29.Bölüm

1.2K 110 3
                                    

Mirza, dağ evinin küçük terasında elleri ensesinin üstünde, yüzü yere eğik bir şekilde oturuyordu. Yine tüm geceyi parça pinçik bir uykuyla geçirmişti. Başının ağrısı tüm bedenine yayılıyordu sanki. Duyduğu ayak sesleri ile başını yerden kaldırdı. Gelen Oflaz'dı. Zaten ondan başka kimse böyle destursuz içeri giremezdi. Genç adamın karşısındaki koltuğa geçip oturduğunda Mirza yüzüne yandan bir bakış attı. Yüzündeki ifadeye bakılırsa pek iyi haberlerle gelmemişti. Arkasına yaslandı ve bakışlarını onun yüzüne dikti. " Birşey bulabildiniz mi?" Diye sordu. Bu soruyu son iki yıldır milyon kez sormuş olmalıydı. Oflaz başını yere eğdi. " Üzgünüm abi" dedi. " Bu son umudumuzdu zaten. Ama malesef orada da yok. Bence artık aramayı bırakmalıyız. Eğer bulunmak isteseydi ardında bir iz bırakırdı. Boşa kürek çekiyoruz. O istemediği sürece onu bulmamız mümkün değil." Mirza öfkelendi. Kaşları sinirle havaya dikildi. " Sana fikrini sormadım Oflaz. Senin görevin beni sorgulamak veya boş fikirlerinle başımı ağrıtmak değil, emirlerimi yerine getirmek. O istemese bile onu bulacağım. Aramaya devam edin. İğne deliğine de girse onu bana bulacaksınız." Bir hışımla ayağa kalktı. " Ben dolaşmaya çıkıyorum." Dedi ve arkasını dönüp aşağı kata indi. Üstüne mevsimlik bir ceket geçirip evden çıktı. Adem ve Levent onu görünce saygı ile önlerini ilikledi. Adem tedirgince mırıldandı. " Birşey mi istedin abi?" Mirza'nın kaşları olabildiğine çatıktı ve yüzü öfke doluydu. Gerçi Sahra gittiğinden beri onu bundan farklı bir ifade ile görmemişlerdi. Genç kadınla birlikte hayat enerjisi de gitmişti sanki. Son iki yıldır yüzünün bir kez olsun güldüğüne şahit olmamışlardı. Gülümsemek bir yana genç adamın dudağının kıvrıldığını bile görmemişlerdi. Oysa Sahra hayatlarındayken bambaşka bir adama dönüşmüştü. Samimi, sıcak hatta sevecen... Şimdi ise eskisinden beter bir haldeydi. Buz gibi soğuk, kaya gibi sertti. Konuşmuyor, gülmüyor, doğru düzgün beslenmiyordu. Geceleri ise tıpkı bir baykuş gibi sabahı sabah ediyordu.

" Yok birşey, biraz dolaşacağım" dedi ve ormanlık alana doğru adımladı. Attığı adımlara karışan ayak sesleri ile omuzunun üstünden geriye baktı. Adem ve Levent peşinden geliyordu. Durdu. Bedenini onlardan tarafa çevirip " Siz nereye?" Diye sordu. İki genç adam aynı anda afallamış bir yüzle önce birbirlerine sonra ona baktı. " Şey abi seni korumak için..." Adem'in sözü sert bir biçimde kesildi. " Bu Allah'ın dağında beni neyden koruyacaksınız. Vahşi bir ayıdan falan mı? Bana çocuk muamelesi yapmayı kesin. Siz olmadan da kendimi koruyabilirim. Ki bu ormanda beni korumanızı gerektirecek tehlikeli bir durum söz konusu değil. Şimdi geri durun, benim asabımı daha fazla bozmayın."

Sözlerinin ardından yeri döven adımlarla uzaklaştı ve ağaçlık alana girdikten kısa bir süre sonra gözden kayboldu. Sahra ile el ele dolaştığı yerlerde şimdi kimsesiz bir çocuk gibi bir başına, boynu bükük dolaşıyordu. Şu ormanın, ağaçların, yere dökülen yaprakların, ayak bastığı toprağın ve hatta üstündeki göğün bile üzerinde onun izi vardı. Gölgesi baktığı her yerdeydi. Boğazına düğümlenen soluğunu yuttu. " Neredesin çöl çiçeği" diye fısıldadı. " Neredesin nefesim..."

Gün geceye devroluncaya kadar avare bir şekilde dolaştı. Karanlık çökmeye yakın eve döndü ve yine tek kelime etmeden geçip salonun baş köşesinde duran deri koltuğa kıvrıldı. Uykusu yoktu ama bedeninde baş edemediği bir halsizlik vardı. Sanki gücü günden güne tükeniyordu.

Oflaz onu üzüntüyle süzdü. Bu gidişle çok fena hasta olacaktı. Son iki yıldır ne doğru düzgün yemek yiyor, ne de adam akıllı bir uyku uyuyordu. Onun için endişeleniyordu ama elinden gelen birşey de yoktu. Sahra'nın bulunmasını en az Mirza kadar çok istiyordu.

O gece onu bir tas çorba içmeye güçlükle ikna etmişti. Mirza yemeğin ardından tekrar o rahatsız koltuğa uzanmış ve kısa sürecek huzursuz bir uykuya yatmıştı. Sahra gittikten sonra onunla birlikte uyuduğu hiçbir yatağa baş koymamıştı. Genç kadının yokluğunu kabullenmek istemiyordu. Bunca yıl sonra karanlığına bir ışık doğmuştu ama mürekkeple yazılı kaderi onu da elinden almıştı. Kadınla biq nerlikte ışığı mi mida sönüp gitmişti ve Mirza'nın ruhu eskisinden de beter bir girdabın içinde debeleniyordu.

~Çöl Çiçeği ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin