Havaalanında Berzah ve Karan tarafından karşılanan çift , Ulusoy konağına ayak bastığında tahmin ettiklerinden daha kalabalık bir grup tarafından karşılanmıştı. Çocuklarının İstanbul'dan arkadaşları geleceğini öğrenen Karabey konağı sakinleri de o gece onlara katıldığı için, oldukça kalabalık ve muhabbetli bir akşam olmuştu. O kadar kalabalıklardı ki ve o kadar çok soru soruyorlardı ki , Sahra bir ara kendisine yöneltilen sorulara cevap verirken, sorunun hangi taraftan ve kimden geldiğini anlamak için bir hayli boyun jimnastiği yapmak durumunda kalmıştı. Herşeye rağmen uzun zamandır böylesine keyifli vakit geçirmediğini fark etti. Tıpkı kocasının anlattığı gibi bu insanlar öyle sıcakkanlı, öyle eğlenceli ve öylesine misafirperverlerdi ki , Sahra en son ne zaman bu kadar güzel vakit geçirdiğini ve karnına ağrılar girene kadar güldüğünü hatırlamıyordu. O böyle içten bir şekilde kahkahalar atarken farkında değildi ama dudaklarının kıvrımında gezinen tüm gülücükler bir çift gece karası gözün hapsindeydi. Mirza, onun gülümseyen yüzüne baktıkça içindeki dikenli dallar tomurcuklanıyordu.
🖤
Gecesi akşamı kadar güzel geçmemiş, genç kadın sabaha kadar kabuslar içinde dönüp durmuştu. Ama neyse ki sabahında bu egzotik güzelliğe sahip muhteşem şehirde onu harika bir gün bekliyordu. Sabah, çoluk çocuk hep birlikte yapılan güzel bir kahvaltının ardından, Karan ve Berzah'ın şu anlata anlata bitiremediği gizli cennetlerinde geçirilecek mükemmel bir gün için kolları sıvadılar. Sonbaharın o nadir rastlanan sıcak günlerinden birine ev sahipliği yapıyordu o gün Kızıltepe ve bu nedenle ilk hedefleri gözelerde güzel bir piknik yapmaktı. Erkekler, alışveriş işini hallederken, hanımlar da evde pasta, börek işine girişmişti. Berzah ve Feride çocuklarını babaannelerine emanet edip, hazırladıkları şeyleri bir sepete doldurarak kapıda bekleyen eşlerinin yanında aldılar soluğu. Çeşit çeşit pasta ve böreğin olduğu sepette bagajdaki yerini aldığında, iki araç olarak peş peşe yola çıktılar. Mirza ve Sahra, Karan ve Berzah ile birlikte onların aracındaydı. Hemen arkalarından ise Emir ve Feride başka bir araçla onları takip ediyordu. Sahra geçtiği her yeri büyük bir merak ve heyecanla seyrediyordu. Bu şehrin çok farklı, şiirsel bir havası vardı.
Berzah arkasına dönüp onun hayranlıkla etrafı süzdüğünü görünce gülümsedi ve " nasıl buldun, beğendin mi bizim buraları" diye sordu. Sahra kendisine yöneltilen soruyu duyunca bakışlarını dikkatle incelediği manzaradan çekip, arkadaşına döndü ve " bayıldım. Çok şiirsel bir havası var. Özellikle Mirza'nın kerpiç olduğunu söylediği şu egzotik evler çok ilgimi çekti. Farklı ve hoş bir mimarisi var buradaki evlerin" dedi. Berzah memnuniyetle gülümsedi. Memleketi ile ilgili böyle güzel övgüler almak onu gururlandırmıştı. " Yarın da merkeze iner, Mardin' i gezeriz. Gideriz değil mi Karan" dedi kocasına dönerek. Karan aşk dolu bakışlarını kadınına çevirdi ve " gideriz yüreğim" dedi sanki senin için ölürüm der gibi. Genç adam karısı ile konuştuğu zamanlarda öyle içten ve öyle iç gıdıklayıcı bir ses tonu kullanıyordu ki , gerek Berzah, gerekse o an çevrelerinde bulunan diğer kişiler onların arasındaki bu muhabbete hayran kalıyordu.
Mirza, diğerlerinin aksine sessizdi o gün. İçinde yüreğini sıkan, onu huzursuz eden bir his vardı. Sanki yakın zamanda tutulacakları fırtınayı hissetmiş gibi, zamanlı zamansız dalıyordu gözleri. Göğsü tarif edemeyeceği bir şekilde sıkışıyordu. Sahra onun bu dalgın halini fark edince, ondan sakladığı birşey olduğunu düşünerek, endişelendi. Sol eli adamın avucunun içinde kaybolmuştu zaten, diğer elini kaldırıp, parmaklarını sıkıca saran elin üstüne dokundurdu ve " İyi misin gün'üm, bir sorun yok değil mi?" Diye sordu ürkekçe. Mirza zoraki bir tebessümle gölgeledi içindeki sıkıntıyı. Karısını kolunun altına çekip, göğsüne bastırdı. Dudaklarını da çiçek kokulu tenine, alnına...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Çöl Çiçeği ~
RomanceTek bir gecede yüreklerine ömürlük bir karanlığı misafir eden iki masum... Karanlıkla büyüyen iki kasvetli yürek...Birisi bir avuç ateşe teslim etti yüreğini henüz sekiz yaşında , diğeri bir avuç zehir yüzünden kapattı kalbini henüz on altısında...