"Buse neden arkadasın? Senin önde olman gerekmiyor mu?"
"Seninde bavulunu kendin taşıman gerekmiyor mu?"
"Bavulumun Mustafa da olduğundan haberim bile yoktu, saçmalıyorsun."
Konuşmadan suskunluğuna devam edip zincirli siyah çantasından vardığımız geniş kapılı evin anahtarını çıkarmıştı. Mustafa, bavulumu götürdüğü için Buse kıskanmış, bu yüzden de kapris yapmaktaydı. Neden hep suçum olmadan yargılanıyorum?
Kapısı kocaman bir salona açılan geniş bir eve gelmiştik. Pencereleri oldukça büyük, salonunda bir adet balkonu olan ve hepimizi yeteri kadar içerisine alabilecek büyük bir evdi bu. Hatta köşk!
"Oha, çok güzel burası!"
Buse hafiften gülümsemişti. Tekli kırmızı koltuğun üst tarafında duvarda asılı olan çerçeveyi işaret etmişti.
"Bak bu benim!" demişti, gülerek.
Tıpatıp Buse'ydi. Bir insan küçüklüğüne ancak bu kadar benzeyebilirdi.
"Çok güzelmişsin, hâlâ da öylesin."
"Evet,"
Duraksadı.
"Ama Mustafa'nın gözünde sadece şımarık bir kızım."
"Hayır, öyle değilsin."
"Öyleyim. Bugün Emre ile ilgilenerek kıskandırmaya çalıştım onu, umursamadı bile. Daha çok sen umrundaymışsın gibi gözüküyor Selin,"
Duyduklarım karşısında şaşırmıştım. Mustafa'nın beni umursaması falan Buse'nin kendi kendine olan kuruntusuydu. Ancak Emre ile ilgilenmesi sırf Mustafa içindi demek.
Tebessüm ederek Buse'yi kollarım altına aldım.
"Hayır, öyle bir şey yok. Sadece Mustafa'nın canı sıkkın, bana da anlatmak istemedi."
"Sence sadece canı sıkkın olduğu için mi?"
Kollarımı saldım ve suratına baktım. Sadece onun için miydi? Ya öyle değilse?
"Öyle," dedim Buse'yi tatmin etmeye çalışarak.
"Sen arkadaşı olduğun için ilgi gösteriyordur, değil mi?"
Gözlerimi devirip konuştum.
"Mustafa bana herhangi bir ilgi göstermiyor Buse."
"Kim kime ilgi gösteriyormuş?"
Sesin geldiği tarafa yöneldim. Furkan, Burak ve Mustafa gelmişlerdi. Buse ile ikimiz dönüp gülümsedik.
"Hiç, kendi aramızda dedikodu yapıyorduk öyle."
"Oo en sevdiğim!" diyerek koştu yanımıza Burak. "Kesin şu mezuniyetteki kısa saçlı kız ile dört sene boyunca bir türlü açılamayan Mustafa'dan bahsediyoruz,"
"Oha!"
Buse, elinde market poşetleri ile kapının yan tarafında duran Mustafa'ya şaşkınlıkla bakıyordu.
"Mustafa, Sen Aslı'yı mı seviyordun?"
"Ya o Mustafa değil, şişe Mustafa!"
Hepimiz gülmeye başlamıştık. Sırf çocuğun gözlükleri büyük dereceli olduğu için Burak ona şişe lakabı takmıştı. Gözlükleri şişe gibiydi ama!
"Ha," dedi Buse gülerek. Buse'nin içine gelen rahatlama yüzüne tebessüm oturtmuştu.
"E o zaman hadi odalarımıza yerleşelim, sonra da bir şeyler yaparız."
"Mangallık aldık biz, onu yapalım."
Burak ile Buse menü planı yaparken bende evi keşfetmeye devam ediyordum.
"Buse ile Mustafa yukarıda koridorun solunda karşı karşıya duran odalar sizin olsun," dedi Buse. Tebessüm edip bavulumu yüklenmiştim. Önden ben, arkadan Mustafa merdivenleri çıkıyorduk.
Hepimiz için, özellikle benim için güzel bir tatil olabilirdi bu. Demek her şeye hayır dememek lazımmış. Ama buraya en çok gelmek isteme sebebim de baş belası kuzenim, Emre!
***
Geniş cam ve balkonlu olan odayı ben almıştım. Aslında Mustafa'nın odasıyla hemen hemen aynıydı, ama benim odamın camları ve balkonu geniş bir ormana bakıyordu. Burada huzur bulabilirdim.
Bavulumu yatağımın kenarına doğru sürüdükten sonra sırt çantamdan hırkamı alıp balkona çıktım. Minik kırmızı koltuğun önünde tahtadan yapılmış egzotik bir sehpa duruyordu. Tam kitap okumalık yer değil mi? Etrafı gözetlerken karşı balkonda oturan ve etrafı seyreden Mustafa'ya baktım. Çok net gözükmüyordu, sadece sigara dumanını ve hafiften demire yaşlanmış ayaklarını görebiliyordum. Demek o da benim gibi düşünmüştü.
Hafif rüzgar esince koltuğa oturdum, hırkayı da daha çok sardım. Bu havada birde mangal yapacaktı bizim salaklar. Kendi kendime güldükten sonra cebimdeki titreyen telefonumu farkettim.
Sanırsam mesaj bildirimiydi. Telefonun ekranını tıklattıktan sonra sinirimi bozabilecek tek kişiden bir mesaj olduğunu gördüm.
Bilin bakalım, kim? Aynen, yanılmadınız.
Göz devirip telefonumu tekrardan cebime koydum. Ardarda gelen mesajlar sinirimi bozmaya devam ediyordu. Mesaj kutusunu açtığımda mesajları okumadan yanıt yazmaya başladım.
Gönderilen : Embesil
Mesaj : Senden haz etmediğimi, hatta nefret ettiğimi bilmene rağmen bu yakamdan düşmeme çaban niye? Babama diyeceğim, rahat bırak beni!!Hemen yanıt gelmişti.
Gönderen : Embesil
Mesaj : Babana ne diyeceksin küçük hanım? "Emre benim halimi hatrımı sorduğu için ondan nefret ediyorum," mu diyeceksin yoksa?Embesil kişisini reddetme listesine aldınız.
Daha önce bu yöntemi neden denememiştim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
ChickLit"Hepimiz kendi gezegenimizde yaşıyoruz. Peki, ya bu gezegene bir başkası girmeye çalıştığında? Belki kapılarımızı kapatıyoruz suratına, ama ya zorla girmeye çalışıyorsa? Ya da o sizin kaderinizse ve siz kaderinizi değiştiremiyorsanız? Belki de farkl...