15.Bölüm

2K 138 2
                                    

Selamünaleyküm güzel okurlarım. Çok çok uzun ve duygu dolu bir bölümle geldim. Aslında ikiye bölmeyi düşünüyordum bölümü ama bir türlü içinden çıkamadım ve tek parça halinde kalırsa o duyguyu daha net geçiririm diye düşündüm. Keyifle okumanızı dilerim. En sevgiliye emanetsiniz.

🖤

Sahra, gökyüzünü saran ateşin içinde cayır cayır yanıyordu. Canı öyle acıyordu ki, hissettiği acı hiç durmadan zihnine uyarılar verip, beynini sızlatıyordu. O şimdi, yirmi bir yaşındaki Sahra değildi. Sekiz yaşında ailesini toprağa gömen o küçük kız çocuğuydu. Bir kez daha mı çalıyordu şimdi hayat ondan sevdiklerini. Ailesini... Bir kez daha öksüz ve yetim mi kalıyordu yani. Cehennem ateşi bir kez daha mı alıyordu canını böyle fütursuzca. Haksızlık değil miydi bu? Çaresiz gönlüne bu zulüm fazla değil miydi. "Olmaz" diyordu dili feryat figan"bir kez daha olmaz. Alamazsın canımı bir kez daha. Beni bir kez daha yakamazsın böyle acımasızca"

Mirza çaresizce sarıyordu onu sıcak kollarıyla. Tek kelam dökülmüyordu adamın dilinden. Böyle bir acıya hangi teselli cümlesi kâr ederdi ki... Susuyor ve yalnızca sarıyordu sevdiğini. Tüm kalbiyle, tüm içtenliğiyle... Belki yarasına merhem olmazdı ama yalnız olmadığını bilmek iyi gelirdi.

" Mirza" dedi genç kız yalvarır gibi. Ona ilk kez ismi ile hitap etmişti. Ancak genç adam bunun mutluluğunu dâhi yaşayamayacak kadar üzgündü. Genç kızın çaresizliği yüreğini parçalara ayırıyordu. Mirza onun yaşlı gözlerine değdirdi gece karası gözlerini " söyle ay yüzlüm"dedi samimi bir iç çekişle. Sahra'nın gözlerinden iki damla yaş daha süzüldü.

" Ben şimdi bir kez daha kimsesiz mi kaldım?" Mirza'nın hayatı boyunca duyduğu en çaresiz, en zor soruydu bu. Göğsüne bastırdı güzel karısının başını. Örtüsünün üzerinden uzun öpücükler kondurdu saçlarına.

" Sen kimsesiz değilsin. Ben varım. Senin kimsen benim, ailen benim bundan sonra. Yaslanacağın omuzun, sırtını dayayacağın dağın benim. Söz veriyorum. Hayat karşımıza ne çıkarırsa çıkarsın, ben daima senin yolun olacağım, yolunda olacağım. Seni hiç yalnız bırakmayacağım." adamın kararlı sesi içini umutla doldurdu. Sahra sığındı bu küçücük söze. Teslim oldu ve babası kokan adamın göğsüne biraz daha sokuldu.

" Vay başımıza gelenler!" diye bir feryat koptu kalabalık gecenin tam ortasında. Bu feryat Sahra'nın kalbini bir kuşun kanatlarına bindirdi ve gökyüzüne havalandırdı. Bedenini bir umut dalgası yaladı o anda.  Acı ile titreşen dudaklarına bir çift tebessüm kondu. Mirza'nın kollarından destek alarak ayağa kalktı. Kalabalık güruhun içinde, o sesin sahibini aradı yaşlı gözleri. Ve saniyeler sonra aradığını buldu. Gülmekle ağlamak arasında gidip geldi birkaç saniye. Elleri yaşadığı anın şoku ile buz kesmişti. Mirza uzanıp avucuna hapsetti üşüyen ellerini.
"İyi misin" diye sordu. Sahra ona cevap vermeden birkaç adım ilerledi ve kalabalığı yarıp alevlerin karşısında dizilerini döve döve ağlayan kadına baktı. Sonra onun yanı başındaki dağ gibi adama ve elindeki hortumla alevleri söndürmeye çalışan bir diğer dağına.

" Esma anne!" diye seslendi. Öyle bir seslenişti ki, geceyi yardı acı dolu inlemesi. Yaşlı kadın yüzünü usulca ona döndüğünde, gözünden ardı arkası kesilmeyen damlalar döküldü. Sahra'nın dudağı iki yana kıvrıldı gördüğü suretle. Gülerken ağlamak böyle birşey olsa gerekti. Çünkü genç kız hüngür hüngür ağlarken, bir taraftan da delicesine bir gülümseme ile yaşlı çifte doğru ilerliyordu. Kollarını açtı ve yaşlı kadının anne kokan bedenini kucakladı.

" Annem! " Dedi feryat figan. Gözünden akan damlalar artık yaşlı kadının omuzunu ıslatıyordu. Esma hanım üzerindeki şaşkınlığı atabildiğinde, onu kendinden uzaklaştırıp yüzünü iki eli ile avuçladı.

~Çöl Çiçeği ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin