45

3.3K 221 42
                                    

[Olgu]

Rüzgar giyindikten sonra dışarı çıkmaya karar vermiştik. Sessiz bir orman ikimiz için de iyi olabilirdi. Şehrin öbür ucunda bulunan ormana gitmeden önce Rüzgar'ın ısrarıyla pansumanlarımı yenilemek için hastaneye gitmemiz lazımdı. Ve bizim tek ulaşım yolumuz otobüstü.

Otobüsü beklerken Rüzgar direğe dayanmış diğer tarafı izliyordu. Dışarıda yakın olmamamız normaldi ama şu anda aramızda üç metre falan vardı. Bu durumdan rahatsız olup olmadığını merak ediyordum fakat dışarı çıktığımızdan beri pek yakın değildik. Bu yüzden soramıyordum.

Otobüsün geldiği görününce birkaç adım ileri geldim. Artık Rüzgar ile aynı hizadaydık. Bana kısa bir bakış atıp otobüsün geldiği yöne doğru yürümeye başladı. Arkasından ben de yürüdüm. Önümde yalpalaya yalpalaya yürümesini izlerken otobüs yavaşlamıştı.

Otobüs durunca bindik ve parayı verip geçen gün yaptığımız gibi arkalara ilerlemeye başladık. Bu sefer temkinli yürüyen Rüzgar kendine bir köşe bulunca birkaç saniye oraya baktım. Göz göze geldiğimizde kafasını 'gel' der gibi salladı.

Yavaşça yanına ilerleyip arkamı cama verdim ve yanında beklemeye başladım. Rüzgar birkaç saniye etrafı gözleri ile taradıktan sonra biraz geri gelip elini elime değdirdi. İçim titrerken parmaklarımızı birbirine zayıf bir şekilde sarıp yine geçen gün yaptığımız gibi arkaya götürdü ve kulağıma yavaşça "Rahatsız olur musun bilemedim, şu anda kimse görmüyor diye tuttum istersen bırakabilirim" ona döndüğümde farkettirmemeye çalışarak bana baktığını gördüm ve 'sorun yok' anlamında kafamı salladım.

Bu halleri hoşuma gidiyordu. Yani bu telaşlı halleri. Bir an beni çekip öpecek gibi bir heyecan vardı içinde ama gizlemeye çalışıyordu. Tabi benim de ondan aşağı kalır halim yoktu. Onu gördükçe içim kıpır kıpır oluyor ve yüzümde istemsiz bir gülümseme oluşuyordu.

Parmaklarımı parmaklarından ayırdığımda bana baktı. Gözlerinde kabulleniş ifadesi vardı fakat ben onun asla düşünemeyeceği bir şey yapıp ellerimizi birbirine kenetledim ve onu kendime çekip göğsüme dayadım. Birbirimize tutunurken kafasını göğsümden kaldırmadan "Piç" diye fısıldadığında gülümsedim.

*

Hastaneye geldiğimizde doktor ile görüşüp yeniden Eda hemşireye gönderilmiştim. Yüzümde muzip bir gülümseme ile odaya ilerlerken Rüzgar yanımda neden bu kadar güldüğümü anlamaya çalışıyor gibi beni izliyordu.

Odaya girdiğimizde ben sedyeye oturdum Rüzgar ise tahta sandayeye oturup etrafı izlemeye başladı.

"Merhabalar Olgu sargılarının yenil- Ne çabuk sevgili oldunuz ?" Eda şaşkınca ikimize bakarken ben boğazımı temizledim ve "Haklıydın" dedim.

Elini saçlarına atıp saçlarını savurdu ve "Ben her zaman haklıyımdır" dedi. Rüzgar bir şeyleri anlamış gibi parmağını bana doğrultup "Bunun için mi girdiğimizden beri pişmiş kelle gibi gülüyorsun?"

Yüzümde alaycı bir ifade ile onayladım. Eda elinde malzemelerle yanıma geldiğinde Rüzgar küçük adımlarla yanıma geldi ve oturdu.

Eda ilk önce bandajlarımı çıkartıp yaralara krem sürdü sonrasında ilaçlı gazlı bezi sıkı bir şekilde sarmaya başladı. Tamam bu acıtıyordu.

Sır {BxB}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin