23.Bölüm

1.2K 109 5
                                    

Kelimeler arasına boşluk bırakmayacak kadar doluyum sana. Her kapı çalışında, her ayak sesinde bir kuş gibi ürperiyor yüreğim. Seslenmek için her davranmamda, sensizliğin ortasında binlerce kelime kaybolup gidiyor. Bir özleyiş,bir vazgeciş, bir küskünlük derken, iki ters bir düz, boşluk boşluk sensiz anlar örüyorum ıssız zamanlar içinde. Sensizlik kılıçlar kadar keskin bir çile olup gelip çöküyor üstüme. Bir gayret kelimeler arasına hiç boşluk bırakmadan soluk soluğa; " sadece gözlerini alıp gelmen yeterliydi" diyorum defalarca. Sadece gözlerini alıp gelmen yeterliydi, şu uğursuz havaları dağıtmaya...

Naim Tekin

🖤

2 yıl önce;

" Mirza tam tamına iki gündür hiç kıpırdamadan, kucağında bir deste fotoğrafla aynı yerde, hareketsizce oturuyordu. Şoka girmiş gibiydi. Kadın avuçlarına pimi çekilmiş bir bomba bırakıp öylece çıkıp gitmişti. Mirza, öyle çaresizdi ki, kucağında sıkı sıkıya tuttuğu o bombayla ne yapacağını hiç bilmiyordu. Aklı beyninin kıvrımlarını terk etmişti sanki. İçi boş bir saman balyası gibi, ruhsuz bir şekilde oturuyor, kimseyi görmüyor, hiçbir şey duymuyordu. Bu nasıl bir kaderdi. Haşa Allah'a isyan etmiyordu ama böylesi bir kader zulüm değilde neydi ki...

İkinci günün sonunda Oflaz'ın haber uçurduğu annesi ve babası geldi. Hallerine bakılırsa hayli telaş yapmışlardı. Oysa Mirza gayet sakindi. Telaşa mahal verecek ne vardı ki, alt tarafı canından çok sevdiği kadının ailesinin katili olduğunu öğrenmiş ve terk edilmişti. Neler düşünüyordu böyle. Gerçekten de aklını yitirmiş olmalıydı. Zira bu hayatta kıymeti hiçbir şeyle ölçülemeyecek olan tek varlığı, sevdiği kadını kaybetmişti.

Bir açıklama bekler gibi gözlerinin içine bakan ailesine, uzunca bir zaman sürecek olan suskunluğuna karşılık upuzun bir cümle kurdu, avucunun içinde sıkmaktan buruş buruş olmuş kağıt yığınını gösterirken. " Kader bana en büyük oyununu oynadı sonunda. Canım gitti. Oyun bitti. Ve perde kapandı. Geriye kalan tek şey, bu gördüğünüz et yığını işte. Kırk sekiz saat önce, ruhum beni terk edip gitti. Ben artık iflah olmam. Kaldırın cenazemi"

Filiz hanım koşarak kucakladı oğlunu. Hıçkırıkları adamın göz yaşlarına karıştı. Ana-oğul bir güzel inlettiler geceyi. Adnan bey çaresiz çöktü ikisinin baş ucundaki koltuğa. Öyle bıçak sırtı bir hâldi ki , oğlunu teselli edecek tek bir cümlesi bile yoktu. Ancak karısının ana yüreği dayanamamış olacak ki o , teselli etmeyeceğini bile bile bir düzine teselli cümlesi kurdu. " Yusuf'um" dedi Filiz hanım yüreğinden kopup gelen bir şefkatle." Sen kötü bir insan değilsin. Kimseye bilerek zarar vermedin. Çocuktun daha yavrum. Elini kolunu bağladılar. Kandırdılar seni. Kahretme böyle kendini ne olur. Zaman herşeyin ilacıdır. Onun kalbi pırlanta gibi, zamanla anlayacaktır seni"

Mirza itiraz dolu bir hareketle iki yana salladı annesinin göğsünde duran başını. " Bana sen katilsin dedi anne. Ailemin katili sensin dedi. Hiç kelimeler insanı öldürür mü? Ağzından dökülen her sözcükte sol yanım öldü anne..." Filiz hanım çaresizce daha sıkı bastırdı oğlunu göğsüne. O gece o salonun ortasında annesinin göğsünde son kez derin bir uykuya daldı genç adam. Sonrası kıyametinin başlangıcı. Sonrası zehir zemberek acıların gürültülü ayak sesleri...

***

Günler büyük bir hızla birbirini kovalıyor, Mirza kendini kapattığı dağ evinden ne bir adım dışarı çıkıyor ne de kimseyle tek soluk kelam ediyordu. Günlerce yemek yemediği oluyor, bir yudum suyu dahi birilerinin zoru ile içiyordu. Filiz hanım artık umudunu kesmişti. Oğlunu bu defa hiçbir güç toparlayamayacaktı, biliyordu. O yüzden dili teselli dolu hiçbir sözcüğü anmıyordu artık. Neyse ki Oflaz genç adamı hiç yalnız bırakmıyordu. Onun her an, her solukta oğlunun yanı başında olduğunu biliyordu da içi bir nebze olsun rahattı. Oflaz'ın dediğine göre günün çoğunu ya yatakta geçiriyordu ya pencerenin önünde. Bir namaz vakitleri can geliyordu genç adamın yüzüne. Rabbinin huzurunda el açtığı o anlarda az da olsa ferahlıyordu karaya bulanmış yüreği.

~Çöl Çiçeği ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin