Eğer vücut çok yorgunsa uykusu da deliksiz olur. Bende öyle yorgundum ki uykumun en tatlı anında cam kırılırcasına tıklatıldı. Rüya ile gerçek arasında sıkışıp kaldığım için bir türlü gözlerimi açmayı beceremedim. Sonra ses kesilir gibi oldu. Bir süre sonra da tekrar kaldığı yerden devam etti. Uyuşuk bir şekilde sıcacık yatağımdan kalkıp pencerenin önüne gittim. Aman yarabbi! Çıldırmıştı bu adam kesinlikle aklından zoru vardı!
Ben pencerenin önünde şaşkın şaşkın ona bakarken, işaretle açmamı istedi. Başımı iki yana salladım olmaz manasında. İnatçıydı Duran. İsaret parmağı ile yaklaşmam için bir işaret yaptı. Pencereye yaklaştım.
" Kapıyı tıklatacağım öyleyse, şanslı isen annen uyanmaz " deyip evin önünü dolaşıyordu ki korkuyla açtım pencereyi.
" Ne var ne istiyorsun gece gece?"
"Seni "dedi çarpık bir gülümseme ile. Gecenin serin rüzgârı odanın içini doldururken baştan sona ürpermiştim. Bakışlarım onun koyulaşmış gözlerinde bir süre oyalandı baktım yüzüne.
" Hadi "dedi emredici bir tonda, "Üzerine birşey al sevda yuvamıza gidelim"
Sevda yuvamız! Dere yatağından bahsediyordu. Öyle çok yorgun ve uykusuzdum ki onun peşine takılıp gitmeyi aklım kesmiyordu bile. "Gelemem, yorgunum "
Yine yüzünden silinmeyen çarpık bir gülümseme ile baştan ayağa süzdü beni, " Sen gel, alırım ben senin yorgunluğunu "
"Niye anlamak istemiyon Duran akşama kadar tarlada çalıştım şimdide senin yüzünden uykusuz mu kalayım ?"
"Özledim kızım! Ya gelirsin yada gelirsin, başka seçenek yok! Zabidin it gibi kapında köle oldum daha ne istiyon de hele bana Adile? "
Biliyordum Duran'ın inadını, mecbur peşine düşüp gidecektim. Üzerimde uzun entari pamuklu bir gecelik vardı. Geceliğimin üzerine bir yelek geçirip pencereden atladım yere. Tuttu elimi. Çektim elimi elinden, " Dur sen burada, kapının önünden ayakkabılarımı alayım da öyle gidelim"
Başını salladı aşağı yukarı. Ayağımın altında taşlar canımı acıtsada mecbur yürüdüm kapının önüne kadar. Kara lastik ayakkabılarımı ayağıma geçirince hızla evin arka tarafını dolaştım. Elleri cebinde beni bekliyordu. Tuttu sıkı sıkıya elimi büyük adımlarla bizim evin arkasında ki dere yatağına doğru yürümeye başladı. Ara ara cekiştiriyor aklında nasıl birşey olduğu hakkında hiç bir şey bilmiyordum.
Erik ağaçlarının çepecevre sardığı, sel sularının aşındırarak oyduğu geniş alana kadar hiç konuşmadan yürüdük. Elimden tuttu yönlendirdi beni. Yumuşacık bir şeyin üzerinde oturuyordum. Birde o yumuşak yüksek şeyin üzerinde bir örtü örtülmüş ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu.
Oturdu yanıma ellerim elleri arasında, sanki kaçacakmışım gibi sıkı sıkıya tutuyordu. O konuşmadıkça karanlık beni daha da ürkütüyordu. " Duran beni niye getirdin buraya? "
"Özlediğim için"
" Korkuyorum "
"Benden mi?"
"Yok karanlıktan "
"Korkma yanındayım ben" deyip sarıldı. " Senin için kuru otlardan yatak yaptım, çok beklettin kızım beni!"
" Ne yatağı? "
"Üzerinde oturduğun aha bu yumuşak şey yatak "
"Ne gerek vardı ki buna, bir taşın üzerine oturtup da konuşurduk? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM 2 Adile
Ficção Geral"Papatya," diyor. "Öyle narin öyle hassas bir çiçek ki, bakma öyle dağda bayırda hattâ bozkırda yetiştiğine... Sevmesini bilirsen ziyan olup gitmez be Adile..." İki parmağı arasında tuttuğu papatyaya bakıyor hüzünle... "Adile ne olurdu, bir şans ver...