11.Bölüm

2K 164 8
                                    

O günden sonra sıklaştı köşke yaptıkları ziyaretler. Çünkü Filiz hanım gelinini çok sevmişti ve onu daha yakından tanımak için oldukça heyecanlı görünüyordu. İki gün geçmiyordu ki Mirza'yı arayıp onları özlediğini söyleyerek, kimi zaman yemeğe, kimi zaman kahve içmeye çağırarak köşke davet ediyordu. Oğluna kalsa bir bahane bulup gelmezdi biliyordu ama neyse ki güzel gelini onun bu ketum tarafını törpülüyor gibiydi. Şimdiye kadar tüm davetlerine muhakkak katılmışlardı ve Filiz hanım gelinini tanıdıkça daha da çok seviyordu. Oğlunun o ruhsuz halinin ufaktan ufaktan değişmeye başladığı gözünden kaçmıyordu. Eskisi gibi suskun ve yorgun değildi ilk göz ağrısı, evinin ve yüreğinin ilk şenliği... Yine mahcuptu bakışları. Göz göze geldikleri her an gözlerini kaçırıyordu gözlerinden ama ara sıra da olsa dudağının kenarında o küçük tebessümleri görüyordu ya bu dünyalara bedeldi ana yüreği için. Yavrusunun on üç yıldır hiç gülmeyen yüzüne renk gelmişti adeta. Hatta kızı Beyza bile Sahra evlerine geldiği günden beri daha huzurlu ve hafiflemiş görünüyordu. Sahra ile çok iyi anlaşmışlardı. Sık sık bir kenara çekilip kendi aralarında sohbetler ediyorlar, zaman zaman da Beyza'nın çaldığı piyanoyu dinliyorlardı. Sahra öyle sevgi dolu, öyle samimi bir kızdı ki evlerine ilk girdiği günden beri yüzü gülmeyen herkesin yüzünde ufak da olsa bir tebessüme yol açmayı başarmıştı. Boynu bükük büyüyen torunu Ecrin dahi artık daha mutlu görünüyordu. Annesi ile aralarındaki uçurum Sahra sayesinde azalmaya başlamıştı ve küçük kız son günlerde 12 yıldır hasret olduğu annesinden gördüğü küçük sevgi kırıntıları ile adeta mutluluktan uçuyordu. Küçük yüreği annesinin ilgisine öylesine muhtaçtı ki, küçücük bir söz duymak ya da sevildiğine dair ufacık bir hareket görmek için o kadar çok beklemişti ki , annesi bunca yıl sonra ilk kez ona gülümseyip, saçlarını okşadığında kalbi heyecandan duracak zannetmişti.

Sahra son zamanlarda sıklıkla geldiği köşkte herkesi yakından gözlemleme şansı bulmuştu ve Beyza'nın kızına olan uzaklığı ve tâbi küçük kızın bundan dolayı nasıl bir üzüntü içinde olduğuna defalarca kez şahit olmuştu. O gün , köşkün bahçesinde Beyza ile sohbet ederlerken (tabi ki işaret diliyle) çekinmeden tüm düşüncelerini onunla paylaştı.  " Bak" dedi ciddiyetle." Ne yaşadın bilmiyorum ama gözlerinde  bitmeyen bir sancının gizli olduğunu görebiliyorum. Beyza, bunu söylemek bana düşmez belki ama Ecrin' e böyle davranmamalısın. O henüz çok küçük . Senin sevgine ve ilgine çok ihtiyacı var. Etrafındaki herkes onu sarıp sarmalıyor görüyorum ama bu ona yeterli gelmiyor. Görmüyor musun sana nasıl muhtaç bakıyor. Senden , annesinden gelecek ufacık bir sevgi kırıntısı için nasıl çırpınıyor. O masum bir çocuk sadece, bunu unutma. Yaşadıklarının yükünü onun o masum yüreğine yükleme n'olur. Bak ben annesiz büyüdüm. Annemin yokluğu her gün benimle birlikte büyüdü. Tam şuramda, hiç geçmeyen bir ağrı, yeri hiçbir şekilde dolmayan bir eksiklik var kendimi bildim bileli. İkiniz de hayattayken ona bu eksikliği yaşatma. Çünkü inan bana bu insanın canını ölesiye acıtıyor" sözleri bittiğinde ayağa kalkmış ve " onu yanına göndereceğim, lütfen iyi düşün ve ikinize de bir şans ver. Belki iyileşmek için senin ihtiyacın olan  şey de onun sevgisidir bunu yaşamadan bilemezsin. Kızının seni sevmesine izin ver. Ve onu sevebilmek için, içinde saklı olan anne şefkatinin çığlıklarına kulak ver" dedikten sonra yanından ayrılmıştı. Ona birkaç dakika düşünmesi için zaman tanıdıktan sonra ise Ecrin'i onun yanına göndermiş ve Filiz hanımla birlikte onların ilk yakınlaşmasını büyük bir heyecan ve hüzünle izlemişlerdi.

Beyza, bir süre tepkisizce beklemiş, ardından titreyen parmaklarını kızının kendinin ki ile aynı olan kumral saçlarının arasına daldırmıştı. Ecrin bu beklenmedik dokunuşla şaşkın ama heyecanlı bakışlarını annesinin yüzüne çevirdiğinde, ikinci şoku yaşamış ve annesinin bunca yıl sonra ilk defa ona gülümsediğine şahit olmuştu. O an hissettiği sevinçle uzanıp genç kadının yanağına uzun bir öpücük kondurmuş ve hep yapmak istediği o şeyi yapmak için annesinin tekerlekli sandalyesinin önünde diz çöküp, başını onun dizilerine yatırmıştı. Beyza başta ne yapması gerektiğini bilemese de , ellerini yeniden kızının yumuşak saçlarının arasına daldırmış ve bu küçücük dokunuşla Sahra'nın da dediği gibi kızının hasreti olduğu o sevgiyi ona vermeye çalışmıştı.

~Çöl Çiçeği ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin