9.Bölüm

2K 169 11
                                    

"Mirza!"

" Yenge!" dedi genç adam aynı şaşkınlıkla. Dayısının eşi Gönül hanımdı gelen. On üç yıl önce o korkunç gecenin ardından kız kardeşi ve babasının başına gelenlerden sonra ailesini onların yanına yerleştirmiş, güvende olduklarını bilerek gönül rahatlığı ile kendini sevdiklerinin anıları ile dolu bu karanlık eve hapsetmişti. O geceden sonra, tıpkı ruhu gibi karanlığa bürünen bu evi, kendine mesken edinmişti. Dayısı, annesi hatta yengesi Gönül hanım bile onlarla yaşaması konusunda defalarca kez dil döktülerse de bir işe yaramamıştı. Mirza kendini bu evin soğuk karanlığına mahkum etmişti. Çünkü ona göre tüm yaşananların suçlusu kendisi idi. Onun beceriksizliği ve aptallığı yüzünden hem kendi ailesi hem başka bir aile yok olup gitmişti. Oysa 16 yaşında genç bir çocuktu o zamanlar, tek derdi okulunu bitirip hep hayalini kurduğu gibi başarılı bir cerrah olmaktı. Ancak kader günün birinde kapısını hiç beklemediği bir sürprizle çalmış, ömrü boyunca altında ezileceği ağır bir yükü omuzlarına bırakmıştı ne yazık ki.

Dikildiği yerden hızla hareketlenip birkaç adım ötesinde, kapının önünde duran ve şaşkın gözlerle onlara bakan yengesine ulaştı ve onu sıkıca sardı.

" Yengem" dedi içtenlikle " hoş geldin, geleceğini neden haber vermedin?"

Gönül hanım usulca okşadı kollarına sığınan koca adamın sırtını. Onu, henüz küçük bir bebekken kaybettiği oğlunun yerine koyarak sevmişti her daim. Yengesi gibi değil, kendi kanından canından bir yakını gibiydi. Aralarında garip bir yakınlık vardı. Mirza onu daima bir arkadaş, dertleşebileceği bir sırdaş olarak görmüştü. Bir tek ona hiç gocunmadan açabiliyordu yüreğini. Çünkü biliyordu ne olursa olsun yengesi onu asla yargılamazdı.

" Hoş buldum oğlum. Kaç haftadır uğradığın yok. Merak ettik seni hepimiz. Bir gelip bakayım istedim. Ama müsait olmadığını bilseydim gelmeden önce arardım"

Gönül hanımın imalı sözlerle  Sahra'ya dönen bakışları genç kızı utandırmıştı. Kim bilir hakkında ne düşünmüştü. İmalı sözlerine bakılırsa pek de hoş şeyler düşünmediği aşikârdı. Mirza yengesinin baktığı yöne döndüğünde, Sahra'nın kızaran yüzünü ve mahcubiyetle yere eğdiği başını görür görmez" sizi tanıştırayım" dedi kendinden emin bir sesle.

" Karım! Sahra"

Sahra duyduğu şeyle başını hızla yerden kaldırıp şaşkınca Mirza'nın gözlerine bakarken, duyduğu şeyi anlamlandırmaya çalışan Gönül hanım da büyük bir şok yaşıyordu. Keza " karın mı!" Derken, hissettiği şaşkınlık sesine de yansımıştı.

"Ne demek karım, na- nasıl karın, Mirza sen, sen evlendin mi ? Öyle gizlice, hiç kimseye bir şey söylemeden! "

Mirza ona anlayışla baktı. Kolay olmayacağını biliyordu. Ailesinin bu durumu öyle sessiz sedasız kabul edeceğine ihtimal vermemişti zaten. Bilhassa annesi öğrendiğinde olacakları düşünmek dâhi istemiyordu. Ona gönül koyacak, hatta belki yüzüne de bakmayacaktı.

" Hadi gel salona geçelim yengem, böyle ayak üstü konuşulacak mevzular değil bunlar" diyerek , yengesi ile birlikte mutfaktan çıktığında, Sahra bir süre ne yapacağını bilemez halde mutfağın ortasında dikilmiş ve sonunda arkalarından gitmesi gerektiğine karar vermişti. Daha kadınla doğru düzgün tanışamamışlardı bile ve galiba nezaket gereği gidip kendini tanıtması gerekiyordu.

Salona girdiğinde Gönül hanım ve Mirza'nın cam kenarındaki koyu renk geniş koltuklarda oturduğunu gördü. Sırtları ona dönüktü o yüzden henüz varlığını fark etmemişlerdi. Ağır adımlarla yanlarına yaklaşırken Gönül hanımın " bir açıklama yapmayacak mısın oğlum, kim bu kız, evlendim de ne demek" dediğini duydu. Gözü istemsiz bir şekilde Mirza' ya kaydığında, genç adamın gergin olduğu anlarda hep yaptığı gibi çenesini sıvazladığını gördü. Hafif yan oturduğu için yüzünün bir kısmını az da olsa görebiliyordu. Anlaşılan onun için de bu baskın çok ani olmuştu. İfadesinden ne açıklama yapacağını bilemediği açıkça belli oluyordu.

~Çöl Çiçeği ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin