Sıcak nefesi tenimle olan temasını kestiğinde nedensizce kendimi bir an boşlukta gibi hissettim.
Ben hâlâ daha neler olduğunu kavrayamazken duyduğum kapı sesiyle kendime gelirken ardından oda da yankılanan kilit sesi de içimde minicik kalan ümit kırıntısnın da yok olmasına neden olmuştu.
Bu kadar saçmaydı işte hayatım; her zaman hep umut etmiştim ama sonrasında hep umutlarım da hiç var olamayan hayallerim gibi suya dûşmûştû.
Ben daha çok küçükken hayal kurmayı bırakmıştım çünkü gerçekleşmediği için hayal kurmak bana çok boş bir iş gibi gelmişti. Her zaman hayatın bana verdikleriyle yetinmeye çalışmış, hiç bir zaman fazlasunda gözüm olmamıştı. Şuan ise tek istediğim şey tekrar özgûrlûğûme kavuşmaktı ama ne yazık ki hayat herşey gibi bunu da bana çok görûyordu.
Bacaklarımın beni daha fazla taşıyamayacağını anladığımda yavaş yavaş duvarın dibine kayışımı izledim.
Sonunda sert parkeyle buluştuğumda ise ağzımdan kaçan hıçkırığı tutmak gibi bir girişimde bile bulunmadan hıçkırığımın odanın duvarlarında yankılanmasına izin verdim.
Artık anlamıştım bu adamın elinden asla kurtulamayacağımı.
Artık kabûllenmiştim Arel Yıldırım' ın ecelim olduğunu.
O herkesin korkulu rûyasıyken benim sadece kabusum olmakla kalmayıp hayatımı zindana çevirecek, hatta hayatımı elimden alacak acımasız biriydi.
Tüm umutlarım suya düşmüş ve ilk defa savaşmadan kaderime razı gelmiştim. Oysa ben sonuna kadar savaşırdım ama ne olmuştu da pes etmiştim birden bire anlayamıyordum ki zaten anlamakta istemiyordum çünkü biliyordum ki çaresiz ve gûçsûz oluşum canımı yakacaktı. Herşeyi bu kadar çabuk kabullenmem her ne kadar tuhaf olsa da şuanda kendimi gerçekten fazlasıyla gûçsûz hissediyordum işte ve bu bana acı veriyordu.
Bildiğim tek şey ise ondan ölesiye nefret ettiğimdi...
Onun gûcûne karşı koyupta intikamımı alamayacağımı anladığım şu dakikalar da yaşamaktan bile vaz geçmiştim. Eğer intikamımı alamayacaksam hayatta olmamın ne anlamı vardı? O olaydan sonra beni şimdiye kadar hayatta tutan tek şey intikam arzusuydu ama gerçeğin farkına varmamla yaşamamın bir anlamının olmadığınıda fark etmiştim aynı zamanda.
Bu oda bile bana sadece onun karanlığını ve gûcûnû anımsatırken buradan kaçamayacağımı bilipte nasıl hayatıma devam edecektim?
Gelen kilit sesiyle bakışlarım kapıya kaydığında gördüğüm tanıdık siması daha çok midemi bulandırmaktan başka bir işe yaramıyordu.
Elindeki tepsiyi şifonyerin üzerine koyduktan sonra bana yönelen adımları her ne kadar içimde biraz daha korkunun yeşermesine neden olsa da kaderime razı gelerek bir tepkide bulunma zahmetine bile girmedim. Bakışlarımı yerde tek bir noktaya sabitleyip onu umursamadığımı göstermeye çalışsam da anlaşılan bu tavırlarımı pek kafaya takmıyordu, onu istemeyen birini isteyecek kadar yûzsûzdû.
Tek bir kelime bile etmeden önümde dizlerini kırarak benimle aynı hizaya geldiğinde bakışlarımı ona çevirmeden aklımdaki soruyu sormak için dudaklarımı araladım. Sesimi bulmaya çalışırken her ne kadar bakışlarının dudaklarımda olduğunu hissetsemde bunu umursamamaya çalışıyordum.
+ Bu odadan ne zaman çıkacağım?
Cevap alamayacağımı bilsem bile bir umutla sorduğum soru tam da tahmin ettiğim gibi cevapsız kalmıştı. İnsan kendine en büyük kötûlûğû umut ederek yapıyordu işte. Zaten cevabını bildiğin soruları sormak ne kadar mantıklıydı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK- I ESARET ( BİTTİ )
Aktuelle LiteraturHayatın kurban olarak seçip yaşamı boyunca ona daima acı çektirdiği bir kız üzerine devrilen enkazların altında herşeye rağmen nefes almaya devam edebilmek adına savaşır çünkü onu hayata bağlayan bir nedeni vardır lakin elinden her şeyini, yaşama...