22. BÖLÛM

232 26 2
                                    

AREL

Taşların ayaklarının altında ezilerek çıkardığı ses ahenkle kulağıma dolarak bir melodi gibi gelirken eve doğru yürüyen sevdiğim kadının üzerinden bir türlü çekemedim kahvelerimi. Ben onun yûrûdûğû yola bile aşıktım...

Ben onu deli gibi seviyorken onun benden bu denli neferet etmesi çok canımı yakıyordu.

Geçmişim haricinde canımı yakan hiç bir şey olamazdı ama onun bana olan bu tavrı kalbime hançer geçiriliyormuş gibi yakıyordu canımı, gözlerimin içine her nefretle baktığında nefesim sıkışıyordu adeta.

Her ne kadar güçlü olsamda benimde zor bir geçmişim vardı, canım çok yanmıştı ve sevilmeye benimde ihtiyacım vardı. Taş gibi sert olan beni bile yumuşatıyordu işte tek bir bakışı bile...

Bu zamana kadar herşeyle savaşıp insanların deli gibi korktuğu biri olan ben onun benden bu denll nefret etmesine dayanamıyordum artık.

Tüm karanlığıma ve ona yaptığım onca şeye rağmen beni sevmesini istemek bencillikti elbette ama anlamalıydı artık onca şeyi onun iyiliği için yaptığımı, benl sevmese bile yeşilleri nefretle bakmasındı en azından.

O ağır adımlarla eve ilerlerken daha fazla dayanamayıp arabayı çalıştırarak uzaklaştım oradan. Eğer daha fazla izleseydim onu bir anda kolundan tutarak çekip öpmemek için kendimi daha fazla tutamazdım çünkü.

Sevdiğim kızın acı çekmesi benimde canımı deli gibi acıtıyordu. O Utku denen şerefsiz ona her ne yaptı bilmiyorum ama canını çok yaktığı belliydi gecmiste. Yenl öğrendiği gerçekler ise koklamaya bile kıyamadığım kıza çok ağır gelmiş olmalıydı.

Kızın tüm geçmişi, tûm yaşanmışlıkları, tüm çektiği acılar bir anda alaşağı olmustu.

Aklında dönüp durarak onu çileden çıkaran o soruyu tahmin edebiliyordum, ona her ne yaptı bilmiyorum ama " İnsan öz kardeşine bunları yapar mı? " sorusunun aklında dönüp durduğuna emindim çünkü aynı soru benim de zihnimde cirit atıyordu.

Araba taşlı yoldan çıkarak asfalt yola saptığında zihnimdeki bin bir türlü soru ile savaşıyordum. Her daim güçlü ve insanların deli gibi korktuğu, acımasız ve bir o kadar da dûşûncesiz olan ben ne ara bu hale gelmiştim? Aşk ne yapmıştı bana böyle?

Tek elimle direksiyonu tutarken diğer elimi de arka cebime atarak çıkardığım sigara paketinden aldığım bir dal sigarayı yakarak dudaklarıma götûrdûm., dûşûncelerimden ancak bu illet sayesinde uzaklaşabilirdim.

Dudaklarımın arasında ki sigarayı derin derin içime çekerek zehiri ciğerlerime doldurduğumda aslında ciğerlerime bayram şenliği yaratan gri dumanı uzun sûre içimde tutarak tekrar dışarı ûfleyip arabanın içinde dağılışını seyrettim. Bir gözüm yoldayken raalık camdan içeri sızan rûzgarın gri dumana ettirdiği dansı takip ettim bir sûre.

İnsan çektiği tüm acıları bastırabilmek için her ne kadar aslında kendine zarar veriyor olsa da ona iyi gelen, kısa bir süreliğine de olsa her şeyi unutturabilen bir şeye bağımlı kalırdı ve o illetten ne yaparsa yapsın bir türlü kurtulamazdı.

Araba asfalt yolda hızla ilerlerken deponun bu dağ evine bu kadar uzak olmasına içimden binlerce kez küfür etmeyi de ihmal etmedim.

Bu dağ evinde saklanıyor olmak her ne kadar canımı sıksada tek saçının teline bile zarar gelse dünyayı yakacağım kız için katlanmak zorundaydım.

AŞK- I ESARET ( BİTTİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin