"Hayırlı sabahlar albayım" genç kızın şen şakrak sesi kulaklarına dolduğunda, yaşlı adamın yüzü sevgi dolu bir tebessümle aydınlandı.
" Hayırlı sabahlar gonca'm nasılsın bakalım bugün. Gece gelmemişsin. Sabah seni göremeyince Esma hanım hayli telaş yaptı, nerelerdeydin yine ? "Sorguya çekiyor gibi değilde daha çok merakını tatmin etmek istiyor gibiydi tavrı.
Sahra tezgahın arkasında onları tebessümle izleyen yaşlı kadının yanına gidip yanağına kocaman sulu bir öpücük bıraktı. " Hayırlı sabahlar Esma Sultan " diyerek tekrar ondan cevap bekleyen adama döndü.
" İyiyim çok şükür albayım. Sıkıntı yok. Bizim delilerle geç saate kadar dışarıdaydık, sonra da Bahar onda kalmam için ısrar edince ona geçtik. Endişeleneceğinizi düşünemedim, afedersiniz. " Esma hanım şefkatle kucakladı genç kızı. Eşarbının üzerinden kafasına küçük samimi bir öpücük bıraktı. Daha sonra kızın ay parçası gibi parlayan güzel yüzünü iki avucunun arasına alıp " Ah benim deli kızım, ben endişelenmeyip de ne yapayım. Sağın solun belli olmuyor ki senin. Sürekli başına bir bela açıyorsun. Korkuyorum başına bir iş gelecek diye. Sabah gelip seni burada bulamayınca çarpıntım tuttu vallahi. Bir daha bizden habersiz bir yere gitme emi güzel gözlüm " diyerek kızın kömür karası gözlerine şefkatli birer öpücük kondurdu.Sahra mahcup bir ifadeyle baktı yılların izlerini yüzünün her santiminde taşıyan yaşlı kadına.
" Özür dilerim Esma Sultan, söz veriyorum bundan sonra habersiz bir yere gitmek yok. Hem bak artık uslu duruyorum. Birileri bana bulaşmadığı sürece benim de kimseye bulaştığım yok " diyerek göz kırptı ve hızla arka tarafa geçti.Üzerindeki hırkayı ve sırt çantasını askıya asıp önünde kafenin amblemi bulunan siyah önlüğü üzerine geçirdi. Esma hanım ona bakan yarı hüzünlü, yarı şefkatli bakışlarını bir müddet sonra kocasına çevirdi ve iki yaşlı yürek yaşadıkları zor günlerin hatıraları ile titredi. Çok şükür bir aya yakındır iyiydi güzel kızları. Artık o kahrolası kabusları görmüyor, geceleri rahat uyuyordu. Çok zor olmuş, çok yıpranmıştı hepsi ama tedavi olmaya başladığından beri daha iyi görünüyordu gonca gülleri.
Artık yüzü sık sık gülüyordu ve o aksi halleri nadiren ortaya çıkıyordu. Zaman herşeyin ilacıydı. İçindeki yangın hala ilk günkü gibi onu yakıp kavuruyordu çok iyi biliyorlardı. Ama Sahra bu konuda kendini saklamayı iyi öğrenmişti. Canı ne kadar yanarsa yansın bunu etrafındakilere belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. İçinde hiç sönmeyen bir yangın vardı ve o yangın onu günden güne tüketiyordu. Ancak onun için bunca fedakarlık yapmış, yüzü azıcık gülsün diye etrafında pervane olmuş bu güzel insanları, daha fazla üzmek istemiyordu.
Yüzüne geçirdiği umursamaz, mutlu kız maskesi ile zorlansa da kendini daha iyi hissediyordu. Çok çektirmişti Esma hanım ve Hayri albaya...Anne -babasını feci bir şekilde kaybetmiş, ardından hayatta kalan tek yakını amcası tarafından yetimhaneye terk edilmişti. Çok zor bir çocukluk geçiren Sahra on beş yaşına bastığında bir mucize ile karşılaşmış ve süt annesi olan Esma hanım ve Hayri albayla yolları tekrar kesişmişti.
O henüz üç yaşındayken görev gereği doğuya gitmişti Hayri albay. Şerefli bir Türk askeri olan babasının komutanı, aynı zamanda sırdaşıydı da. Ölüm haberini çok geç almış, cenazeye katılamamıştı. Yıllar sonra emekli olup dönmüştü eski hayatına , işte o zaman öğrenmişti acı gerçeği. Meğer amcası olacak kansıza ağır gelmişti küçücük kızın sorumluluğu, ağabeyini toprağa vermesinin ardından henüz bir ay geçmişti ki kızcağızı apar topar yetimhaneye yerleştirmişti. İlk aylar düzenli olarak ziyaretine gidip, halini hatırını sormuş ancak sonrasında ani bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Sahra onu en son ne zaman gördüğünü dahi hatırlamıyordu. Hatırlamak da istemiyordu doğrusu, büyük kaybının acısı öyle kuşatmıştı ki küçücük yüreğini, ne amcasının onu istemeyişi umurundaydı, ne de yengesinin o evdeyken ona çektirdikleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Çöl Çiçeği ~
RomansaTek bir gecede yüreklerine ömürlük bir karanlığı misafir eden iki masum... Karanlıkla büyüyen iki kasvetli yürek...Birisi bir avuç ateşe teslim etti yüreğini henüz sekiz yaşında , diğeri bir avuç zehir yüzünden kapattı kalbini henüz on altısında...