Bölüm 33

6.7K 285 103
                                    

Buğra ne zaman gelmişti, zaman nasıl geçmişti anlayamamıştım. Şeyma' yı telaşla kucaklayıp odadan çıkarmasını donuk bakışlarla izliyordum. Buğra' nın ardından Buğlem' de odadan çıkınca yalnız kaldım. Dizlerim bedenimi taşıyamaz hale geldiğinde yere çöktüm. Dizime batan cam içimi kanatmıştı. Tepki vermiyordum ama dizimin acısı katlanarak büyüyordu. Bir süre tepkisizce olduğum yerde oturdum. Beyaz halının küçük bir kısmı dizimden akan kanla kızıla dönmüştü. Kesiğin acısı bir süre sonra hissedilmez olmuştu ama kan durmuyordu. Beynim kendimi toparlamam konusunda uyarılar veriyordu. Giydiğim eşofmanı kesilen yere kadar sıyırdım. Kesik derin gibi görünüyordu.

Ayağa kalkıp ecza dolabına ulaşmak için aşağı indim. Yürürken canım yandığı için tüm yükümü sol ayağıma veriyordum. Neredeyse zıplayarak tamamladığım merdivenlerden sonra ezca dolabına ulaşmıştım. Önümde envai çeşit ilaç vardı. Buğra' nın ilk geldiğim zaman hasta olduğunda hastaneye gitmediğini ve evde tedavi olduğunu anımsadım. Kimse hastaneye gitmeyi sevmezdi ama kimse evde kendine iğne vurduracak kadar psikopat değildi, Buğra hariç... Bu yüzden önümde ismini dahi bilmediğim birçok ilaç kutusu vardı. Belki de Şeyma bunlardan birini almıştı. Şeyma aklımdan çıkmıyor vicdanım rahat etmiyordu. Belki de biz kavga etmeseydik intihar etmeyecekti. Neden her şeyi elime yüzüme bulaştırıyordum? Hayatım boyunca ilk defa kendimi savunmuştum ve sonuç ortadaydı. Sanırım ben ezilmeye mahkumdum.

Dolaptan aldığım bez ve alkolle önce kesiğin etrafını temizledim. Alkolün yaraya temas etmesiyle çığlık atmam bir olmuştu. Sanki kızgın bıçağı tenime değdirmek gibiydi. Kan hala durmamıştı bu yüzden hızlı hareket etmem gerekiyordu çünkü sildiğim yerler yine kan oluyordu. Pamuğun üzerine döktüğüm tentirdiyotla yarayı kapatıp etrafını sargı beziyle doladım. Şimdilik beni idare edebilecekti. Dolabı tekrar eski haline getirip üzerimdeki kanlı eşofmandan bol pantolon giyerek kurtulduktan sonra salona döndüm. Yürürken aksayarak yürüyordum. Kanepeye kendimi atıp uzandım. O an da aklıma Deniz düşmüştü. Deniz, neredeydi?

Kanepeden kendimi iterek kalktım. Yine aksayarak Buğlem' in odasına geldim. Kapıyı uyuyor olma ihtimaline karşı yavaşça araladım. Deniz yataktaydı ama uyumuyor, kendi kendine sessizce ağlıyordu. Onu öyle görünce içim parçalanmıştı. Buğlem, onu düşünmeden gidecek kadar korkmuş muydu? Aklımda garip sorularla odaya girip yanına yürüdüm. Dizine yasladığı başını avuçlarımın arasına alıp göz teması kurdum. "Ne oldu minik adamım, neden ağlıyorsun?"diye sordum. Sesimi elimden geldiğinde sakin tutmaya herşeyin yolunda olduğu hissiyatı vermeye çalışıyordum.

"Şeyma ölecek mi Zeynep?"

"O da nereden çıktı?"

"Ben gördüm. Dayım, Şeyma' yı kucağına almıştı koşarak evden çıktılar"

"Evet, doğru görmüşsün bitanem. Şeyma, yediği bir şeyden dolayı kendini iyi hissetmiyordu dayında onu hastaneye götürmek istedi hepsi bu"

"Ama gözleri kapalıydı"

"O da senin gibi uykucu o zaman"

Yüzünde minik bir rahatlama sezmiştim. Son cümleme inanıp gülümsemişti. Kafam çok dalgındı bu yüzden onu uyutmak en akıllıca karar olacaktı. Uyutmak istediğimde masal karşılığında uyuyabileceğini söyledi. Kabul edip tek bildiğim kırmızı başlıklı kız masalını anlattım. Bu Merve' nin en sevdiği masaldı bu yüzden ona hep bunu okurdum.

Merve' nin kaybı beni perişan etmişti. Nerede ve ne durumda bilmiyordum, bu iyice kontrolümü kaybetmeme sebep oluyordu. Elimden dua etmekten başka hiç bir şey gelmiyordu bu yüzden duayı dilimden eksik etmiyordum. Masalın sonunda Deniz uykuya dalmış ben de odadan sessizce çıkmıştım. Salona geçip kanepeye tekrar oturdum. Televizyon izleyecek ya da başka bir şeyle ilgilenecek enerjiyi kendimde görmüyordum. Aklım Şeyma' daydı, endişe ve korkuyla gelecek bir haberi bekliyordum.

Ay TutulmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin