"Uyan güzel kızım,"
Babamın başımı okşayan eline baktım. Gözlerimi açıp kocaman tebessüm ettim ve alnımdan öpen babamın boynuna ellerimi attım. Ellerimi elleriyle kavuşturup öperken gülümsedi.
"Çok mu özledin yaramaz kızını?"
"Çok!"
Kalkıp babamın yanaklarını öptükten sonra saçlarımı sehpanın üzerindeki siyah lastik tokayla bağladım. Babam yatağımın ucuna oturduktan sonra bana baktı ve tebessüm etti.
"Dün erken yatmışsın. Geldiğimde uyuyordun, kıyamadım. Nasıl geçti? Eğlendin mi?"
"Güzeldi. Asıl sizin nasıl geçti?"
"Emre ile kurs işlemlerini hallettik bizde,"
Birden gözlerimi faltaşı gibi açtım. "Ne kursu?" dedim, dudaklarımı aralayıp.
"Yabancı dil kursu. İstemiyor muydun?"
"Yok istiyorum tabii,"
Babam kibarca ayağa kalkıp alnımdan öptü. "Haydi toparlan, sende gel kahvaltıya."
"Geliyorum," dedim ve babama tebessüm ettim. Babam kapıyı örtene kadar arkasından baktım. Zar zor ayağa kalkıp üzerime rahat bir şeyler geçirdim.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfaktan gelen sese doğru kulak verdim. Mutfağa gidip annemin elinden tabakları aldım ve masaya doğru ilerledim.
Masayı hazırladıktan sonra babam ve babannemi çağırdım. Burak arkadaşları ile halısaha maçındaydı. Kahvaltı masasına oturduktan sonra bir şeyler yedim. Canım çok bir şey istemiyordu aslında. Babam boşalan bardağını bana uzattığında tebessüm edip çay doldurdum. Henüz bardağın yarısını doldururken annem yüzüme baktı. Çayın geri kalanını da doldurup sandalyemden kalktım ve kapıya yöneldim.
Kapıyı açar açmaz bir buket papatya ile karşılaştım. Anlamayan bakışlarla bakarken papatyaların altından çok sevdiğim (!) kuzenim belirdi.
"Gelmişsin bücür!"
Yanağımdan makas alırken eline vurdum. "Günaydın güzellik," dedi ve gülümsedi. Kaşlarımı çatıp, "keşke sana aymasa!" dedim.
Emre sırıtıp içeriye geçerken kaşlarımı çatıp papatyaya baktım. Kuzenim olması bana papatya alması anlamına gelmezdi. Neydi, nasıl bir haktı bu?
Elimde papatyalarla içeriye geçtim ve sandalyesine oturan Emre'ye sinirli sinirli baktım.
"Aa, kuzenin sana mı almış onları?"
"Tabii bilir Selin'in papatya sevdiğini!"
Annem kendi kendine heyecan yaşarken gözlerimi devirdim ve dudaklarımı araladım.
"Yok bana almamış. Sana almış!"
Elimdeki papatya buketini anneme gösterirken Emre de bir şey diyememişti dolayısıyla. Desin de göreyim.
"Tabi yengeciğim, papatyalar kadar güzel olduğunuz için size aldım!"
Anneme tebessüm ederken Emre'ye baktım. Oh olsun, canıma da değsin!
"Al kızım, vazoya koy bunları. Birde Emre abine servis açıver,"
"Abi mi?"
"Abim!" dedi Emre. Sinirli sinirli bakıp mutfağa geçtim. Üst dolabı açıp tabak ve bardak aldım. İçeriye geçtiğimde sohbet ediyorlardı.
Kahvaltı tabağını hazırlayıp bardağa da çay doldurduktan sonra Emre'ye uzattım.
"Teşekkürler!"
Emre'ye göz devirip babama döndüm.
"Babacığım, benim artık ders çalışmam gerekiyor. İzninizle,"
"Tabii kızım. Kurs detaylarını da sonra konuşuruz o zaman,"
"Tamam,"
İçim ne kadar kan ağlasa da gülümseyip odama doğru geçtim. İstemiyordum. Kuzenim olacak şahısla değil beraber ders çalışmak, aynı ortamda bile bulunmak istemiyordum. Biri çekip alsın beni ya!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
ChickLit"Hepimiz kendi gezegenimizde yaşıyoruz. Peki, ya bu gezegene bir başkası girmeye çalıştığında? Belki kapılarımızı kapatıyoruz suratına, ama ya zorla girmeye çalışıyorsa? Ya da o sizin kaderinizse ve siz kaderinizi değiştiremiyorsanız? Belki de farkl...