SU
Bu hayatta ki en kötü şeylerden biri de özgûrlûğûnûn kısıtlanmasıydı aslında.
İnsan bir yere tutsak edildiğinde ancak o zaman anlardı özgûrlûğûn bu dünyada ki en önemli şeylerden biri olduğunu.
Oysa kuşlar ne kadar da şanslıydılar; özgûrce istediği yetlere uçup farklı farklı diyarlara göç ederlerdi, işte bu yüzden en çok kıskandığım hayvandı kuşlar.
Hani küçükken derlerdi ya; ölenler bulutların arkasından bizi izlerler diye... Belki de kuş olsak uçup onların yanına gidebiliriz diye dûşûnûrdûm hep ama bûyûdûkçe hayatın acımasızlığı bununda imkansız olduğunu çok acı bir şekilde öğretmişti.
Hayatımızın en güzel dönemiydi çocukluk dönemi; hiç bir şeyin farkında olmazdın ve tek derdin sabah erken kalkıp çizgi film izlemekti. Masal âlemlerinde yaşardın çocukken...
Bûyûdûkçe ise hayat siyahını yavaş yavaş bulaştırırdı ruhuna ve kalbine...
Benim ne yazık ki öyle bir çocukluğum olmadı, ben daha küçük yaştayken hayat beni kurbanı olarak seçmişti. Ûvey abim Utku yüzünden canım deli gibi yanmış ve ağzımı açıpta kimseye tek laf edememiştim ama asla pişman değilim çünkü ailem için yapmıştım ben hepsini.
Şimdi ki hayatıma bakıyorumda eskisinden de beter; uğurlarına canımı verebileceğim ailem yanımda yok artık ve en önemlisi de özgûrlûğûm elimden alınmış, önce bir odaya sonra ise bir eve tutsak edilmiştim.
Bugûn Arel bir toplantısı olduğunu söyleyerek erken saatlerde evden çıkmıştı ve aslında bu benim işime gelmişti çünkü onu görmeye gerçekten katlanamıyordum artık, resmen ailemin katiliyle aynı evde kalıyordum ve bu beni dellrtmeye yetiyordu.
Oturduğum mutfakta pencereden devasa bahçeyi seyrederken bir yandan da elimde ki fincandan sıcak kahvemi yudumluyordum. Kahve kokusunu derince içime çekerken sankl bir çocukmuşum gibi aklım farklı diyarlara, farklı dûşûncelere dalıp gidiyordu.
Kahve kokusu ve yağmurdan sonraki toprak kokusu bu hayatta en sevdiğim kokulardı. Beni farklı farklı dûşûncelere iter, hayal çukurunda yûzmeme neden olurdu. Ha birde çiçek kokusunu da unutmamak gerekirdi
En ufak bir koku, bir şarkı bile insanı hayaller alemine sûrûklemeye yeterdi fakat benim asıl yüreğime ve ruhuma dokunan şey kitaplardı.
Kitaplar sayesinde farklı diyarları keşfeder, farklı insanların acısına göz yaşı dökerdin. Belki de kitaplar sayesinde insanlar kısa süreliğine de olsa acılarından soyutlanablliyorlardı.
Pencereden seyrettiğim bahçede sezdiğim hareketlilik ile dûşûncelerimden soyutlanırken aynı zamanda elimde ki fincanı masaya bırakmış, dikkatle korumaları izlemeye başlamıştım.
Korumaların hepsi silahlarını çıkarırken aynı zamanda bahçe kapısına koşuyorlardı.
Evin duvarlarına çarpıp kulaklarımda yankılanan silah sesi ile tiz bir çığlığın dudaklarımdan kaçmasına engel olamazken refleks olarak oturduğum yerden de kalkmıştım.
Bir kaç dakikanın ardından tüm evde yankılanmaya başlayan onlarca silahın sesi ile ellerim aniden kulaklarıma gitmiş ve gözlerimden bir anda yaşlar akmaya başlamıştı.
Bedenim korkudan zangır zangır titrerken dizlerimin beni daha fazla taşıyamayacağını anlayarak duvarın dibine çöktûm.
Dizlerimi kendime çekip ellerimle kulaklarımı kapatsamda ne yazık ki bu o korkunç sesleri duymama engel değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK- I ESARET ( BİTTİ )
General FictionHayatın kurban olarak seçip yaşamı boyunca ona daima acı çektirdiği bir kız üzerine devrilen enkazların altında herşeye rağmen nefes almaya devam edebilmek adına savaşır çünkü onu hayata bağlayan bir nedeni vardır lakin elinden her şeyini, yaşama...