3. Bölüm

2.6K 182 5
                                    

" Buyurun " dedi genç kız oldukça soğuk ve mesafeli bir sesle. Kendisine uzatılan eli görmezden gelmeyi tercih etmişti. Erkeklerle temas etmekten imtina ediyordu. Yalnızca bağı olanlar ona dokunabilirdi. Şimdiye kadar birçok müşteri tipi ile karşılaşmıştı ancak ilk kez birisi tanışmak için ona elini uzatıyordu.

Genç adamın dudağının kıyısı hafif bir kıvrımla yukarı kalkmıştı, ancak yüzündeki tebessüme tezat gözlerinde ürkütücü bir hava vardı. Genç kız sadece birkaç saniye bakabilmişti o karanlık gözlere. Kendinin'ki ile aynı renk olsa da , derin, karanlık bir kuyunun ürkütücülüğü hakimdi genç adamın bakışlarında.

Mirza bu mesafeli yanıtın ardından havada asılı kalan elini usulca yanına indirdi. Ne kadar da ukalâ bir kızdı böyle , ona uzatılan eli nezaketen bile olsa tutma tenezzülünde bulunmamıştı. Umursamadı bunu genç adam. Elini sıkıp sıkmaması çok da önemli değildi , ona istediğini versin yeterdi. Başka bir arzusu yoktu uzun zamandır.
" Müsait bir masanız varsa arkadaşımla bir kahve içeceğiz " dedi Mirza yanındaki adamı işaret ederek. Sahra kibarca " tabi buyurun " diyerek onları cam kenarında boş olan masalardan birine yönlendirdi. İki genç adam masaya yerleşirken sahra elinde küçük bir defter ve kalemle siparişlerini almak için yanlarında bekliyordu. Bu sırada dikkatli bakışlarla süzüyordu her iki adamı da. Üzerlerindeki ben buradayım diye bağıran pahalı kıyafetlere bakılırsa buralardan değillerdi. Zaten bu kafeye genellikle bilindik insanlar takılırdı. Zaman zaman da üniversite öğrencileri. Bu iki genç adamın öğrenci olmadığı kesindi. Öğrenci olmak için fazla resmi ve olgun gözüküyorlardı.

" Bize bir sade bir de orta şekerli türk kahvesi " duyduğu sesle daldığı düşünce dehlizinden hızlıca çıktı. Siparişleri elindeki küçük deftere not edip arkasını döndü ve siparişi vermek üzere servis tezgahına ulaştı. Servis tezgahının hemen arkasında duran Esma hanım genç kıza sıcacık bir tebessüm sunup , elindeki kağıdı aldı ve kahveleri hazırlamak üzere mutfağın yolunu tuttu. Yaklaşık on dakika sonra kahveler, yanında küçük ikramlıklarla birlikte küçük şık bir tepside tezgahın üzerindeki yerini aldı. Sahra önüne konan tepsiyi hiç vakit kaybetmeden avuçlarının arasına hapsetti ve müşterilerin bulunduğu masaya ağır adımlarla ilerleyip, büyük bir ustalıkla kahveleri ve ikramlıkları masaya bıraktı.

Bu sırada gözü sürekli genç kızın üzerinde olan Mirza, her hareketini dikkatle izliyordu. Kahveleri taşırken ve masaya bırakırken elleri bir kez bile titrememişti. Bu da bu işte ne kadar profesyonel olduğunu gösteriyordu. Oysa genç adam daha önce gittiği birçok mekanda heyecandan mı, tecrübesizlikten mi bilinmez, anlamadığı bir şekilde sürekli önüne konan o kahve fincanının titrediğine ve bu çalkalanma nedeniyle bir kısmının da fincanın tabağına döküldüğüne şahit olmuştu.

Bakışlarını o kadar uzun süre genç kızın üzerinde tutmuştu ki durumu fark eden Oflaz onun bu haline bıyık altından gülümsemeye başladı. Oflaz'ın bu manidar sırıtışını fark eden Mirza çabucak kendini toparladı ve yüzüne her zaman ki o ciddi ifadesini yerleştirip , sırf muhabbet olsun diye önlerinde ki ikramlıkları işaret ederek " biz bunları istememiştik" dedi. Sahra yalnızca bir saniye bakışlarını genç adamın yüzüne çevirdi ve yok denecek kadar küçük bir tebessümle
" onlar kafemizin ikramı , afiyet olsun " diyerek yanlarından ayrıldı.

O dakikadan sonra Mirza gözünü bir an olsun ondan ayırmadan kafenin içinde koşturuşunu izledi. Anladığı kadarı ile çalışkan bir kızdı. İşini titizlikle yapıyor ve hangi yaş grubundan ve hangi statüden olursa olsun gelen tüm müşterilere aynı özenle davranıyordu. Bu durum Mirza ' nın oldukça hoşuna gitmişti. Alçak gönüllü bir kız olduğu aşikârdı ancak hala ona elini uzattığında neden karşılık vermediğini anlayamıyordu. Halbuki gelen tüm müşterilere oldukça nazik ve hoşgörülü davranıyordu. Oflaz ' ın " ne düşünüyorsun abi" demesi ile düşüncelerinden hızlıca sıyrılıp bakışlarını ona çevirdi. " Nazik birine benziyor ama hala neden elimi uzattığımda bana karşılık vermedi anlamıyorum" dedi. Oflaz pis pis sırıttı. Ardından " onu demiyorum abi bugün konuşacak mısın kızla, ne söyleyeceksin, onu soruyorum " diyerek devam etti alaylı bir söylemle. Mirza yüzüne o soğuk , sarsılmaz maskesini geçirip karşısında oturan ve gevrek gevrek sırıtan adama ters bir bakış attı. " O suratındaki aptal ifadeyi sil Oflaz ,yoksa ben silmesini bilirim" dedi. Oflaz yüzündeki gülümsemeyi tam olarak silmese de oturduğu sandalyede hafif toparlanarak, yarı ciddiyetle" afedersin abi" dedi. 
" Asabımı bozarsan affetmem biliyorsun. O yüzden ağzından çıkanlara da yüzünün aldığı şekle de dikkat et " dedi aynı dik ifade ile. Oflaz tabi ki onun bu boş tehditlerine aldırış etmiyordu. Çünkü tanıyordu abisini, ona ne kadar kızarsa kızsın yine başı sıkıştığında veya bir işin içinden çıkamadığında ona koşardı. Zaten çoğu zaman haklı olduğu için azar işitirdi genç adamdan. Oflaz ne zaman onun kabul etmediği ama gün gibi ortada olan bir gerçeği dillendirse veya ima etse Mirza ona sert tehditlerle karşılık verirdi. Ama bilirdi Oflaz o tehditlerin hiçbiri gerçekleşmezdi. Ne kadar kızarsa kızsın kıyamazdı Mirza kardeşi gibi sevdiği bu adama.
" Şu senin kız hangisi ?" Diye sordu Mirza gözleri ile kafenin içini kolaçan ederken. " O yok, bugün, izinli" dedi Oflaz, yüzünde hâlâ katıksız bir neşe hakimdi. Son yedi yıldır hayatındaydı Mirza' nın ve ilk kez bir kadının tutumuna kafayı taktığına şahit oluyordu. Oysa ilgilenmezdi Mirza kadınlarla , ne ona askıntı olmaya çalışanları umursardı ne de kapısında yatanları. Oflaz onun hayatına dahil olduğundan beri bir kez bile bir kadının adını duymamıştı dilinden. Bir kez bile bir kadınla baş başa kaldığına şahit olmamıştı. Hatta ona yaklaşmaya çalışanları da her seferinde sert bir dille kendinden uzaklaştırıyordu. Bunun nedenini birçok kez merak etse de sormaya cesaret edememişti genç adam. O yüzden Mirza'nın kısa bir süre önce sorduğu soruya hem şaşırmış hem de bu durumla oldukça eğlenmişti.

~Çöl Çiçeği ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin