4 . Bölüm

2.2K 177 4
                                    

O günden sonra ziyaretleri daha bir sıklaşır olmuştu genç adamın. Alacağı cevabı bile bile her gün ısrarla çalıyordu kadının kapısını. "Ne istersen " diyordu " ne istersen sererim ayaklarına yeter ki kabul et teklifimi, yardım et bana "
Ne derse desin ikna edemiyordu onu , üstüne gittikçe daha sert bir reddedilişle karşılaşıyordu her defasında. Yılmıştı artık Mirza bu inatçı kadına dil dökmekten ve onun tarafından aşağılanmaktan usanmıştı. Zorbalıkla suçluyordu onu kadın. "Laftan anlamayan zengin züppenin tekisin" diye itham ediyordu genç adamı. Ne biliyordu ki onun hakkında , neye dayanarak bu kanıya varmıştı. Oysa Mirza şimdiye kadar kimseye olmadığı kadar anlayışlı , kimseye olmadığı kadar kibar olmuştu ona karşı. Sabrı da kalmamıştı artık tahammülü de. Birilerine zorla bir şeyler dayatmak en haz etmediği şeydi ama başka çare bırakmıyordu ona bu limon kokulu inatçı kadın. Mirza ' yı hiç istemediği şeyleri yapmaya zorluyordu hırçın tavırları. Artık bitmişti. Daha fazla devam edemeyecekti bu zoraki kibarlığa, o inatçı keçi onun kim olduğunu öğrenecekti. Ama isteyerek ama zorla ,umurunda değildi artık.

🖤

" Emin misin abi ? Yani birini zorla alıkoymak ne bileyim işte bize pek yakışmıyor " Oflaz ' ın sıkıntılı bir şekilde sarf ettiği sözler öfkelendirdi genç adamı.
" Sana fikrini sormadım Oflaz. Bize neyin yakışıp neyin yakışmayacağına ben karar veririm. Ona bir çok şans tanıdım ama beni her seferinde kovmaktan beter etti. Nezaket de bir yere kadar. Bugün bu iş bitecek. O küçük inatçı şansını çoktan kaybetti " diye soludu sertçe. Oflaz bu durumdan hiç hoşlanmasa da çaresiz kabullendi olacakları. En azından Zehra'yı karıştırmasalardı bu işe iyi olacaktı ama abisi laftan anlamıyordu bugünlerde. Bir çocuk gibi dediğim dedik tavırlar içerisindeydi. Ve Oflaz onunla baş edemeyeceğinin farkındaydı artık. Normal şartlarda dinlerdi onun önerilerini Mirza, birlikte kafa yorar, içinden çıkamadıkları bir durum olduğunda birlikte karar verirlerdi ne yapmaları gerektiğine. Ama bu kız söz konusu olduğunda tüm önerilere kulak tıkıyor ve kendi bildiğini okuyordu genç adam, yanlış olduğunu bile bile...

🖤

Ertesi sabah hava sanki o gün gelecek felaketi haber verircesine pusluydu. Simsiyah bulutların arasında şiddetle şimşek çakıyor, gök gürültüsü aklını başından alacak bir gürültü ile sık sık kulaklarını dolduruyordu. Kısa bir zaman sonra şimşekler durdu, gök gürültüsü kesildi ve koyu renk bulutlar gözyaşlarını yeryüzü ile buluşturmaya başladı. Evet gözyaşına benzetiyordu Sahra yağmuru. Ona göre bulutlar sevdikleri birisi mutsuz olduğunda, onları üzen veya acıtan bir şeyler yaşadıklarında böyle tepki veriyordu. Tıpkı kendisi gibi... Çocukluğundan kalma bir alışkanlıktı bu, ya da kendince uydurduğu bir inanç. O gece! Anne babasını feci bir şekildelde kaybettiği o gece de ağlamıştı bulutlar, tıpkı onun gibi. Sahra gecenin karanlığında hıçkırdıkça ve gözyaşları küçük ,pembe yanaklarını ıslattıkça ,bulutlarda ona eşlik etmiş, gün ağarıncaya kadar gözyaşları ile tüm şehri ıslatmıştı.
" Kimbilir nerede kimin canı yandı da ona eşlik ediyorsun yine gözyaşlarınla " diye mırıldandı gök yüzünde süzülen kara bulutlara bakarak. Bugün yine o ezici ağırlık çökmüştü omuzlarına. Kömür parçası gözlerinde yaşadığı acının izleri hüküm sürüyordu. Yağmur ona her defasında yaşadığı acıyı hatırlatıyordu. Yüreğinde kopan fırtınayı, o sarsıcı deprem anını. Onun felâketi koptuğunda da böyle şiddetli yağıyordu gökyüzü, bugün kim bilir hangi masumun felaketi içindi bu durmak bilmeyen gayretli yağış. İç çekti genç kadın.
"Kimsenin felaketi olmasın bu yağmur, bu defa bir mucizeyi gebe kalsın. Yüzünü güldürsün masumların" diye dua etti.

Yağmur yağarken yapılan duaların makbul olduğunu bilmeden. Bu yağmurun onun hayatını değiştireceğini bilmeden. Tıpkı duasında olduğu gibi masum iki yüreğin bir araya geleceğini ve bir olup tek solukta can bulacağını bilmeden etti duasını. Tüm kalbi ve içtenliği ile.

~Çöl Çiçeği ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin