"Seliin!"
Balkonun kapalı kapısının ardından seslenen Buse'yi gördüğümde gülümsedim. Kapıyı açınca kenarıya durup ellerini beline bağladı.
"Salataları da bize yaptırıyorlar,"
"Hepsi mi mangalla uğraşıyor?" dedim gülerek.
"Yok, Mustafa odasında. Diğerleri de mangalla ilgileniyor. Mustafa'yı da çağırdım, gelirim birazdan dedi," dedi Buse. Başımla onaylayıp yalandan bir gülümseme yolladım. Mustafa da bilmediğim hatta bilmediğimiz bir sıkıntı vardı ve sanırım bize bu konuyu açmak için oldukça tereddütlüydü.
"E hadi gel sende," dedi Buse. "Gelirim birazdan," diye mırıldandım ve Buse'ye gülümsedim. İyi kızdı. Belki de ona sinir olduğum halinden daha olgun bir hale geldiği için iyi anlaşıyorduk.
Hırkamı sarıp aşağıya indim. Mustafa koltuğa oturup televizyondan bir şeyler izliyordu.
"Bende seyretme keyfinize ortak olabilir miyim?"
Mustafa, televizyondan çektiği gözlerini bana doğru yöneltti.
"Tabii," dedi dudak kenarını kıvırarak. Tebessüm edip koltuklardan birine oturdum. Bir tür dramatik bir film izliyordu. Aslında tam da kendini kaptırmış değildi. Daha çok televizyon izliyor gibi gözüküp başka bir şey düşünüyordu.
"Konusu ne?"
"Ha?"
Duraksamıştı.
"Şey, ben izliyorsun sandım,"
"Ha evet, dalmışım. Hayatı boyunca karşısına hep engeller çıkmış ama hiçbir zaman pes etmeyen bir kadının çok tehlikeli bir hastalıkla mücadele etmesini konu alan bir film,"
"Anladım. Güzele benziyor. Film izlemeyi sever misin?"
Mustafa ile konuşmaya çalışıyordum. Evet, arkadaştık. Ama tam mana da değildik. O benim hakkımda sadece belirli şeylere, bende onun hakkındaki belirli düşüncelere sahiptim.
Ben, onun hakkında daha fazla düşünmek istiyordum. Garip bir şekilde o benim diğer yarımmış gibi, sanki benden bir adım bekliyormuş gibi hissediyordum.
Durdu. Gözlerimin içine baktı. Sonra tekrar televizyona dönüp konuşmaya devam etti.
"Çok sevmem aslında, yani bazen. Sen?"
"Ben severim,"
"Hangi tür?"
"Bilim kurgu, romantizm veya komedi. Tür pek farketmiyor benim için,"
"Peki, kitap okur musun?"
"Ah, bayılırım!"
Mustafa'nın sesindeki heyecan beni derinden etkilemişti. Onun sevdiği veya konuşmaktan hoşlandığı konu kitaplardı demek.
"Bende!"
Heyecanla atıldım. Gülümsedi.
"Eve döner dönmez kitap alışverişine çıkacağım, gel istersen," dedim gülerek. Kafasıyla onayladı.
"Gelirim,"
Gülümsedim.
Gülümsedi.***
"Konuşmanızı bölüyorum ama yardım alabilir miyim biraz?"
Bize doğru seslenen Buse'ye baktım. Ellerindeki tabakları almak için ayaklandım ve yanına gittim.
"Hallettiniz mi?"
"Ya, siz konuşurken hallettik!"
Buse yalandan trip atarken gülmeye başladım. "Güzel gözüküyorlar," diyen Mustafa'ya döndü Buse.
"Teşekkürler Mustafa Bey. Sizden böyle bir iltifat almak ne büyük gurur!"
"Buse sinirlenmiş, sus sus!"
Mustafa ile biz gülerken Buse de saçlarını yana doğru atıp trip atıyormuş gibi yapıyordu. Kapı sesi açılınca ellerinde tabaklar ile birlikte çocuklar da gelmişti.
Salonu köfte kokusu sararken,
"Mm. Kimin arkadaşları bunlaar?" dedim gülerken."Sus kaçak!" diye söylendi Furkan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
ChickLit"Hepimiz kendi gezegenimizde yaşıyoruz. Peki, ya bu gezegene bir başkası girmeye çalıştığında? Belki kapılarımızı kapatıyoruz suratına, ama ya zorla girmeye çalışıyorsa? Ya da o sizin kaderinizse ve siz kaderinizi değiştiremiyorsanız? Belki de farkl...