Aylar ayları kovalı cihangir ve hüma evleneli on bir ay olmuştu. Cihangirin evine bağlılığı hümaya olan aşkı başta ali ağayı şaşırtıyordu ama hepsinin ağzında şükür duaları ile evlilikleri mutlu şekilde devam ediyordu
Evliliğinin üçüncü aylarında hamile olduğunu öğrendi hüma ilk başta çok korktu cihangirin tutumundan ancak umduğu gibi olmadı cihangir sanki evlendikleri ilk günden beri bu haberi bekliyormuş gibi rahatladı.
Hüma yedi aylık hamile idi cihangir bambaşka bir adam olmuştu gözleri ile seviyordu hümayı kıyamıyordu adeta sevgi ile sarıyor. Evin yardımcısı dicle elinde telefonla koşarak geldi "hüma ağam telefonda" dedi hüma artık alışmıştı güne en az on kere arayan kocasına
" efendim" dedi hüma
"hümam cennet kuşum kalbime esir kuşum niye açmıyorsun telefonun çok merak etim seni" dedi cihangir
hüma "odada unutmuşum " dedi naif sesi ile
"aklım çıktı size bir şey oldu sandım nasıl çıktım şirketen bilemedim" dedi
hüme tebessümle "hayatım biz iyiyiz " dedi cihangir "gelmek üzereyim hadi hazırlan dolaşalım biraz oğlumuza bişey alalım" dedi hüma "tamam sen gelmeye hazır olurum" dedi
Hüma ve cihangir tüm mardini gezdiler adeta hüma sitemle '' yetmez mi artık cihangir tüm mardin aldın'' dedi cihangir kahkaha atarak '' yetmez canım iç yetmez oğuluma neler neler alacağım daha'' dedi hüma '' daha doğmamış çoçuğa akülü araba aldın cihangir doğduktan sonra en azından üç yaşına kadar binemez'' dedi
cihangir gülümsedi '' olsun ama bisikleti küçük aldım ona bine bilir'' dedi hümagözlerini devirerek baktı '' at aldın çoçuğa cihangir at'' dedi cihangir '' ne var gülüm at çiftliği almadım ya at aldım hepi topu'' dedi hüma ellerini yana açarak '' pes adam pes'' dedi cihangir gümanın karnına dokunarak '' babası kurban ona'' dedi
oysa ne garipti yaşam ne garipti bizi bekleyenler insan kaderini yazabilir miydi yoksa yazılanları mı oynuyordu bilinmez cihangirin allahı ona sunduğu lütfü iyi kullanmaya yemin etmişti ne hümanın gözünden yaş akıtacak nede çoçuklarının.
akşam sofrası kurulmuş herkes yemeklerini yerken hüma civan cihangirin aldıklarından bahsediyordu. civanı atığı kahkaha ile cihangir ters ters civana baktı'' ne var almışsam'' dedi civan gülerek ''düşüneyim hani bu çoçuk daha annesin karında ya abi arap atı almışsın bide senin oğlan ona binene oooo bari bana ver '' dedi cihangir kaşlarını çatıp '' vermem baba şunlara bir şey deben oğlumla yapacaklarım için alıyorum uğraşmasınlar benle'' dedi bu sefer fatma kadın gülerek '' eeeh oğul çoçuğa benim bildiğim bir kaç oyuncak bir kaç kıyafet alınır sen çoçuğa uzaydan arsa aldın '' dedi cihangir '' ana sende mi ne var bunda uzay çağındayız benim oğlumun bir parça toprağı olmasın mı marsta '' dedi herke gülerek pes diyordu.. kapın çalması ile koşan evin yardımcısı kahye ahmetin yanında otuzlarındaki esmer yakışıklı adamı gördü kahye ahmet ''ağama haber vereyim bekleyin burada dedi
'' ağam bi adam geldi sizi görmek ister '' dedi
'' kimmiş'' dedi cihangir
'' tanımıyoruz ağam ''
cihangir kapıya doğru ilerledi siyah takım elbiseli adamlar ve lüks arabarı ile iyice şaşırdı arabadan inen otuzlarındaki adama bakarak '' buyurun'' dedi adam cihangeri bakarak elini uzatı ''şey bin amar'' cihangir karacabey''
'' isim olarak tanıyorum sizi cihangir bey hata iş bile yapıyoruz ben dubai şehiyim ancak buraya geliş sebebim hüma'' dedi
cihangir kaşlarını çatarak '' ne '' dedi
'' hüma hanım benim yıllar evel kaçırılan kardeşim ve onu almaya geldim'' dedi
cihangir hümanın ondan gitmesine asla izin vermezdi gerekirse kafesine onu prangalar yinede izin vermezdi çünkü cihangirin yüreyi hümaya mühebet mahkumdu.
cihangir adamı içeri almamış üstüne tartışıp göndermişti içeri girdiğinde hemen çalışma odasına çıkıp kimseye bir şey söylememişti iş diyip geçiştirdi herkesi.
o sabah cihangir erkenden evden ayrıldı bu amar denen adamı bulup konuşmak için oysa amar tüm gece konağı izlemiş evin erkekleri evden ayrılır ayrılmaz konağa tekrar geldi hüma ile konuşmak istediğin söyledi hüma avluda oturmuş fatma hanımla sobhet ederken içeri giren adama ikili şaşırdı
. hüma '' buyurun '' dedi amar '' gözlerin aynı hiç değişmemiş '' dedi
hüma '' şaşkınlıkla ne dediğinizi anlayamadım tanışıyor muyuz'' dedi amar hümaya yaklaştı sıkıca sarıldı hüma korku ile geri çekilmeye çalıştı. amar '' sakın korkma benden kardeşim ben abinim senin seni yıllar evel bizden aldılar ama ben annem söz verdiğim gibi buldum seni'' dedi hüma şoka girmiş gibi titriyordu o sırada hiddetle içeri giren cihangir '' ben sana hümadan uzak dur demedim lan '' diye amarın üstüne atladı ikili birbirin yumruklarken hümanın çığlı ikisin birbirinden ayırdı fatma hanım'' kızım sakin ol suyun geldi'' dedi hüma '' anne daha çok erken anneee '' diye bağırdı cingir ve amar birbirindinden ayrılması cihangirin hümanın yanına koşması saniyelerle gerçekleşti. hüma cihangirin kolarına yıkıldı acıyla.
hastane kapısında bekleyeşiler uzadıkça cihangir cileden çıkıyordu amarda kapıdan ayrılmamış bi ikiker daha birbirlerine saldırmışlardı ama ali ağa araya girerek şimdi yeri değil deyip ikisinde ayırmıştı kapıdan çıkan doktorla herkes doktora döndü '' hüma hanımın ve bebeğin durum şuan iyi ancak küçük bey bir süre kuvez de kalacak çok geçmiş olsun'' dedi cihangir ellerini yüzüne kapatarak şükürler olsun onları bana bağışladın diye allaha dualar etti.
bu gün hastaneden çıkıyorlardı hüma küçük oğlun bi saniye bırakmıyor cihangir desen sürekli aynı ben diye bebeği sevmeden duramıyordu hüma gülümseyerek baktı cihangire'' seni affetmiş değilim cihangir ağa'' dedi cihangir'' bende yeni öğrenmiştim sen hamileydin ne yapacağım bilemedim'' dedi hüma'' seni bırakırım diye mi korktun'' dedi cihangir '' öyle bir ihtimal hiç bir zaman olmadı esir kuşum sen benim yüreyime esirsin sadece hamileiğin zor zamnaları ve korktum sana bir şey olur diye'' dedi hüma '' seni seviyorum cihangir ancaka amar benim abim ve ben tüm gerçeği öğrenmek istiyorum ve amarı yanımda istiyorum'' dedi cihangir '' senin için o kasıntı arap şehine katlanacağız mecbur '' dedi güllerek hüma '' cihangir'' dedi.
konağa geldiklerinde onları büyük bir kalabalık karşıladı ali ağa torunu şerefine yemek verdi küçük çoçuğu kucağına alarak kulağına ezanı okudu senin adın
ali asaf
ali asaf
ali asaf
diye çağırdı.
DÖRT YIL SONRA
amar elindeki biletleri sallayark odaya girdi. ali asaf '' dayıcığım'' dedi amar '' aslan parçam sen nasıl büyümüşüsün bi günde '' dedi ali asaf gülerek '' ya dayı kandırıkçılık yapma ben daha çoçuğum'' dedi amar gülerek '' annenler nerde'' dedi ali asaf elin ile iç odayı işaret eti tam o sırada kapı açıldı cihangir kaşlarını çatarak '' anladık otel senin ama mahremiyet diye bir şey var '' diye söylendi hüma da o sırada kapıdan çıktı '' cihangir'' diye uyardı.cihangir '' yalan mı'' dedi hüma '' abiciğim'' dedi amar hümaya sarıldı cihangir ise amarı itekleyerek bıraktırdı tam tamına dört yıldır böylelerdi amarı hümayave yeğine olan sevgisi cihangirin kıskançlıkları mutlu bi aile olmuşlardı. ali asaf basına hayran bi çoçuktu görmese özeler mutlaka cihangir işe gittiğinde ali asafı arar sık sık onla vakit geçir akşamları ona kitap okur yanında uyuturdu göz bebeğim diye sever bi dediğin iki yapmazdı.
hayat öylesine kısaydı ki öylesine acımasız insan mutlu olarak hayata cevabını vermeliydi hüma mutlu olarak hayata cevabını verdi cihangirde mutlu ederek.
SON...
BEĞENİ VE YORUMLARINIZ BEKLİYORUM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esir bir kuşun öyksü
RomanceO senin çoçuğun dedi kadın... Adam öfke ile benim tek evladım var o da öldü kadın Bu günü unutma ağa ellerinde kendi çoçuğun kanı var sakın unutma diye bağırdı kadın ve yumdu gözlerini. Acımasız bir adam kendi çoçuğunu bile yok sayan kalbine zincir...