" Başını omuzuma yasla,
Göğsümde taşıyayım seni,
Gövdem, gövdene can olsun"Sahra dünyanın en mutlu çocuğuydu şimdi. Uzun zaman sonra nihayet babası ile doyasıya vakit geçirebilecekti. Bugün onun günüydü. Babasıyla birlikte olmanın tadını çıkaracak, ona şımarabildiği kadar şımaracaktı. Hoş onun şımarıklıkları bile masumaneydi. Bir çocuğa yakışır saflıkta , küçük bir hanımefendiye yaraşır naiflikte... O babasının küçük hanımefendisi, annesinin üzüm prensesiydi. Parkın önüne geldiklerinde, ayaklarının üstünde mutlulukla zıpladı. Küçük kara gözleri ile anne ve babasının yüzüne bakıp gülümsedi. Bu gülücük onlara sessiz bir teşekkürdü. Babasının bitmek bilmeyen işleri yüzünden, uzun zamandır ailece bir şeyler yapamamışlardı. Hatta çoğu zaman babası eve döndüğünde o çoktan uyumuş oluyordu ve bu yüzden onu hiç göremeden bir sonraki güne uyanıyordu. Babasının elini çekiştirip, " dönme dolaba binelim lütfen baba lütfen" diye yalvardı. Ateş bey , karısının dönme dolap fikrine pek sıcak bakmadığını bilse de bu defalık küçük kızını kırmak istemedi. "Peki küçük hanımefendi" dedi sevimli bir şekilde. "Siz nasıl isterseniz. Bugün sizin gününüz. Emrinize amadeyim." Sahra " yaşasın benim babam" dedi ve sevinçle babasının iri bacaklarına sarıldı. Ateş bey onu kucakladı ve dönme dolabın yanına yaklaştılar. Biletleri aldıktan sonra kısa bir süre , bir sonraki seferin başlaması için beklediler. Dönme dolap durduğunda, yerlerine geçip, yerleştiler ve hareket etmeyi beklediler. Aradan geçen dakikalar sonunda dönme dolap yavaş yavaş hareket etmeye başladığında, Sahra gözlerini büyük bir heyecan ve mutlulukla etrafta gezdirmeye başladı. Nihayet o çok merak ettiği dönme dolaba binebilmişti. Bugün kesinlikle ondan mutlusu yoktu.
Onun aksine Deniz hanım dönme dolaptan pek de memnun görünmüyordu. Gözlerini sıkıca kapamış, elleri ile oturduğu bankı sıkıca tutuyordu. Ateş bey güldü karısının bu haline. Kızının kemerini kontrol edip, güvende olduğundan emin olduktan sonra , hızlı bir manevrayla kendini karşı oturağa attı. Karısının başını omuzuna yaslayıp, kulağına " korkma ben buradayım. Birazdan bitecek merak etme. Hem şunun yüzünde ki ifadeye baksana, nasıl da mutlu. Onun yüzünde bu ifadeyi görmek için bu işkenceye değmez mi?" Diye fısıldadı. Deniz hanım gözünü hafifçe aralayıp kızına baktı. Yüzü ışıl ışıldı. Gözlerinin içi gülüyordu. Merakla ve heyecanla etrafını süzüyor ve ara sıra da çocuksu bir sevinçle ellerini birbirine çarpıyordu. Deniz hanım onun bu haline tüm içtenliğiyle gülümsedi.
" Anlamıyorum. Sekiz yaşında olan o ama dönme dolaptan deli gibi korkan benim. Baksana sanki birazdan kanat takıp uçacak"
Karısının sözleri Ateş beyi hem gülümsetti, hem de omuzlarını gururla kabarttı. Onun kızı babası gibi cesur ve gözü karaydı.
" Cesur kızım benim. Hem gerçek bir hanımefendi, hem de güçlü bir savaşçı olacak" diye karşılık verdi karısına. Deniz hanım duyduğu sözlerden sonra göz devirdi. Ona kalsa bir eve bir savaşçı yeterdi. Ancak onun kızı, yaşıtları barbie bebeklerle oynarken, babası ile savaşçılık oynamayı tercih eden bir çocuktu. Bir asker çocuğu olmak galiba bunu gerektiriyordu.
Dakikalar sonra, nihayet dönme dolaptan indiklerinde, Ateş bey kızını kucakladı ve omuzlarına çıkardı. Sahra çocuksu bir şekilde kıkırdadı ve babasının saçlarına asıldı.
" Sıkı tut baba yoksa düşerim" dediğinde, babası ona sıcacık bir bakış attı ve
" Merak etme meleğim ben senin düşmene asla izin vermem" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Çöl Çiçeği ~
RomanceTek bir gecede yüreklerine ömürlük bir karanlığı misafir eden iki masum... Karanlıkla büyüyen iki kasvetli yürek...Birisi bir avuç ateşe teslim etti yüreğini henüz sekiz yaşında , diğeri bir avuç zehir yüzünden kapattı kalbini henüz on altısında...