19. Bölüm

1.3K 105 6
                                    

Şu sıralar temizlikle kafayı bozmuş durumdayım. Başak burcu olanlar bilir. Temizlik bizim için bir yaşam felsefesidir. O ev illa iki günde bir süpürülecek, toz alınacak, çamaşır suyu ile hunharca dip köşe her yer yıkanıp, silinecek😅 her neyse hikayelerime yorum yazan arkadaşlar oluyor ama çoğu zaman kendilerine dönüş sağlayamıyorum. Lütfen kusura bakmayın. Gün içinde o kadar çok bildirim geliyor ki bazen gözümden kaçtığı oluyor, bazen sonra yazarım deyip unuttuğum. Ama fırsatım olduğunda hepsini okuyorum. Teşekkür ederim ilginize ve güzel dileklerinize. Allah razı olsun. Güzel kalplerinizden öperim. Keyifle okuyun. En sevgiliye emanetsiniz.

🖤

Bir keder, göğsünün tam ortasında nefes aldıkça batıyor. Can yakıyor ama öldürmüyor. Her mermi sesi kulağından girip, göğsünden taşıyor. Nefesini kesmeye ant içmiş gibi bu karanlık oda, her solukta ciğerlerini yarıyor. Elleri kulaklarını koruyor kıyametin sesinden, titreyen kirpikleri kömür'e bulanmış kara gözlerini... Ama ruhu feryat figan bağırıyor. Bu karanlık odada kendi nefesi dışında çıt çıkmıyor. Karanlıktan korkuyor, yalnızlıktan ve kulağını delip geçen patlama seslerinden. Anılar, tozlu raflardan fırlamış, bir sarmaşık gibi ruhunu sarıyor. Sahra umutsuzca kahramanını bekliyor. Gelmesini ve onu bu karanlıktan alıp, çıkarmasını...

Bir bağırış kopuyor dışarıda. Canhıraş bir bağırış... Feryat figan ediyor kalbi o anda... Kapının usulca aralandığını duyuyor. Bir panik dalgası sarıyor tüm bedenini. Her uzvu ayrı ayrı titriyor. Başı hâlâ yerde, elleri kulaklarının üstünde, kirpikleri daha kuvvetli kapanıyor gözlerinin üstüne. Bir el baş örtüsüne uzanıyor. O anda kalbi korku ile çarpıyor. Saniyeler sonra ıslak toprak kokusu burun deliklerine sızıyor. Rahatlamış,derin bir soluk alıyor. Gözleri hâlâ kapalı. Adamın fısıltısı gecenin sessizliğini bir bıçak gibi yarıyor. " Geldim sabah'ım. Geldim gece saçlı peri kızım" iki güçlü kol tarafından kuvvetlice sarmalanıyor duvar dibine büzüşmüş olan bedeni. Genç kadının dermansız kolları havalanıp, asılıyor o kollara güç almak ister gibi. " Bitti mi" diye soruyor. Fısıltısı güçlükle ulaşıyor adamın kulağına. " Bitti " diyor. " Bitti, artık korkma..."

Kadının kolları daha bir kuvvetli kapanıyor adamın omuzlarına. İşte o anda , adamın omuzlarından parmak uçlarına birşey bulaşıyor. Bir sıvı... Adamın omuzundan aşağı oluk oluk süzülen kırmızı bir sıvı. Gözleri hâlâ kapalı ama hissediyor parmakları o sıvının adamın bedenine dağılışını. Usulca ve korkarak aralıyor gözlerini bir perde gibi saklayan gür kirpiklerini. Elini kaldırıyor ve göz hizasına yaklaştırıyor ıslak parmaklarını. Odanın dışından sızan ışık içeriyi az da olsa aydınlatıyor. Parmaklarından süzülen kırmızı lekeye takılıyor gözleri, sonra kanın o kesif kokusu tüm hücrelerine yayılıyor. Korku nefesini kesiyor, bir kırbaç ruhunu dövüyor sanki. Titreyen dudakları aralandığında, tek bir kelime kekeleyerek dökülüyor kederli dudaklarından. " Ka- kan "
Mirza onun dudaklarından çıkan fısıltıya , gözlerini gözlerine çevirerek cevap veriyor. " İyiyim korkma. Küçük bir sıyrık sadece"

Sahra inanıyor bu küçük yalana ve uslu bir kız gibi başını aşağı yukarı sallıyor. Ama içindeki depremde hâlâ enkaz altından yükselen çığlıklar var. Belli etmiyor. Sahte bir tebessüm oturtuyor dudaklarının kıyısına ve " iyisin" diye mırıldanıyor.

" İyiyim" diye tekrar ediyor Mirza.
" Sen de iyisin çok şükür. Hadi çıkalım artık buradan"

Sahra ona uzatılan ele sıkıca tutunuyor ve birlikte ayağa kalkıyorlar. Bir adım, bir adım daha ve şiddetli bir baş dönmesi; yer ayaklarının altında değil sanki. Mirza telaşla kollarına sarılıyor" sabah'ım iyi misin " diye soruyor endişe ile.  "İyiyim" diye fısıldıyor Sahra ama bedeni onunla aynı fikirde değilmiş gibi bir anda yere yığılıyor. Mirza yaralı olmasına rağmen büyük bir çeviklikle kucaklıyor karısını yere kapaklanmadan ve karanlığı yaran iri adımlarla hızla uzaklaşıyor oradan.

~Çöl Çiçeği ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin