İnstagram:
gonulhane_esintileri***
" Adile çok söyledim sana inanmadın, inanmak istemedin. Üzecek seni dedim. Kullanıp yüzüne bile bakmayacak dedim. Niye dinlemedin beni ah Adile?"
"Benim "dedim ağlamalarımın arasından. "Duran ile konuşmam lazım. .." kesti sözümü hiddetle. Vallahi çakmak çakmak, gözlerime bakan o gözlerinden korktumda yine yüzüme kollarımı siper ettim. Beklediğim darbe gelmeyince çektim kollarımı yüzümden. " Şaşkınca bana bakıp hareketlerimi inceliyordu. Sonra yutkundu, birşey söyleyecek gibi oldu ama birşey söylemek yerine beni incelemeyi sürdürdü. Ne zamana kadar yüzüme bakacaktı ki? Gitmeliydim, gitmek zorundaydım.
"Adile o şerefsizin onca oyununa rağmen yine mi ona gideceksin? "
"Mecburum" çaresizce döküldü tek bir hece tüm durumumu anlatıyordu da o nereden bilebilirdiki?
"Ne mecburiyetin var Adile? Allah aşkına yapma bunu kendine!"
"Mecburum İsmet ben ona mecburum!"
Gözleri doldu inanmaz bir şekilde baktı baktı, "Düşündüğüm, aklıma gelen olmadı de, gurbanın olam olmadı de Adile? "
Neydi aklına gelen, düşündüğü şey. Ağlamam şiddetlendi. Hıçkırıklarım aldığım nefesimi kesiyordu sanki. Tuttu omuzlarımdan sarstı beni, "Söyle Adile neye ağlarsın, neye mecbursun, Sana birşey mi etti ?" Çaresizce 'yok öyle birşey' dememi umdu. Benden ses çıkmayınca çöktü yere. Sanki koca bir dağ yerle bir oldu. Başını dizlerine gömüp iki elini yumruk yapıp başına vurmaya başladı. "Engel olamadım, Allah benim belamı versin!yetişemedim!" Vurdu vurdu kafasına, içim acıdı. Çöktüm bende yanına, dokundum yumruk olmuş eline. "Yapma "
"Gördüm sizi Adile"
Dondum kaldım, neyi görmüştü ne kadarını görmüştü ki? "Elini tutuşunu, yanağından öpüşünü kuytu köşelerden izledim. Canım nasıl yandı sen bilin mi? Yüreğimi tırnakların ile söksen bu kadar acımazdı. Aklıma gelen başıma geldi anlıyor musun Adile? Ben ta en başından beri böyle olacağını bile bile engel olamadım. Zannettim ki seni uyarınca sen uzak kalırsın, kalmadın Adile. Yangınına bile bile gittin! Biliyon mu?"
Baktım yüzüne göz yaşlarımı kurulayıp konuşsun diye, " O gece Duran'ın yana yakıla kavak ağacının etrafında aradığı bendim! Sen gördün amma o görmedi beni. Ben sevdiğim kıza dokunulduğunu uzaklardan izleyen korkağın tekiyim! Ona engel olsam ne olacaktı bilyon mu? Sana heç acımadan, köyün insafına bırakacaktı. Söyledi de yüzüme! İşte o bu kadar şeref yoksunu bir adam, senin üzerine çamur sıçratmadığın o Duran iti açık açık zamanında beni tehdit etti. ..."
"Ne dedi, sana?" Dedim. Burnunu çekti. Alnını elinin ayasına dayayıp konuştu bitkin tükenmiş bir şekilde. " Eğer yoluna çıkarsam seni tüm köye rezil etmekle tehdit etti. Korurum zannettim seni ondan, onun yapacaklarından korurum zannettim. Yapamadım Adile geç kaldım "
Döndüm arkamı yıkık perişan yürümeye başladım. Bir yandan ağlarken bir yandan geçmişin masum Adile'sinin vedasına kahroluyordum. Üzerime oynanan oyunda harcanan bendim, kaybeden, pisliğe bulaşan yine bendim!
"Adile? " bağırdı arkamdan. Durmadım, yürümeye devam ettim. Koştu geçti önüme, " Anlat bana yardım edeyim, düştüğün bu durumdan kurtarayım seni?"
İki elimle sildim göz yaşlarımı, "Ne anlatayım İsmet? Neyi değiştirecek benim sana anlatacaklarım? Ben pisliğe bulaşmış kirli biriyim, iğrenilesi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM 2 Adile
General Fiction"Papatya," diyor. "Öyle narin öyle hassas bir çiçek ki, bakma öyle dağda bayırda hattâ bozkırda yetiştiğine... Sevmesini bilirsen ziyan olup gitmez be Adile..." İki parmağı arasında tuttuğu papatyaya bakıyor hüzünle... "Adile ne olurdu, bir şans ver...