2.4

6 0 0
                                    

Eve gitmek üzere bindiğim otobüste, şoförün hemen arkasındaki koltukların cam kenarı olan tarafına geçmiş ve başımı cama yaslayıp bugün olanları düşünmüştüm. Kafede otururken ansızın gelen Emre şoku üzerine Mustafa rahatsızlığımı çok net bir biçimde anlamış, ve ikimiz için bir sinema organizasyonu düzenlemişti. Biletlerimizi aldıktan sonra bir romantik komedi filmi için ön koltuklara geçmiştik. Filmin komik dakikaları oldukça eğlenceliydi, ancak romantik sahnelerde ise Mustafa'nın gözünün hep bende olduğunu rahat bir şekilde hissediyor, asla rahatsızlık duymuyor ancak fazlasıyla utanıyordum. Belki de rahatsızlık duymam gerekirdi, değil mi? Sonuç olarak Mustafa ile biz hiçbir şeydik. Arkadaştan öte bir şey değildik, ve asla geçemeyecektik.

Ben düşüncelerimi birbirlerinden kovalayıp en doğru olanını bulmaya çalışırken çantamdan gelen titreşim hepsine bir dur sesi olmuştu. Telefonumun ekranını yan tuşuna basıp açarken gelen mesaj bildiriminin kimden geldiğine baktım. Ne Mustafa, ne de Buse'ydi. Hatta bu sefer annem bile değildi. Mesaj hayatımda almak istemediğim tek kişi kuzenim Emre'den gelen mesajdı. Bu çocuğa kuzenim derken bile o kadar isteksizdim ki, hiçbir bağımızın olmama ihtimalini küçüklüğümden beri hep hayal kurmuştum. Ancak bazen hayaller, benim erkek olabilme ihtimalim kadar imkansız olabiliyordu. Göz devirip yavaş bir dokunuşla mesaja tıkladım. Kesinlikle merak etmiyordum. Yine kendi kendine bir şeyler saçmalayacak ve beni delirtecekti, bunu biliyordum. Derin bir iç çekerek mesajını okumaya başladım.

Mesaj : Bugün akşam sevgili annen ve babanın evlilik yıl dönümüymüş sanırım. Demek evde yalnızsın :) Biraz amcamdan spoi almış olabilirim, akşam için pizzalar benden :))

Bu neydi şimdi? İçimi garip bir şekilde hem korku, telaş ve şaşkınlık bürümüştü. Babam çok kutlamalardan hoşlanmazdı, annem de zaten böyle şeyleri takıntı haline getirmezdi. Ortada fazlasıyla garip şeyler dönüyordu. Anlamadığım garip şeyler. Çok!

Göz devirip telefonun ekranını kapattığımda hemen çağrılar kısmına girdim ve babamı tuşladım. Bu işi doğrulamam ve sonra da başımın çaresine bakmam gerekiyordu. Birkaç uzun çalıştan sonra telefon açıldı ve babamın önce sert sonra yumuşayan sesi bana doğru ulaşmıştı. Alo diyen babama nazikçe alo dedim, daha sonra da hâlini hatırını sordum. Hemen konuya girilen konuşmalardan hoşlanmazdı, doğal olarak beni.de böyle yetiştirmişti.

"Bugün akşam dışarıda mı yesek baba?"

Babam sorduğum soruya karşılık kısa bir güldü. Bu gülüşün hayra alamet olmadığını biliyordum. Maalesef ki, kuzenimin dedikleri doğru gibiydi. En azından gibimiz vardı, bu sefer onaylanmasını istemediğimiz bir gibi vardı.

"Bugün bizim annenle başka bir planımız var kızım,"

Babamın gülme eşliğinde gelen bu sesi, beni otobüsteki herkesten aniden soyutlamıştı. İstemiyordum. Asla o çocukla, değil aynı ortamda bulunmak aynı atmosferde nefes bile almak istemiyordum! Ancak bu tabii ki mümkün değildi.

"Olamaz!" diye çıkıştım babama, sertçe. "Ne olamaz Selin? Kırk yılda bir kez annen ile baş başa kalacağız. Küçük çocuk gibi korkacak değilsin herhalde."

"Hem,,"

Babamın kesik kesik gelen cümlesini büyük bir telaşla bekliyordum. "Hem?" diye tekrarladım. "Hem Emre de seninle olacak,"

Benimle mi? Kocaman evde Emre ve ben tek başıma? Bu işte bir terslik vardı. Babam, Emre'yi ne kadar sevse de beni -maalesef ki- kuzenimle bile aynı evde yalnız bırakmazdı. Bırakmayacak kadar kıskançtı bir kere. "Anladım baba," dedim, telaşımı belli etmeyen soğuk bir sesle. "Öyleyse kapatıyorum kızım. Evde görüşürüz," diyen babama, sadece "görüşürüz," diyebilip kapatmıştım.

Şimdi sen düşün işte Selin Arslan. Koskocaman evde sadece Emre Arslan ile olmaya hazır mısın?  Tabii ki değilsin. Peki bu seni niye korkutuyor? Sordun mu kendine? Sen Emre Arslan'dan niye bu kadar çok korkuyorsun Selin Arslan?

Haklıydı iç sesim. Beni korkutan bir şey vardı.Ne olduğunu bilmediğim ama beni aşırı korkutan bir şey vardı, ve ben bu şeyi bugün öğrenmeye hiç hazır değildim.

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin