"Günaydın çalışkan tavuk!"
"Tavuk mu?"
Bana bakarak gülümseyen Furkan'a bakıp kahkaha attım. Tavuk neydi şimdi? Nasıl bir hitaptı? Söz konusu benim arkadaşlarımsa böyle hitaplar duymak tabii ki anormal değildi!
"Kahvaltı hazır, bekliyoruz seni."
"Tamam," dedim gülümseyerek ve Furkan odadan çıktıktan sonra üzerime buz mavisi renginde bir kot ve siyah boğazlı bir kazak geçirdim. Böyle giyinmekten asla ve asla bıkmayacağım.
Aşağı indiğimde Buse kahvaltı masasını hazırlıyor, diğerleri de ev maketiyle uğraşıyorlardı.
"Günaydın uyuyan güzel,"
Gülümseyerek Buse'ye baktım ve dil çıkardım.
"Günaydıın!" diyerek Furkan ve Mustafa'nın oturduğu koltuğun ortasına atlayarak kendi kendime kahkahalar atmaya başladım.Burası bana iyi gelmişti, veya iyi gelen onlardı. Bilmiyordum.
Buse bize dönüp, "kahvaltıya gelmek için davetiye mi bekliyorsunuz, mükemmel arkadaşlarım?" diyip trip atar gibi yaptığında hemen ayağa kalktım ve pencere tarafında olan sandalyeye geçtim.
"Bakıyorum, yine en her şeyin en güzelini bulmuşsun."
Yanıma oturan Mustafa'ya bakıp gülümsedim. Sanki aramız daha iyi gibiydi veya ben öyle düşünüyordum.
Mustafadan gözlerimi çekip çayları dolduran Buse'ye baktığımda kırgın bir şekilde yüzüme bakıyordu. Neydi bu şimdi? Bilmeden bir şey mi yapmıştım yoksa?
Anlamaz bakışlarla Buse'ye baktım. Gözlerini devirip Mustafa'ya baktı, daha sonra da bana dönüp hiçbir şeyi belli etmek istemezcesine gülümsedi.
Buldum! Buse, yine Mustafa ile benim aramda ki samimiyetten rahatsız olmuştu.
"Şey, ben rahat edemedim burda ya!"
"Geçeyim ben diğer tarafa, aynen aynen geçeyim!"
"Dur! Nereye?"
Hayda. Elimi durduran Mustafa'nın eline baktım. Eli elimin üzerine kenetlenmişti. Garip bir şekilde kalbimin atışlarını durduramamıştım. Heyecandan kekelemeye başladım.
"Rahat edemedim de, ondan."
Mustafa'nın eli hala elimin üzerinde, gözleri ise gözlerimdeydi.
Bu nasıl döngü? Şuan Furkan, Burak ve Buse Mustafa'ya, Mustafa da bana bakıyordu. Ben ise Buse'nin hayal kırıklığını yüzüne yansıttığı mimiklerine bakıyordum.
Üzüldüğü her halinden belliydi. Elimi yavaşça çektim.
"Tamam, neyse! Bugün ne yapıyoruz?"
Ekmek dilimini alıp üzerine reçel sürerken hala çok şaşkındım. Şaşkınlığım bütün vücudumu bürülemişti.
"Şey yapalım, şey.."
Buse de benimle aynı durumdaydı. Kelimelerini seçemiyor, seçse de kekeliyordu. Şuan bin kez özür dilemek istiyorum.
"Lunaparka gidelim!"
"Lunaparka mı?"
Burak'ın fikri hepimizi biraz da olsun az önceki yaşadığımız şaşırtıcı olaydan soyutlamıştı.
"Bence gayet güzel bir fikir. Evet, uzaklaşmak için buraya geldik ama hep beraber gün boyunca neden lunaparkta eğlenmeyelim?"
Furkan da Burak'a destek çıkmıştı. Bilmem, belki de haklılardı. Belki de gerçekten deli gibi eğlenmeye ihtiyacımız vardı.
"O zaman kızlar hazırlansın, çıkalım."
Kahvaltı masasını topladıktan sonra hazırlanmak üzere odama çıktım ve üzerime sportif bir şeyler geçirdim. Telefonum ve kulaklığımı da aldıktan sonra odadan çıktım.
Bizimkiler arabaya yerleştiğinde arkada yer kalmadığını farkettim.
"Unutulmuşum ben!"
"Mustafa senin için ön koltuğu ayarladı,"
"Ne?"
Buse yalandan gülümsediğinde onun gerçekten çok üzüldüğünü hissedebiliyordum ve bunun tek sorumlusu bendim.
"Ben rahat edemem ki! Hadi sen geç Buse öne, lütfeen!"
Buse, ısrarlarım sonucunda yenilip ön koltuğa yerleştiğinde bende arkaya geçtim. Kafamı da yan cama yasladım. Mustafa'nın arkasında olduğum ve kafamı yasladığım için dikiz aynasından göz göze gelmiyorduk.
Mustafa beni hiçbir şekilde rahatsız etmiyordu. Ama onun bana olan samimiyeti, Buse'yi oldukça rahatsız ediyordu ve bu yüzden de elimden geldiği kadar Mustafa'dan uzak duracaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
ChickLit"Hepimiz kendi gezegenimizde yaşıyoruz. Peki, ya bu gezegene bir başkası girmeye çalıştığında? Belki kapılarımızı kapatıyoruz suratına, ama ya zorla girmeye çalışıyorsa? Ya da o sizin kaderinizse ve siz kaderinizi değiştiremiyorsanız? Belki de farkl...