabuk alıştırmış olduğumu farkettim. Merdivenleri inerken salonda oturan Buğra' yı gördüm. Henüz saat çok erken diye düşünmüştüm fakat sanırım çok da erken değildi. Elinde yine börek tabaklarıyla mutfaktan salona gelen Sultan hanım önce beğenen gözlerle beni süzdü. Ardından güzel olduğumu belirtince Buğra dönüp bana bakmıştı. Kaşlarını yine çatmış anlamlandırmaya çalışıyordu. Bu adamın kaşları hep çatıktı.
"Oo Zeynep, çok güzel olmuşsun ya"
Minik adamım merdivenlerin önünde prensesini bekleyen prensler gibi durmuştu. Bu hallerini beni ilk defa böyle görmelerine yormuştum. Güzel olduğumu düşünmüyordum.
"Teşekkür ederim prensim, siz de her zamanki gibi şıksınız"
Onu kucağıma alıp yanağına küçük bi buse kondurdum. Yanağında rujumun izi kalmıştı. Mutfaktan çıkan Buğlem bana kızarak bize doğru yürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tutulması
General FictionSatılmaya alışmış ruhum bunu reddediyordu. Bir adam karısını satar mıydı? Peki bir baba daha doğmamış bebeğinden vazgeçebilir miydi? Babamın beni bu adama sattığını hatırlayınca ürperdim. Önce babam tarafından şimdi de kocam! tarafından satılıyordum...