Kalp nasıl onarılır insan hayal kırklıklarını nasıl atlatır bir umut bir bekleyiş düşecekti herkesin payına en çokta cihangirin payına af dileyişler yakarışlar düşecekti
Hüma bursadaki iş için uğraşıyor faruk bey talimatları doğrultusunda işini yapmaya çalışıyordu uçaktan indikten sonra telefona bakmış iş için toplantı yapacakları için sessize aldığı geldi aklına bir an eline alıp baktı bir sürü cevapsız arama vardı ali asafın okulundan hüma panikle numarayı tuşladı üçüncü çalışta açılan telefonla hüma panikle "tuğba hanım beni aramışsınız bir sıkıntı problem mi var oğlum nasıl" demiş tuğba hoca "küçük bi olay oldu size ve civan beye ulaşamadık anca eşiniz geldi ali asafı da alıp kreşten çıktı " dedi hüma şaşkınlıkla "oğlum nasıl ne oldu" diye bağırmaya başladı çünkü biliyordu cihangir kötü bişey olmadan gelmeyeceğini düşünüyordu "oğlum oğlum diye ağlaması artı tuğba hoca "hüma hanım korkulacak bişey yok sadece arkadaşı ile kavga eti o kadar" dedi hüma çoktan telefonu kapatı cihangiri aramaya başladı
Cihangir çalan telefonunu açıp "efendim" dedi
"Oğlum oğlum nasıl ne oldu" dedi ağlamaklı sesi ile hüma
"Sakinleş korkulacak bir şey yok" dedi cihangir otoriter sesi ile
"Cihangir ali asafı üzecek canını yakacak bir şey yapma gözünü seveyim çoçuk daha o" dedi hüma cihangirin ali asafı üzmesinden zarar vermesinden öyle korkuyordu ki yalvarırcasına konuştu
"Merak etme ne zaman geleceksin" dedi cihangir hüma derin bi nefes aldı
"Faruk beyi bekliyorum hava alanındayım uçağı bekliyoruz" dedi
Cihangir mümkün gibi dahada çatı kaşlarını "o dalam ile mi gittin" dedi hüma karşıdan gelen sert ses ile yutkundu " evet" dedi olabildiğince kısık sesle cihangir "hüma hüma" diye tısladı bu sırada ali asafa "annem mi ayayan mende konuşayım ne oyuy" dedi "ali asafa veriyorum telefonu gelince konuşacağız bu olanları sinirlenmeye başladım hüma" dedi çatık kaşlarla arka koltukta oturan oğluna uzatı telefonu ali asaf çekingen çekingen aldı telefonu "alo anni" dedi
"Oğlum bebeğim iyi misin " dedi
"İyim anne babam beni kuytaydı yemek yemeğe dötürdü ama sonra yine kızdı" dedi cihangir babam lafını duyunca gülümsedi ali asafa bakarak "babayı sen kızdırdın sözümü dinlemeyorsun küçük inatçı bir keçi gibisin " dedi cihangir ali asaf " men keçi değilim ayslanım" dedi hüma telefondan ikilin atışmasını dinleyerek içi rahatladı sorun yok gibi geldi "alo bebeğim ben geleceğim babanı üzme tamam mı" dedi ali asaf "tamam anneciğim üzmem" deyip telefonu kapatıp cihangire uzatı.Cihangir elinin arasındaki küçük elere baktı hızlı adımlarına yetişmeye çalışan minik ayaklarına gülümsedi ali asaf ile göz göze geldiğinde dudakları yana kıvrıldı dudakları arasından tek kelime döküldü "oğlum" bir kendi duydu fısıltısını birde yüreği ali asafla göz göze geldi kucağına almak için eğildi koları arasına aldığında yorulduğu beli derin nefes alışından cihangir "yoruldun mu" dedi ali asaf "eveyt" dedi tüm çalışanlar hayretler içinde patronuna bakıyordu ilkkez yıkılmaz duvarları sert görünüşü altındaki merhameti görüyordu herkes cigangir ali asaf kucağında indi asansörden civan abisi ve ali asafı görünce gülümsedi hızlı adımlarla ikiliye doğru yürüdü "abi" dedi civana
Ali asaf civanın kucağına gitmek için hareketlendi ancak cihangir ali asafın gitmesine izin vermedi sıkıca kucağında tutarak "efendim biremın" dedi " abi yüreğime iniyordu hümada kaç kere aradı insan haber verir " dedi cigangir çatık kaşlarla "oğlumla ilgileniyorum civan acayip bir şey varmış gibi davranmayın " dedi civan abisinin sinirli haline bakarak ali asafın saçlarına dokundu "küçük adam yemek yedin mi " dedi ali asaf babasına bakarak "eyvet " dedi cihangir odasına doğru adımladı kapıdaki sekreteri semaya bakarak "meyve suyu ile kurabiye getir" deyip içeri girdi.Sema ve civan birbirine şaşkınca bakarak ne olduğunu anlamaya çalıştı
"Civan bey sizce ikisini odada yanlız bırakmak iyi bir fikir mi" dedi
Civan ellerini iki yana açarak "semacığım inan bilmiyorum ama abim dediklerin yapmak mantıklı kızdırmayalım büyük ağayı" dedi arkasın dönüp yürüdü ancak geri dönerek " sema kapıdan ayrılma içerde olsun bi kulağın en ufacık şeyde de bana haber ver" dedi sema "tamam civan bey" dedi
Cihangir ali asafı masanın hemen yanındaki tekli koltuğun birine oturtu
Kendi koltuğuna geçip oturdu önündeki dosyalara bakıyordu bi yandanda oturduğu koltukta küçücük kalan ali asafın kıpırdanışlarını izliyordu sıkıldığını her halinden bali oluyordu eline telefonu alarak küçük tuşa bast cihangir "sema gelirken renkli bi kaç kalemle çizgisiz kağıt getir" dedi
Sema masanın üstüne meyvesuyu bardağı ve kurabiyeleri bıraktı renkli kalem ve kağıtlarıda yanına bırakarak ali asafa gülümsedi ali asafta aynı şekilde semaya gülümseyerek "teşeküyley" dedi sema ali asafın saçlarına dokunarak "bir şey değil " dedi cihangire bakarak "efendim başka bir isteğiniz var mı" dedi cihangir incelediği dosyadan kafasını kaldırmadan "yok çık" dedi sema odadan çıktıktan sonra ali asaf cihangire bakarak "hiç kıbay bi davyanış değil" dedi cihangir karşısında kendi ile bilmiş bilmiş konuşan oğuluna bakarak " öyle mi küçük bey" dedi cihangir bu çoçuğun ona bakışları tavırları onu mutlu ediyordu gülümseyerek "nasıl davranışlar kibar olur" dedi ali asaf " teşeküy etmeliyiz bide gülmek annem deyki bi bayana hep nazik oymalısın" cihangir ali asafın dediklerine gülümseyerek "sen ilerde patron olacaksın sonra ağa herkese gülersen bi karizman olmaz" dedi ali asaf "ben senin gibi asla olmayacağım ki sen kötüsün hey kese bayıyosun ben patyon olmak istemiyorum ağada dedem gibi oluyum o senin gibi deyil" dedi cihangir kaşlarını çatarak "meyvesuyunu iç resmini yap" dedi otoriter sesi ile...
ali asaf resim yaparken bi yandan bi yanda küçük küçük kurabiyesinden ısırıp çizdiği şeyleri boyuyordu küçük gözleri masanın üstünde duran çerçeveye takıldı babası ve yanında küçük bi çoçuk duruyordu renkli bisikletin üstünde gülücükler saçıyordu babasın ise çoçuğa bakarak gülüyordu hiç görmemişti ki babasını gülerken merak eti cihangir masadan kalkmış "usluca otur hemen geliyorum "dedi odan çıktı ali asaf ise gözlerin takılı kaldı masanın üstündeki çerçeveye uzanıp aldı incelemeye başladı.Hüma hava alanında saatlerdir bekliyordu yanına gelen faruk bey "üzgünüm hüma ama hava koşularından dolayı uçaklar iptal edilmiş" hüma derince yutkundu uf allahım diye bir sağ bir sola yürüyordu eline atığı telefon ile cihangiri aradı
"Alo cihangir"
-Efendim
-Uçağımız iptal oldu hava koşullarından dolayı
Cihangir sinirle tıslarcasına
-O dalam yanında mı
Hüma yutkunurak
-Evet diye bildi
Cihangir sinirle
-Öldürün senide onuda kadın dedi
-Cihangir elimde olan bir durum değil ne yapayım dedi
Cihangi
- seni ne zaman arasam ilk çalışta açılacak o telefon ve ilk uçakla en geç yarın burda olacaksın
Tamam cihangir diye bildi hüma derince bir nefes alıp "ali asaf nasıl" dedi cihangir "iyi merak etme" dedi hüma "sesini duyabilir miyim" dedi cihangir "şuan yanımda değil odada seni ararım konuşursunuz" dedi hüma "tamam teşekkür ederim" dedi korkuyordu kocasından neler yapacağını nasıl bir adam olduğunu kestiremiyordu hüma..Cinagir odaya girdiğinde ali asad korkuyla elindeki çerçeveyi yere düşürdü ali asafın dudaklarından korku nidası çıktı cigangir ise hızla yerdeki kırılmış çerçeveyi alarak "ne yaptın sen" diye bağırdı ali asaf "kazayla oldu valahi kazayla düştü" dediği an küçük suratına gelen tokatla yere düştü ağlamaya başladı korkuyla daha çok ağlıyor "kaza oldu düştü baba" diye sayıklıyor düştüğü yerden kalkmaya çalışıyor cihangir ne yaptığını idrak etiğinde çok geçti ali asafa yaklaştı kanıyan burnunu görünce içine düşen o küçük ateş senki bedenini yaktı çerçeveyi hızla masaya koydu ali asafa yaklaştı "vuyma baba kaza oldu vuyma "
Arkadaşlar çok geç oldu biliyorum özürlerimi kabul edin ama yazarken çok zorlanıyorum son zamanlarda Fikir ve yardımlarınızı bekliyorum şu şekide yazabilirsin şöyle olmalı dediğiniz şekileri paylaşırsanız sevinirim
Beğeni 220 yorum 120
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esir bir kuşun öyksü
RomanceO senin çoçuğun dedi kadın... Adam öfke ile benim tek evladım var o da öldü kadın Bu günü unutma ağa ellerinde kendi çoçuğun kanı var sakın unutma diye bağırdı kadın ve yumdu gözlerini. Acımasız bir adam kendi çoçuğunu bile yok sayan kalbine zincir...