Deniz' in söylediklerini ciddiye alan şeytan bana doğru yaklaştıkça gerilmeye başlamıştım. Gerçekten öpmeyecekti değil mi, hem neden öpsündü ki? Bir çocuğun lafıyla hareket edecek değildik. Kapıdan gelen seslerle oraya dönüp Buğlem' i görünce sevinçten neredeyse dans edecektim. Şeytan geri çekilip benden uzaklaştı. Deniz annesine doğru koşarken bizi unutmuştu bile. Sultan hanım' da Buğlem' in ardından elinde alışveriş torbalarıyla salona geldi. Önce bana sonra şeytana dikkatli bir şekilde kaşlarını çatarak baktı. Bakışlarımı kaçırıp kızarmış olduğunu düşündüğüm yanaklarımı görmemesi için arkamı döndüm. Odama çıkarsam hem dikkat çekecek hem de şeytanı zaferine ulaştıracaktım. Bu yüzden yerimden kıpırdamadan olduğum yerde durup olayları akışına bıraktım.
Sultan hanımla birlikte yemek yaparken arada bir imalı şekilde gülüşünü yakalıyordum ama görmemiş gibi yapıyordum. Aklından geçen uçuk şeylere nasıl inanıp bana ima ettiğini anlayamıyordum. Buğlem' in canı sıkkın gibiydi. Buna sevineceğim aklıma gelmezdi ama bana bulaşmasındansa bunu tercih ederdim. Bu sanırım çok bencilceydi. Deniz' e duş aldıracağını söyleyip gitmişti ve hala yanımıza dönmemişti. Şeytansa salonda maç izliyordu. Bu saatte bile maç bulabildiği için ballı olmalıydı. Ya da benim uzak kaldığım şu teknolojiyle bulabilmesi kolaydı. Galiba bunu hiç bir zaman öğrenemeyecektim.
Yemek yapımı bittiğinde hava yeni yeni kararmaya başlamıştı. Buğlem hala odasından çıkmamıştı. Onu merak etmeye başlamıştım, Sultan hanıma sorduğumda hiç bir şey söylememişti. Gidip ona sormanın en mantıklısı olduğunu düşünüp odasına gitmeye karar verdim. Kapısını tıklattığımda cevap vermedi, duymamış olduğunu düşünerek bir daha tıklattım fakat yine cevap yoktu. Uyumuş olabileceğini düşünerek tam geri dönüyordum ki içerinden boğuk bir sesle "gelebilirsin" diye seslendi. İçeriye girdiğimde pencereden dışarıyı seyreden Buğlem' in kötü durumda olduğuna artık emindim.
"İyi misin Buğlem?"
Kafasını olumlu şekilde sallamıştı fakat ona inanmıştım. Ona doğru yaklaşıp gözlerini görebilmek için kolundan nazikçe kendime çevirdim. Kızarmış gözlerle bana gülümsedi. Çok kötü görünüyordu. Deniz yatakta uyuyordu ve annesinin bu anlardan bihaberdi. Tıpkı bebeğimin içerde benim çektiklerimden habersiz olduğu gibi!
"Neyin var senin, bu halin ne?"
"Yok bir şey Zeynep."
"Nasıl yok? Şu gözlerine bak kan çanağı gibi!"
"Yok diyorum Zeynep!"
Bana anlatmak istemediğini düşünüp onu yalnız bırakmak için odadan çıkmak için tekrar kapıya yöneldiğimde konuşmasıyla beni durdu. Kesinlikle her hareketinde şeytanın kardeşi olduğunu belli ediyordu.
"Her insan ikinci bir şansı hakerdi Zeynep?"
Sanki ben hep doğru yapıyormuşum gibi bana soru sorması garipti. Ben doğru yolu bilsem bu halde olmazdım. Fakat sorduğu soruyla aklıma Ali gelmişti. Bence hata yapan her insan o hatayı tekrarlar. İnsanoğlu böyledir.
"Kimse ikinci şansı haketmez!"
"Pişman olduğunu bilsen de affetmez miydin?"
"Bilirsin ama emin olamazsın. Sıkıştığı zaman mağduru herkes oynar Buğlem"
"Kocana dönmek istemez miydin?"
"Asla!"
"Çok yorgunum Zeynep, kendimi dinlemeye bile mecalim yok..."
"Seni yalnız bırakmamı ister misin?"
"Yalnızlık beni korkutuyor"
Gözünden düşen bir damlayla içimin ezildiğini hissettim. Tahminlerimde haklıydım, hala eski kocasını seviyordu. Kocasını tek hatasında boşadığı için güçlü bir kadın olduğunu düşünüyordum. Oysa ki şu an o kadar aciz duruyordu ki, aşkın acizlikten başka bir şey olmadığını düşünüyordum. Yine dik durmalı ve o adamı arkasında bırakmalıydı ama kalbi buna izin vermiyordu. Bu yüzden aşktan nefret ediyordum. Ali' ye aşık olmadığım için kendimi şanslı hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tutulması
Ficción GeneralSatılmaya alışmış ruhum bunu reddediyordu. Bir adam karısını satar mıydı? Peki bir baba daha doğmamış bebeğinden vazgeçebilir miydi? Babamın beni bu adama sattığını hatırlayınca ürperdim. Önce babam tarafından şimdi de kocam! tarafından satılıyordum...