1.5

9 2 0
                                    

"Çok güzel görünüyorsun,"

Odamın aralık olan kapısından başını uzatıp mest olmuş gibi gözüken Emre'ye baktım. Daha doğrusu bakmadım, göz devirdim.

"Bu kadar güzel olman, sence de sakıncalı değil mi?"

Gözlerimi devirmeye devam ediyordum. Şu çocuğun lüzumsuz konuşmaları beni delirtiyordu.

Pembe renkli parlatıcımı dudaklarıma sürerken Emre'ye daha fazla katlanmamak için parlatıcıyı da küçük çantama yerleştirip odadan çıktım.

Kapıdan çıkar çıkmaz takip ettikleri dizilerden herhangi birini izleyen anne ve babamı karşıladım. İkisi de bana büyülenmiş gözlerle bakıyorlardı. Annem, baştan aşağı süzüp konuşmaya başladı. "Üzerine ceket gibi bir şey alsaydın kızım," diyince aklıma geçen sene aldığım kısa beyaz kürk geldi. Odama geçip kürkü aldım ve üzerime geçirdim. Tekrar çıktığımda babam ve Emre mest olmuş gibi bakarken gözlerimi Emre'ye çevirdim ve sinirli bir bakış attım.

"Kızım seni Emre bıraksın, fazla güzel olmuşsun!"

Babama doğru dönüp hafif bir gülümsemeyle eşlik ettim. "Yok babacığım, Buse ile Mustafa gelecek zaten beni almaya,"

Babam gülümseyip onayladıktan sonra, Mustafa ismini duyup sinirlenen Emre'ye baktım. Ona neydi? Klasik kıskanç kuzen tavırları mı? Basit.

"Ben çıkıyorum öyleyse, haydi Allah'a emanet olun!"

Tam kapıya doğru annemle eşlik ederken titreyen telefonumu çantamdan çıkardım. Sanırım Buseler gelmişti. Telefonu açtıktan sonra tahmin ettiğim gibi olduğunu, Buse ve Mustafa'nın kapının önünde olduklarını öğrenmiştim.

Anneme sarılıp vedalaştıktan sonra kapıdan yavaş adımlarla çıktım. Asansöre bindikten sonra, asansörün aynasından kendime birkez daha göz atmıştım. Güzel gözüküyordum.

Asansörden indiğimde apartmanın kapısından çıktım ve dış kapıya doğru ilerledim.

Mustafa'nın arabasını, siyah lüks model bir arabayı gördükten sonra Buse camını indirdi ve bana el salladı.

Muzipce gülümsedim ve bende el sallayarak ona eşlik ettim. Arabaya doğru yaklaştığımda arka kapıyı Burak açtı ve indi. Daha sonra kapıyı tutup bana bakarak konuştu.

"Buyrun güzel bayan,"

Tebessüm ettim. "Teşekkür ediyorum yakışıklı beyfendi,"

Arabaya bindikten sonra Burakta yanıma oturdu. Furkan ve Burak güzel bir şekilde uyumlu giyinmişlerdi. İçlerine beyaz bir gömlek, üstüne de siyah yelek giymişlerdi. Boyunlarında ki papyon ve jöle ile güzelce taranmış saçları da onlara hava katmıştı.

"Desenize bugün de kızlar düşünsün!" dedim, onlara bakarak gülümsedim.

"Bence bugün erkekler de düşünsün!" dedi Furkan. Hep beraber gülmeye başladık.

"Oğlum iki kızımızın ikisi de çok güzel lan!" dedi Burak, Furkan'a eşlik ederek. Buse ile bende onların hâline gülüyorduk.

Ama asıl dikkatimi çeken Mustafa'ydı. Yapılan esprilerin hiçbirine gülmüyor, dikkatini sadece yola veriyordu.

"Oğlum, bu Mustafa yine niye gülmüyor lan? Şşt birader!"

Furkan arka taraftan kolunu direksiyon koltuğuna uzattığında, Mustafa da diğer eliyle elini tuttu ve tokalaşırmışcasına tutup bıraktı.

"Salon neresiydi Buse?"

Mustafa, Buse'ye sorusunu yöneltirken bende telefonuma gelen bildirimlere göz atıyordum. Sadece annemden bir mesaj, ve bilinmeyen bir numaradan da çağrı vardı. Bu kimdi şimdi? Tekrar aramaya kalksam mutlaka Furkan ve Burak sataşırlardı. En iyisi parti dönüşü evde dönüş yapmaktı.

Buse, telefonundaki konumdan navigasyona girip Mustafa'ya uzattığında bende cep telefonumu tekrar minik çantama attım.

"Çok uzak mı Musti?"

Mustafa, Burağa 15 dakikalık yolumuz kaldığını söylerken gözlerini dikiz aynasına doğru kaydırdı. Göz göze gelişimiz ardından hafif tebessüm etti, dudakları yukarıya doğru kıvrıldı.

***

Büyük ihtişamlı bir otelin önüne geldiğimizde araba yavaş yavaş durdu. Tam inecekken görevli sıfatında olan bir adam arabaya yaklaştı ve Mustafa'nın oturduğu direksiyon koltuğunun camına tıklattı. Mustafa anlamayan bakışlarla camı indirdiğinde adam içeriye göz atıp konuşmaya başladı.

"Hayırlı akşamlar. Yaren Alaybeyi tarafından organize edilen kokteyl partisi için mi gelmiş bulunmaktasınız?"

"Bu zenginler niye her şeyi sorguluyor ya?"

Furkan'ı dürtüp gülmeye başladım. Mustafa bize soğuk bir bakış attıktan sonra adama cevap verdi.

"Evet."

Soğuk, kısa ve net bir cevaptı bu. Ne oluyordu? Tamam, Mustafa soğuk bir adamdı. Ama bu kadar da değildi. Çözemediğim bir takım şeyler vardı, nasıl çözecektim? Bulmaca içinde gibi hissediyordum kendimi.

"Tamam öyleyse. Adınızı alabilir miyim?"

"Sanki Cumhurbaşkanı'nın akşam yemeğine geldik abi, bu ne sorgu ya!"

Burağı da bir kez dürttükten sonra ikisini de susturdum. Mustafa, "hepimizin adını mı verelim?" diye soğuk bir soru sorduğunda adam konuşmaya devam etti.

"Yok, sizin adınız yeterli."

"Mustafa Alaybeyi,"

Hepimiz Mustafa'ya baktık. Partiyi organize eden kişiyle soyadları aynıydı. Bu nasıl bir tesadüftü?

Adam da bizimle aynı şekilde şaşırıp kafasını kaldırdı ve kesik cümlelerle "Mustafa Alaybeyi, değil mi?" diye sordu. Mustafa da başıyla onayladıktan sonra adam, "otopark yerine park edebilirsiniz, şuradan ilerleyin," dedi ve otelin arkasına çıkan bir sokağı gösterdi.

Mustafa onaylayıp camını tekrar kapattığında adamın gösterdiği sokaktan ilerledi.

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin