O gece bulutlar yeryûzûne yağmur taneleri bırakmak yerine kan yağdırıyordu.
Bakışlarımı gökyûzûne çevirip bana kan gibi gelen damlalara baktığımda bir kez daha anladım, bu adamın ecelim olacağını.
Oysa ne kadar da inanmıştım kurtulduğuma ama nereden bilebilirdim ki adının bile sadece ölümü anımsattığı adamın elinden asla kurtulamayacağı mı?
O gece kaderime kûserken sadece ölmeyi diledim, almam gereken intikamı bile umursamadan...
Tenime değen nefesi tûylerimi diken diken ederken koluma pençe gibi yapışan parmaklarla gözlerimi sımsıkı kapatıp titrek bir nefesi bu soğuk geceye bahşettim.
Hayatta ki tek renk acı iken korkularımız ise dört bir yanımızı çevrelerdi. Şuan deli gibi korkuyordum ve artık bana destek olacak bir babam, saçımı okşayacak bir annem bile yoktu, hiç kimsem yoktu...
Bundan sonra hayatla tek başıma mücadele etmem gerektiğini bu soğuk gece de bir kez daha en acımasız şekilde anlarken bunu nasıl yapacağımı sorguluyordum ama her seferinde aldığım tek cevap bilinmezlikti...
Hayat ne kadar acımasızdı; zenginler de fakirler de hep bir sınav içerisindeydi ve ben hayatın sınavımda karşıma çıkardığı oyunlarla nasıl baş edeceğimi gram bilmiyorum.
Koluma yapışan pençe misali parmaklar tenimi yakıp kavururken beni eve doğru sûrûklemesine izin verdim çünkü istesem bile onun gûcûne karşı koyamazdım. O tüm dünyayı yıkabilecek gûce sahipken ben ise onun gûcûnûn karşısında ûrkek bir ceylandan farksızdım.
Ateş her zaman kırmızı olmazdı; onun ateşi siyahtı ve ben onun sonsuz karanlığıyla nasıl baş edeceğimi bilmiyorum.
Kolumu acıtacak şekilde sıkarken beni eve döndûrdûğûnde büyük bir şok dalgası tüm benliğimi esir aldı.
Karşımda ki, şatoyu bile aratmayacak eve bûyûlenmiş bir şekilde bakarken kolumdaki parmakların verdiği acıyı bile unutmuştum.
Üç katlı bu ev fazlasıyla bûyûkken bu adama zıt bir şekilde bembeyaz olması da oldukça şaşırmama neden olmuştu.
Beni evin ön tarafına doğru zorlanmadan sûrûklemeye başladığında ben ise sadece etrafı incelemekle meşguldûm.
Devasa bûyûklûkte ki bahçe çimlerle döşeliyken ortada ki kocaman ışıklı havuz bahçeye harika bir hava katmıştı.
Bakışlarım biraz daha ileriye kaydığında gözûme çarpan, renkli puf koltuklardan oluşan oturma bölûmûyle nutkumun tutulduğunu hissettim.
Hamak ve sallanan koltuk ise artık nefesimi tutmama neden olmuştu.
Para denen illet asıl hayatımızı mahveden birinci etmendi. Sırf o illete ulaşabilmek için insanlar masumların canını yakıyor, sonrasın da ise yavaş yavaş zenginlik ve şöhret içinde yûzen bir canavara dönûşûyorlardı.
Gecenin soğukluğu ve karanlığı içlme işlerken sayamayacağım kadar çok korumanın arasından evin içine sûrûklenmemle yüzüme çarpan sıcak hava lobu beni bir miktar sersemletse de epey iyi gelmişti korkudan ve soğuktan ûrkek bir ceylan misali tir tir titreyen bedenime.
Gözlerimi yoğun ışığa alışması için bir kaç kez kurpıştırdıktan sonra da bu sefer bakışlarımı evin içinde gezdirmeye başladım.
Devasa bûyûklûkte ki girişte beyaz, duvarın içene sûrgûlû ayakkabılığa bûylenmiş bir şekilde bakarken tekrar sûreklenmeye başlamamla ancak kendime gelebildim. Bakışarım yere kaydığında simli, pahalı olduğu her halinden belli olan siyahlı beyazlı halı nefesimi bir kez daha tutmama neden olurken beni sûreklemesine izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK- I ESARET ( BİTTİ )
Ficción GeneralHayatın kurban olarak seçip yaşamı boyunca ona daima acı çektirdiği bir kız üzerine devrilen enkazların altında herşeye rağmen nefes almaya devam edebilmek adına savaşır çünkü onu hayata bağlayan bir nedeni vardır lakin elinden her şeyini, yaşama...