Temmuz 1959
Güneş tepemizde elimizde ki ahşap çatallar ile Feyyaz emminin tarladaki arpa destelerini ikindi serinliğine yetiştirmek için harıl harıl çalışarak yığın yapıyorduk. İlkindi serinliğinde de Gülhanım Köyünden getirilen kara patoz ile arpa yığını patozlanacaktı.
Bizim buralarda parası olan ırgat tutar tarlasını yağmurlardan evvel harmanını kaldırttırırdı. Ah bir karış toprağımız olsaydı eğer böyle el alemin tarlasında sabahtan akşama kadar çalışır mıydık hiç?
Biraz belimi doğrultup ağrısını bir nebze de olsa dindirmek istedim. Ahlat ağacının gölgesinden bağırıverdi Feyyaz emmi." Adile işin gücün kaytarmak. Eğer ki bu yığın ilkindiye yetişmesin vallah keserim gündeliğinden !"
Mecburen yorgunluğumu yok saymaya çalışarak çatala taktığım desteyi kaldırıp yığın yerine doğru yürüdüm. Ayağımda ki kara lastik ayağımın arka tarafını yara etmiş zannedersem ki ayağımın arka tarafı çok acıyordu. Feyyaz emminin korkusuna ona dahi bakamadım.
" O narin ellere kaba saba yontulmuş çatal yakışmıyor be Adile. Sen iste evime seni sultan edeyim?"
Ağzında cigarası yamuk ağzını biraz daha yamultmuş benden olumlu bir cevap alacağına öylesine emindi ki şaşırmadan edemedim. Sırtında develerin horgücü gibi kamburu ile üstelik Cemil ağabeyimin akranı olmasına rağmen nasıl oluyordu da beni kendine layık görebiliyordu ?
Bu hayattan en iyi öğrendiğim birşey varsa Rabbimin yarattığı hiç bir varlığı hakir görmemeliymiş insan!Sıkı sıkıya tuttuğum çatalın sivri uvunu dayadım boğazına, " Bre deyyus sen benim dengim misin ki ikide bir çıkarsın karşıma? Yaşından da mı utanmazsın , Cemil ağabeyim'le yaşıtsın !"
Önce bir yutkundu. Beklemiyordu onun için böyle şeyler düşündüğümü. Sonra gözleri gözlerimde konuştu tane tane, " Sevmenin denkliği mi olurmuş Adile? Sevdim yaşıma, sırtımda ki kambura da bakmadan sevdim seni !"
Ellerim tutmaz oldu. Sıkı sıkıya tuttuğum çatal ellerimin arasından kayıp düştü ikimizin arasına. Eğildi yere uzandı çatala. Yüzüme dahi bakmadan uzattı ellerime doğru.
" Seni çok üzecek, tamam beni isteme emme ona da sakın kanma Adile "
Korkuyla baktım ona. Arkasını dönmüş gidiyordu. İşin en kötü yanı Duran'ı biliyordu!
" İsmet? "
Durdu hiç önünü dönmeden, " Nasıl biliyom diye mi soracaksın? Bilirim ben Adile seven sevdiğinin her şeyini bilir! Sana bir tavsiye, eski düşman dost olmaz , yılan gibi zehrini akıtır, akrep gibi sokar! "
Feyyaz emmi yırtınırcasına bağırmasaydı orada yığın yerinde kim bilir ne kadar beklerdim.
" Kız gözü kör olmayasıca yine hangi cehenneme kayboldun ? Çalışmak zor geliyse anan geleydi tarlaya. İş parayı almaya gelincik gözlerin fellah fellah oliyi emme!"
" Ayağım yara olmuş Feyyaz emmi ona baktıydım "
"Başlatma ayağından! Herşeyin düzen senin. Bu son Adile bir kere daha kaytar, akşam gündeliğinden kesmekle kalmam bir daha tarlama turpunlma adım attırmam seni bilmiş olasın! Ben şurada garip muhtaç dedikçe tepeme çıktın! "
"Bir daha olmayacak Feyyaz emmi !"
"Eyi bakalım olicek mi olmiycek mi gorucam !"
Canımı dişime taktım bir damla su içmek için bile vakit ayırmadan çalıştım tarlada. Feyyaz emmi köyün sayılı toprak sahiplerinden yanlızca biriydi. Sert bir yapısı olsa da hakkımı kuruşu kuruşuna vereceğini biliyordum. Çünkü en korktuğu yetim öksüz hakkına girmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM 2 Adile
Ficción General"Papatya," diyor. "Öyle narin öyle hassas bir çiçek ki, bakma öyle dağda bayırda hattâ bozkırda yetiştiğine... Sevmesini bilirsen ziyan olup gitmez be Adile..." İki parmağı arasında tuttuğu papatyaya bakıyor hüzünle... "Adile ne olurdu, bir şans ver...