Ruhum dar ağacında can çekişiyordu sanki. Annem habersiz gelen dünür alayına pek belli etmese de niyeti yoktu beni vermekte. Ben zannediyordum ki; yanlız kalmamak için vermek istemedi ama öyle değilmiş! Misafirleri gönderdikten sonra geçti köşesine söylendi söylenebildiği kadar, "Milletin ahlından zoru mu var neyim? Gül gibim gızım gala gala o gambur oğlana mı galdı. Elini sallasa ellisi. İsteyeni de çoh emme Cemil'im gelmeden eyi bir gapıya vermek bana düşmez ki! Bah hele şu densizlerin ettiğine? Adile'mi kimlere kimlere layıh da ben vermiyom o başka!"
Durdum duramadım, anamın son şans kapımı da elleri ile sertçe itip kapatmasına. " Ana eccik sakin ol hele"
"Ne sakin olacam!" deyip tersledi beni. Bozguna uğramıştım sanki! Nerdeyse ağladım ağlatacaktım."Ana? "
"Ne var Adile? " hiç bozuntuya vermedim. Bana kızması, giden misafirlerin hırsını beni kırarak çıkarması hiç rencide etmedi beni. Zannediyordum ki İsmet olmazsa bu işin içinden sıyrılıp düzlüğe çıkamam, kendi pisliğimde boğulup gideceğimi düşünüyordum.
"Ana gı?"
"De Adile deyiver dilinin altında ney varsa!"
Sert çıkan sesine de aldırış etmedim."İsmet söylediğin gibim kötü bir gısmet dağal ana. Kambur olmayı o seçmedi, gücü guvveti yerinde bildiğin bir başka gusuru neyim var mı?"
Öyle bir baktı ki annem bana, hani söylerler ya ; 'bakışların ok olsa' diye işte o bakışlar beni hiç tereddütsüz oracıkta öldürürdü , " De hele "dedi anam oturuşunu da biraz dikleştirip, "Ne gadar tanın ki bu İsmet gamburunu, onu bana savunun ?"
"Köylümüz .." deyip yutkundum. "Köylümüz ana sen tanıman mı?"
"Eyy ne olmuş köylümüzse?"
"Birşey olduğu neyim yoh da ana " annemin bakışları bir suçluymuşum gibi beni göz hapsinde tutarken eveleyip gevelemekten başka birşey gelmiyordu dilimden.
Birden yumuşayıverdi anamın bakışları, " Geliverele buyannı Adile " oturduğu mindere, sağ tarafına avuç içiyle iki kere pıt pıt vurdu. Ürkekçe yaklaştım sedire. " Gel otur yanıma şöyle" deyip yine eliyle mindere vurup yer gösterdi. Çekine çekine oturdum yanına.
"Sence " dedi ifademi yoklayıp, " nasıl bu İsmet?"
" Erkek işte ana "
Güldü anam, " Erkek bende bilirim, sıfatını sorarım, meziyetini sorarım? "
" Sence "dedim gözlerinden gözlerimi çekmeden tıpkı anamın saf bir merakla benim yüz ifademden birşeyler çıkarmak istemesi gibi, " Erkeğin namuslu olması, mert olması ve de anam bir kızı canından çok sevmesi makbul bir erkek etmez mi?"
Gözlerini kısıp gözlerimde saklı birşey varmış gibi baktı baktı gözlerimin içine. " Bunlar ne böyük laflar böyle Adile? "
"Ana lafın böyüğünü küccüğünü bilmem ben. Sen söyle İsmet'in ne kusurunu bilinde istemen? Irzsız mı, onun bunun garısını gızını mı ayartar? Anam, gözel anam sen bu oğlanı neye istemen ki diyebileceğin ne gusuru var?"
Bu defa annem yutkundu. Bir zaman ikimizin de başı yerde hiç birşey konuşmadık. Ben söylediklerimde ileri gittiğimi düşünerek pişmanlık duyarken annem ah annemin ne düşündüğünü bilemiyordum. İsmet bana elini uzatmışken benim o eli tutamamam ağırıma gidiyordu. Ne edecektim karnımda dünyadan bir haber bir bebekle? Yanağımın iç kısmını dişledim durdum sıkıntıdan. Ağzımda melankolik bir tat çıkmazdaydım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM 2 Adile
Ficción General"Papatya," diyor. "Öyle narin öyle hassas bir çiçek ki, bakma öyle dağda bayırda hattâ bozkırda yetiştiğine... Sevmesini bilirsen ziyan olup gitmez be Adile..." İki parmağı arasında tuttuğu papatyaya bakıyor hüzünle... "Adile ne olurdu, bir şans ver...