1.6

6 2 0
                                    

"Hoşgeldiniiz!"

Salonun kapısından içeri girerken bize doğru yaklaşan genç kadına baktım. Saks mavisi renginde uzun balık modeli elbiseli olan bu genç kadın gülümseyerek bize doğru yanaşıyordu. Organize eden şahıs buydu sanırım.

Mustafa'ya doğru elini uzatan kadın büyük bir sevecenlikle karşıladı. Mustafa yapmacık bir tebessüm ile uzattığı eli sıktı, ve çok enerjik olmayan bir ses tonuyla "hoşbulduk," dedi.

Genç kadın bizi de selamladıktan sonra içeriye geçtik. Bir masaya otururken gözlerimi kadına dikmiştim. Mustafa'ya anlamlı gözlerle bakıyordu. Peki, ya Mustafa ile aynı soyadı taşıması?

Kafamda farklı düşünceler ile ilgilenirken, Furkan'ın beni dürttüğünü farkettim.

"Yine ne düşünüyorsun?"

"Hiçbir,, şey. Hiçbir şey düşünmüyorum," dedim ve önümde duran kokteyl içeceğinden bir yudum aldım.

Bir yanımda Burak, diğer yanımda Furkan, karşımda da Mustafa ile Buse duruyordu. Buse her zamanki yeri, Mustafa'nın yanını almıştı.

"Buse, Yaren Alaybeyi kim?"

Benim sorumla Mustafa birden bana döndü. Göz göze geldikten sonra gözlerini devirdi. Ne oluyordu? Yaren Alaybeyi, Mustafa'yı neden bu kadar rahatsız ediyordu?

"Bilmiyorum,"

"Bilmiyorsan bizi neden buraya getiriyorsun?!"

Mustafa'nın sert çıkışı Buse'yi kırmıştı. Buse gözlerinin dolmasıyla masanın üzerindeki çantasını da alıp hızlıca ayaklandı.

"Ben bir lavaboya kadar gidiyorum,"

Buse masadan kalkarken Mustafa'ya sessizce konuştum. "Sen ne yaptığını sanıyorsun Mustafa? Neden böylesin? O da hep beraber eğlenmemizi istedi, onun suçu ne?"

Furkan kolumdan tutup, kulağıma doğru "tamam Selin, kimse iyi değil işte. Uzatmanın bir anlamı yok," diye fısıldayınca çantamı aldım ve oturduğum sandalyeden kalktım.

Kalkar kalkmaz biraz yürüdükten sonra kolumu tutup durduran bir bilek hissettim. Kimdi bu? Kafamı çevirip bana dolu gözlerle bakan Mustafa ile karşılaştım. Anlamayan bakışlarla yüzüne baktım.

"Selin,"

"Ben çok özür dilerim,"

Kolumu bileğinden kurtarıp kaşlarımı çattım. "Benden değil, ondan özür dile,"

Furkan ile Burağın bize baktığını gördükten sonra Mustafa'nın kulağına doğru eğildim. "Sana çok aşık olan bir kızın kalbini kırdın, mutlu musun?"

"Ne?"

"İzninle," diyip lavaboya doğru ilerledim. Söylememem gereken bir şey söylemiştim. Belki bu yüzden Buse bana çok kızacaktı ama artık arkadaşımın kırılmasına müsaade edemezdim. Onun Mustafa'ya gösterdiği hassasiyeti, Mustafa da göstermeliydi.

Lavaboya girdiğimde aynanın karşısında hem ağlayıp hem de rujunu süren Buse'yi gördüm.

"Ağlama güzelim,"

Buse'ye arkadan sarıldığımda acı bir tebessüm oluştu yüzünde. "Sanırım olmayacak. Beni hiçbir zaman sevmeyecek. Ben hiçbir zaman onu hak etmeyeceğim,"

"Saçmalıyorsun! Sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun, yemin ediyorum."

"En iyisini değil ki, Mustafa'yı hak etmek istiyorum ben,"

Dolu gözlerine baktım ve gözyaşlarını elimin tersiyle sildim. " Ağlama lütfen, haydi keyfimize bakalım. Dans edelim!"

"Hiç sevmez mi beni Selin?"

"Sevmezse sevmesin Buse. Hep kendinden ödün vermek zorunda değilsin,"

Elindeki peçete ile gözlerinin altlarını silerken konuştu. "Bu gece bizde kalır mısın? Sana çok ihtiyacım var,"

"Eğer müsaaden olursa Ceyda teyze ile ben görüşebilirim, izin alabilirim yani!"

Heyecanla gözleri açıldığında, "tamam," deyiverdim. Başkasında kalmayı küçüklüğümden beri sevmezdim, ama Buse yakın arkadaşımdı ve yakın arkadaşlar iyi veya kötü, her anlarında yanında olurlar değil mi?

"Haydi gidelim,"

"Tamam güzelim,"

Beraber oturduğumuz masaya gelince Mustafa öylece duruyor, Furkan ile Burakta kendilerine birer eş bulmuş dans ediyorlardı.

Buse suskunlukla ilerleyip benim oturduğum yerin yanına oturdu. Parti şarkılarından biri dans müziklerinin biriyle değiştirilirken Mustafa ayağa kalktı.

Çalan şarkı Kenan Doğulu'nun tencere kapak adlı şarkısıydı. Mustafa tebessüm ederek Buse'nin yanına geldiğinde elini uzattı, ve kibar bir ses tonuyla "benimle bu dansa lütfeder misin Buse?" dedi.

Buse'nin gözleri Mustafa'yı bulurken anında elini uzattı ve ayağa kalktı. Mustafa ile Buse boş bir alana doğru ilerlerken bende arkalarından baktım ve gülümsedim. Buse'nin bu kadar çabuk kabul etmesi beni sinir etmişti, ama sevene ne desek anlatamazdık. Bu tabiatın kanunuydu.

"Benimle bu dansa eşlik eder misiniz?"

Kafamı çevirip bana doğru seslenen çocuğa baktım. Uzun boylu, sarışın, ela gözlü bir çocuktu. Sanırım tüm şansını fiziki özellikleri için kullanmış!

Gözleri gözlerimle buluşurken kibar bir ses tonuyla reddetmeye çalıştım. "Yok teşekkürler,"

Bileğimi tutup, "lütfen!" dedi. Neydi bu şimdi? "İstemiyorum lütfen, size başkası eşlik edebilir,"

Eğilip kulağıma fısıldadı. "Senin benimle bu dansa eşlik etmeni istiyorum, Emre için!"

"Emre ne alaka?"

"Emre'nin yakın arkadaşıyım ve eğer benimle bu dansa kalkmazsan buraya gelip sahneye çıkacak ve seni sevdiğine dair konuşma yapacak. Kuzeninin sana aşık olduğunu herkesin bilmesine gerek var mı?"

Anında ayağa kalktım ve kaşlarımı çattım. "Ne diyorsun sen? Ne sevmesi!"

"Aptal mısın kızım sen? Çocuğun sana nasıl aşık olduğunu görmüyor musun!?"

"Haddini bil!"

Sesim olduğundan da fazla sert ve yüksek çıkmıştı. Mustafa ile buluştu gözlerim birden.

Mustafa, Buse'yi öylece bırakıp yanıma hızlıca geldi ve sakince sordu. "Bir sorun mu var?"

"Yok!"

Çocuğun sesi oldukça sert çıkmıştı. "Bana bak oğlum, ses tonuna dikkat et!"

"Kes sesini!"

Ve şiddetli bir yumruk. Ben yumruğu Mustafa atmıştır diye beklerken bir çığlık koptu. Bu ses Buse'nin sesi! Mustafa, Mustafa'ya ne olmuştu?

Kafamı çevirip yerde yatan çocuğa baktım. Bu Mustafa!

"Selin!"

"Selin, Mustafa'ya ne oldu?!"

Sustum. Yerde yatan çocuğa baktım. Mustafa'ya baktım. Canım acıdı. Canım yandı. Canım sızladı.

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin