Bölüm 36

21.5K 877 81
                                    

Bu bölüm desteğini hiç eksik etmeyen okuyucum ve doğum günü olan biricik oğluna gelsin Havvacabuk

Sevgi ile kalın
Bölüm

akrep yelkovanı kovaladı yelkovan akrebi kovaladı aylar günler geçti yaşanan anlar acılar içinde bir burukluk olarak kaldı küçük bir çoçuğun her dim buğulu gözleri her bakan kalbi yaktı.. hüma aldı kararın arkasında durdu oğlu ile kendine bir hayat kurmaya çalışıyordu bir yandanda oğlunu üzmek istemediği için diyarbakırı bırakamamıştı ali ağanın çiftlik evinde yaşıyor bireysel çizimlerini yapıyordu son zamanlarda arap bir şirket adına çalışmalar yapıyordu ali asaf ise etrafta koşturup oynuyor atlara biniyor yarım gün kreşe gidiyordu kendilerini toplamayı deniyorlardı ali asaf buruk bir çoçuktu herşeyden korkuyor biri yanında biraz sert konuşsa gözleri doluyordu geçen günlerin ardından cihangiri hiç konuşmamışlardı asafta hiç babasını sormamıştı hüma biliyordu dünyanın her yerinde onları aradığını ama ali ağa sağolsun her daim onları gizliyordu zaten cihangirin aklına diyarbakıra bakmak hiç gelmemişti zaten insan gözünün önündekini hiç bir daim bulamaz gözünün önüne bakmayı akıl edemezdi bu cihangir içinde böyleydi ülke ülke hümayı arıyordu ama gözün önündekine bakmayı akıl edemiyordu gerçi ali ağanın emri kesindi cihangiri diyarbakır topraklarına adım atmayı yasaklamıştı cihangir hüma ve ali asafın orda olduğunu bilse öleceğini bilese yine gelirdi ama yıktığını yapabilir miydi parçaladığını onarabilir miydi kalbi kırık bir kuşun yaralarını sararmıydı yoksa o yaralı kuşu kendine esir etmekten öteye gitmez miydi bilemezdi kimse bilemezi her insan kendine mutlu son isterdi huzurlu bir yaşam ama bunu elde etmek adına ne yapardı cihangir hiç bir şey yapmamıştı ki sadece iki yıkık kalp bırakmış param parça acılar dahasıda yoktu zaten hüma  bi yere kadar kendi acılarını yutmuştu belki korktuğu için belkide elinden birşey gelmediği için hala ne hissettiğini bilemediği bir adamla evliydi en çok korktuğu kişi ile birlikteydi töreler imkan vermiyordu ne gitmesine nede kaçmasına kaçtığı an ölüm hükmü çıkacaktı boşama fikrini sunsa ondan beter ya kuma olması istenecek yada civanla evlenmesi hele oğlunu bir daha görmem ihtimalide cabası idi buralarda töre ne derse o olurdu şimdi bile cihangirle olanları aşiret duysa kıyamet kopardı. Diyer yanda ise ali asaf günden güne susan içine kapan bir çoçuk olmuştu zar zor gülüyor herkesle herşeyle iletişimi kopuktu hüma cihangire en büyük mecburiyeti idi oğlunun güleceğini bilse herşeye gögüs gererdi ölüme bile ama iki ucu boklu deynek dedikleri misaldi. Keşke dedi huma cihangir çıkıp gelmeseydi ali asaf babasın hep özlese iyi bir adam olarak kalsaydı onun hayallerinde ama ne çare ali asafın hep eksik buruk bir tebessümdü baba kelimesi ali asaf da...

Anneciği
Kuzum
Bu gün kıyeşte baykuş yaptık ben bunu dedemleyin evindeki odama asabiliy miyim
Tabi asabilirsin bi kaç günlüğüne senle dubaiye gidelim meleğim
Oya neyesi
Böyle kocaman bir ülke deniz var kule şeklinde binaları var bir kocaman çöleri nedersin gidelimi birlikte
Geyi gelecek miyiz
Tabiki geleceğiz burası bizim evimiz anneciğim
Peki gidelim o zaman

Hüma çıkacağı iş seyahati için oğlunu ikna etmişti onu bir an olsun gözünün önünden ayırmak istemiyordu dubaiden aldığı bu iş onun için çok önemliydi yarın için hazırlık yapacak ve uçak bileti alacaktı işlerini tek tek haleti önce iki kişilik uçak bileti aldı kalacakları otelin rezervasyonun arap şirket yapmıştı zaten ali ağayı arayıp akşam geleceklerini söyledi haber vercekti bi kaç gün için iş seyahatini ve ufak tefek valizlerini hazırlamıştı..

İstanbul

Amar hala hırsını alamamış arada cihangire bir kaç yumruk daha geçirdi işaret parmağını sallayarak"o kadınla çoçuğu bulacaksın patron gerekirse öleceksin ama affetireceksin kendini" dedi ve kapıdan çıkıp gitti civanda peşindenden çıktı cihangir oldu yerde kendi kendine küfürler ediyor dövünüyordu "bulayım amar yeterki bulayım öleceğim bilsem affettireceğim kendimi bir tek onlar için yaşayacağım" dedi zar zor doğruldu cebinden çıkardığı bir topar paraya masaya bıraktı ceketini alıp çıktı

Amar o sinirle çıktığı yerden direk hava alanına hareket etti kendi arkadaşı kardeşim dediği adama ne olmuştu böyle nasıl böyle bir şey yapardı amar için en hassas olduğu nokta kadın şiddetiydi bir arap şehi olan babası yıllarca annesine olan zulmünü görmüştü küçücüktü annesi gözlerin önünde intahar ettiğinde ve o küçücük kalbi ile bir söz vermişti kadınlar hep koruyacağına çoçukları annesiz bırakmayacağına dair...

💖💖💖💖💖💖💖💖💖💖💖💖
Amar sanki dayak yemiş kanı çekilmiş gibiydi uçaktan indiğinde hala duyduğu ve yaşanlar gözünün önünden gitmiyordu cihangiri bir ara öldürmeyi bile düşünmüştü can dostunu kardeşim dediği adamı öldürmeyi düşünmüştü o dalgınlıkla yürürken aniden bir şeye çarptı karşısında üç dört yaşlarında bir çoçuk kumral saçları mavi gözleri ile adeta meydan okurcasına bakıyordu bu bakışlar ona öyle tanıdık gelmişti ki dizlerin üstüne çoktu küçük çoçuğa bakarak arapça merhaba dedi karşısındaki çoçuktan tepki gelmeyince bu kez şansını ıngilizce denedi ama yine küçük adam kendine şaşkın şaşkın bakıp elerin yana açtı
"Anlamıyorum ki " dedi tüm masumluğu ile amar çoçuğunu türk olduğunu anlayınca koca bir kahkaha atı "baştan söylesene küçük adam türküm diye" dedi ve ekledi "merhaba amar ben" küçük çoçuk gözlerini karşısındaki adama dikip "annem yabancılarla konuşmamamı söyledi o yüzden sizle konuşamam" dedi amar tekrardan tebessüm etti " annen çok doğru söylemiş küçük adam ama ben yabancı değilim ki" dedi
"Ama ben seni tanımıyorum" dedi küçük çoçuk
"Bu gördüğün ülke benim burda herkes beni tanır" dedi küçük çoçuk anlamayarak baktı
"Peki annem sorayım kızmasa seninle tanıştırım" dedi tam o sırda arkdan
"Asaf asaf nerdesi" sesi duyuldu asaf arkasını dönerek "burdayım anne" dedi oğlun baktı yanındaki adama görünce adımlarını hızlandırarak oğlun yanına geldi dizlerin üstüne çökerek sarıldı oğluna gözleri ile hasar tesbiti yaparcasına inceledi oğlunu hiç birşeyi olmadığını anladığında rahatça asafa dönerek konuştu " benden uzağa neden gittin çok merak etim seni bir daha sakın yanımdan ayrılma anneciğim "dedi yanlarındaki adama dönerek "kusura bakmayın" dedi
"Önemli değil bizde küçük adamla tanışıyorduk gerçi o benle tanışmayı reddetti " dedi
oğlun bu davranışın gülümsedi karşısındaki adama bakarak "annelik iç güdüsü" dedi amar karşısındaki mavi gözlü beyaz tenli kadına hayran şekilde bakarak elini uzutı "şeh amar bin melik" dedi kadın elini uzatı "hüma" dedi...

Umarım beğenirsiniz
Sevgi ile kalın
Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin
Beğeni 300 yorum 200

Esir bir kuşun öyksüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin